Anlatacağım şu öyküyü bilirsiniz…

Bir adam evinin bodrumunda yaralı bir yılan bulmuş. Yılana bakmış onu iyileştirmiş. Süt verip beslemiş ve sonunda yılanla adam dost oluvermiş.

Adam her sabah elinde bir çanak sütle bodruma inermiş. Yılan sütü içer ve her gün bir altın bırakırmış. Adam her gün gelen bir altın sayesinde zengin olmuş ve böylece rahat bir hayat sürmeye başlamış…

Adamın bir oğlu varmış. Hem aptal hem de açgözlü bir çocukmuş. Babasının hiç çalışmadan nasıl nasıl zengin olduğunu ve böyle rahat hayat sürdüğünü merak etmiş ve babasının her hareketini izlemeye başlamış…

Bir gün bakmış ki, babası her sabah aynı saatte elinde bir çanak sütle bodruma iniyor. Gizlice olayın sonrasını izlemiş. Babasının süt çanağını yere koymasını sonra bir yılanın delikten çıkıp bu sütü içtiğini ve yere bir altın bıraktığını görmüş…

Düşünmüş…

-Ben bu yılanı öldürürsem altınların hepsini tek hamlede ele geçiririm demiş.

Ertesi sabah erken kalkmış. Bir çanak süt ve bir balta almış. Bodruma inip süt çanağını yere koymuş. Yılan süt kokusu alınca delikten çıkmış. Çocuk elindeki baltayı yılanın başına vurmuş. Yılan çevik davranmış ama kuyruğunun ucu kopmuş. Dönmüş, çocuğu ısırıp zehrini bırakmış. Çocuk ölmüş!

Daha sonra bodruma inen çocuğun babası yılanın kuyruğunu ve oğlunun cesedini bulmuş. Acısını yüreğine gömüp süt dolu çanağı yere bırakmış ve yılanı beklemeye başlamış ve birazdan yılan delikten çıkmış.

Adama bakmış:

-Artık dostluk bitti. Bende bu kuyruk acısı ve sende bu evlat acısı varken dost kalamayız demiş! Öykü burada bitiyor.

Ülkemiz yıllardır bir bağımsızlık ve kurtuluş mücadelesi veriyor. Kime karşı? Yüz yıl önce ülkemizi Çanakkale’den istila ve işgal girişiminde bulunanlara ve teröre karşı…

Geçmiş yıllarda gördük; darbelerle, 28 Şubatlarla, tek parti uygulamalarıyla ülkemiz kıskaca alındı. İnsafsız ve izansız uygulamalar oldu. Çok evlat acısı yaşandı.

Demokrasi ve halkçılık erdeminden bahsedenler darbecilere destek oldular. Halkçılık adına, güya halk için, halka zulmettiler. İşte böyle bir ahlak!

Kuruluş ilkeleri arasında ‘devletçilik ve halkçılık’ olan bu parti, yüz yıl önce ülkemizi topuyla tüfeğiyle işgale gelenleri bugün devletimizin başı Cumhurbaşkanı’na müdahale etmeye çağırıyor. İngiltere’ye, Fransa’ya ve ABD’ye gelin Erdoğan’ı dövün diyorlar.

Dün bir TV kanalında Sayın Sayın Hakan Fidan’ı izledim. Şu ifadeyi kullandı: “Ülkemizi ayakta ve bağımsız tutmak için yıllarca mücadele verenlere “mandacı” suçlamasında bulunmak ağır bir şekilde gayretimize dokunuyor.”  Kimi kastediyor? Ana muhalefet liderini ve sözcülerini…

Bizce de, ana muhalefetin ağzı bu ülkenin insanının ağzı değil. Yazık, düşman ağzıyla konuşuyorlar. Milli bir kimlik kalkıp kendi ülkesini Batıya şikayet eder mi? Yav, bunlar lehine Yunanistan’da gösteriler yapılıyor.

Bu zihniyetin öfke patlamasının ve kuyruk acısının sebebi; yıllarca işgal ettikleri altlarından altın koltukları, devlet makamları ve iktidarları gitti. Devletten sağladıkları imtiyazlar ve rantlar bitmek üzere. İdeolojik tabanlarında kaymalar oluyor. İktidarsızlıkta umutsuzluk yaşanıyor.

Yazımızı şu cümle ile bitirelim. Sadece dillerin değil, kalplerin de bu topraklara ait ve bağlı olması lazım. Vesselam.