Mükellef kılınma çağımdan en az 12 sene sonra namaza başladığımda, "Ailem"in Arseven tarafındaki "laiklik hassasiyeti fazla" yakınlarımdan bazıları, şaşırmış…
Mükellef kılınma çağımdan en az 12 sene sonra namaza
başladığımda, “Ailem”in Arseven tarafındaki
“laiklik hassasiyeti fazla”
yakınlarımdan bazıları, şaşırmış…
Hatta…
“Bak daha gençsin,
hayatını yaşayacaksın… Bu kadar erken yaşta beş vakit namaza başlamana gerek
yok. Tamam kıl Cuma’nı, kandillerde de duanı et… Biz de Müslümanız ama aşırıya
gitmiyoruz. Sen yeter ki kalbini temiz tut, ne namaz kılanları görüyoruz,
ohooooo!” yollu lâflar etmişlerdi.
Sabrımın taştığı bir anda, “Ya bırakın Allah aşkına! Büyüklerim olarak, teşvik edeceğinize lâf
söyleyip duruyorsunuz!” dediğimi hatırlarım.
Yakınlarımdan biri, 28 Şubat sürecinde bazı “tavsiyelerde”
bulunmuştu bana.
“Bak, evlât, bu
heriflerle uğraşılmaz! Deli misin sen, kendini ortaya atıyorsun, bırak
memleketi başkaları kurtarsın!” demişti, o kadar yani.
Bunları elbette “iyi
niyetle” söylemişti ama…
Hesap etmediği bir gerçek vardı:
- Bir insana zarar
gelecekse, dünya alem birleşse engel olamaz.
- Bir insana
“ihsan”da bulunulacaksa, dünya alem bir araya gelse, yine engel olamaz!..
“Tedbirli olmak gerekir!” elbette…
Gerekir de…
“Tedbir” nedir?
Milyonlara zulmedilirken, “tedbir” diye, “Ortada kuyu var yandan geç!” yapmak da
olmazdı ki!
O günlerde şükürler olsun böyle yapmadım.
Gel zaman git zaman…
Bana “Etliye sütlüye
karışma!” tavsiyesinde bulunan yakınım, trafik kazasında vefat etti.
Şimdilerde, sıkça kat ettiğim yol, onun mezarının
yakınlarından geçiyor.
Aynı mezarlıkta, başka yakınlarım da var.
Sıkça ziyaret etme imkânını buluyorum, Merhum’u ve diğer rahmetli
yakınlarımı.
Allah hepsine rahmet eylesin, mekânları cennet olsun.
X
Her dönemde böyle midir, bilemem ama, bu sıralarda,
özellikle “okumuş” takımındaki “muhafazakârların” çoğunun “aşırı” ince hesaplar yaptıklarını görüyorum.
“Risk alarak bir
şeyleri söylemek” gerekir çoğu vakit.
Özellikle de
“memleket meseleleri” sözkonusu olduğunda görmezden gelemezsiniz.
“Ya maddi menfaatlerimden olursam!” hesabına giremezsiniz…
Kendinizi, belli yerlere bağlayıp, “oralardan dışlanma” endişesiyle bazı gerçeklerin üzerini
örtemezsiniz!
Bunu yaparsınız da, böyle
"uyanıklıklardan" hayır görmezsiniz!
Bir meselem var, üzerinde sık sık durmaya çalıştığım…
Ve bundan dolayı da, (tıpkı gençlik çağımda namaza başlamamdan
dolayı, büyüklerimin yaptığı gibi) “ikaz
edildiğim” bir mesele var:
Aile Meselesi…
Bir memleketin birlik ve beraberliğini muhafaza edebilmesi,
zor zamanlarda ayakta kalabilmesi, istiklâl ve istikbâlini koruyabilmesi için olmazsa
olmaz.
Aile biterse, memleket de biter!
Bunu söylediğinizde herkes kafa sallıyor.
Özellikle ekranlara çıkan “muhafazakârların” tamamı “onay
mânâsında” kafa sallıyor.
Ama, pratikte hiç de öyle olmuyor.
Çoğu topa girmiyor!
“Ortada kuyu var,
yandan geç!” yapıyor!
Ailemize yönelik saldırılar konusuna nedense pek girilmiyor.
Biz girdiğimizde de rahatsızlıklar oluşuyor!
Hafif hafif dirsekleniyoruz, örtülü ve örtüsüz feministlerin
etkisi altındaki yerler tarafından!..
Sormayalım mı yani?
Anadolu Ailesi, sağlı sollu “örtülü örtüsüz” saldırılar altındayken…
“MANEVİ VATAN”ın
zemini kaydırılıyorken, “okumuş” takımının
ezici çoğunluğu niçin susuyor?
Memleketimizi seven herkesin, Aile’nin çöküşü, değerler
erozyonu, aileyi hedef alan “sağlı
sollu”, “örtülü örtüsüz” saldırılarla
öncelikle ilgilenmesi…
Memleketimizi -Allah
korusun- günün birinde girişilebilecek olan “işgal operasyonları” karşısında savunmasız bırakmayı hedefleyen
faaliyetlere cephe alması gerekmez mi?
Bunları sormak hakkımız.
Sormalıyız!
AİLE’mizi hedef alan saldırılara girmeyi “maddi menfaatlerine” uygun
görmeyenleri zorlamalıyız!
Ne yazık ki, ekranlarda, gazetelerde boy gösterebilme
ayrıcalıklarından istifade ederek, konuları gündeme taşımaya çalışan
insanlarımızın sayısı çok çok az!
Oradakilerin çoğu “ince”
hesaplar içinde!
“Mesele memleket
meselesi ise gerisi teferruattır!” deniyor ama…
Duruşlar, tavırlar hiç de böyle olmuyor.
Pratikte…
Zımnen…
“Mesele maddi menfaat
meselesi ise, mevkileri makamları, pozisyonları koruma meselesi ise, memleket
meselesi teferruattır!” denmiş oluyor!
Böyle olunca da…
Bu memleketin yarınlarına çok yazık edilmiş oluyor!
Biz, bu konulara devam edeceğiz Allah’ın izniyle, kaş
kaldıranlara aldırmadan.
Ölümlü dünya dostlar!
Günün birinde yolunuz benim mezarımın oralardan geçerse…
Ziyarete beklerim, “dost”lar.