Güvenlik Bölgeden Güvenli Dönüşe
Suriye’de Beşşar Esed rejiminin başkent Şam’da kontrolü kaybetmesi, yalnızca
ülkenin geleceğini değil, bölgenin de dinamiklerini yeniden şekillendirecek bir
dönüm noktasını işaret ediyor. 2011’de halkın özgürlük talepleriyle başlayan,
ancak rejimin sert müdahaleleriyle iç savaşa dönüşen süreç, Suriye’yi derin bir
yıkıma sürükledi. Bugün ise, başkentteki kritik gelişmeler, Esed’in halk
desteğini yitirdiğini ve rejimin askeri ve siyasi olarak tükenmeye başladığını
açıkça gösteriyor. Ancak, bu çöküşün ardından Suriye’deki geçiş süreci, hem
büyük fırsatlar hem de ciddi riskler barındırıyor.
Esed rejiminin çöküşü, Suriye için yeni bir dönemin başlangıcı olabilir.
Başbakan Muhammed Gazi el-Celali’nin açıklamaları, geçiş sürecinin uluslararası
desteğe dayalı barışçıl bir şekilde yönetilmesi gerektiğini vurguluyor. Ancak,
bu süreçte dikkat edilmesi gereken iki kritik unsur var: Birincisi, geçiş
sürecinin yönetimi. Suriye’nin farklı gruplarının sürece eşit şekilde dahil
edilmesi, toplumsal meşruiyetin sağlanması açısından büyük önem taşıyor.
Herhangi bir grubun dışlanması, sadece sürecin meşruiyetini zedeler, aynı
zamanda yeni rejimin istikrarsızlıkla karşılaşmasına yol açabilir. İkincisi
ise, bölgesel ve uluslararası dengeler. Türkiye, İran, Rusya ve ABD gibi
bölgesel aktörler arasındaki nüfuz mücadelesi, Suriye’nin geleceğini
belirleyecek en önemli faktörlerden biri olacak. Bu bağlamda, uluslararası
toplumun, Suriye’nin iç işlerine müdahale etmeden sadece destek sunması
gerektiği unutulmamalıdır.
Suriye’nin geleceği hakkında atılacak adımlar, aynı zamanda bölgesel
dinamikleri de doğrudan etkileyecek. Türkiye, 2011’den itibaren Suriye içindeki
gelişmeleri dikkatle takip etti ve bu süreçte güvenli bölge politikasını
devreye soktu. Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı harekâtları,
Türkiye’nin sadece sınır güvenliğini sağlamayı değil, aynı zamanda Suriyeli
mültecilerin güvenli bir şekilde geri dönüşünü mümkün kılmayı amaçlayan
stratejik adımlardı. Türkiye’nin güvenli bölge yaklaşımı, aslında sadece
terörist unsurlardan temizlenmiş bir bölge yaratmakla sınırlı değildi. Aynı
zamanda bu bölgelerdeki sığınmacıların yeniden yerleşim süreçlerini ve altyapı
ihtiyaçlarını da dikkate alarak kalıcı bir güvenlik ortamı sağlanması
hedefleniyordu.
Ancak güvenli bölge yaklaşımının, bir noktada bölgesel istikrarı sağlama
adına yeterli olmaktan çıkıp, güvenlik dönüşü anlayışına evrilmesi gerektiği
ortada. Bu dönüşüm, yalnızca askeri operasyonlarla sınırlı kalmamalı,
diplomatik ve sosyal temellere dayalı bir kalkınma projesine dönüşmelidir.
Güvenli bölge, yalnızca terörist grupların temizlenmesi değil, aynı zamanda bu
bölgedeki yerleşimlerin yeniden kurulmasını, sosyal yapının inşasını ve
Suriyelilerin yeniden toplumsal hayata katılmalarını sağlayacak altyapıyı
içeriyor. Bu noktada, Türkiye’nin sunduğu insani yardımlar ve altyapı
projeleri, kalıcı güvenliğin sağlanmasında hayati bir rol oynamaktadır.
Türkiye’nin Suriye’deki güvenlik dönüşü sürecinde, PKK/PYD gibi terörist
grupların temizlenmesi kritik bir öneme sahiptir. Bu grupların bölgedeki
varlığı, sadece Türkiye için değil, tüm bölge için büyük bir tehdit
oluşturuyor. Ancak, terörizmin ortadan kaldırılması yalnızca askeri
müdahalelerle mümkün olamaz. Yerel halkla işbirliği yaparak, onların güvenini
kazanmak ve bölgedeki direnci artırmak gereklidir. Bu sayede, terörün yeniden
canlanması engellenebilir.
Sonuç olarak, Suriye’deki yeni dönemin temelleri, yalnızca askeri zaferlerle
değil, diplomatik çabalarla da atılmalıdır. Türkiye, sadece sınır güvenliğini
sağlamakla kalmayıp, aynı zamanda Suriyeli mültecilerin geri dönüşünü sağlamak
ve bölgedeki sosyal yapıyı yeniden inşa etmek için diplomatik çabalarını
yoğunlaştırmalıdır. Türkiye’nin bu süreçteki rolü, bölgesel istikrarın
sağlanması açısından büyük bir önem taşırken, uluslararası toplumun da bu
sürece katkı sunması gerekmektedir. Güvenli dönüş, sadece bir bölgenin yeniden
kurulması değil, aynı zamanda Suriye halkının özgürlük ve barış içinde bir
arada yaşayabileceği sürdürülebilir bir yapının inşası anlamına geliyor.