Kabadayılık geleneği Selçuklular devletinin kurmuş olduğu ahilik teşkilatıyla birlikte başlamıştır. Teşkilata üye olanların her biri birer kabadayı idi. Ahi yiğitleri denirdi bunlara, vatanını milletini seven devlet otoritesini koruyan ve devletin otorite boşluğu yaşadığı yerlerde devlet adına otorite sağlayan kişilerdi kabadayılar. Kabadayılar karakola çağırıldıklarında gitmemezlik etmez, en iyi kıyafetlerini giyip, devletin karşısına çıktıklarında da, her zaman hem makamlara, hem de devlete karşı son derece saygılı olurlardı. Külhanbeyleri ise Osmanlıda hamamlardaki suyun ısınmasını sağlamak için ocakların başında bekleyen, ocağın ateşini yakan hamamı ve suyu ısıtmak için görevlendirilmiş kimselerdi. Daha sonraları sokaklarda serserilik yapan, nara atan kimselere de külhanbeyi denmeye başlandı. Kabadayıların hayat felsefesi iyilik ve efendilik üstüne kurulmuştur. Kabadayıların yaptığı her şeyde efendilik vardır, kötülük onların en son başvuracağı yollardan biridir.
Kabadayıların çoğu, kendilerine külhanbeyi denmesinden korkarlardı. Kabadayıların yürüyüşleri heybetli, konuşma tarzları düzgün ve sanattan anlayan kişilerdi, arkadaşlıkları, dostlukları, kişilikleri dillere destandı. Kabadayıların mekanları belli olan, hayatını düzenli yaşayan örnek tiplerdi.
Oysa külhanbeyleri, kopuk takımındandırlar, kuralsız, gelene geçene sataşır, ağzını ayarı olmayan sadece kendi çıkarını düşünen, kimseye saygı duymayan tiplerdi.
Geceleri hamam külhanında yatan, yersiz yurtsuz kimse anlamında kullanılmıştır. Kendilerine has kıyafet ve konuşmaları olan başıboş ve haylaz takımından kimseleri ifade ediyordu.
Zamanla bazı şeyler ortadan kalktı kabadayılık kavramı yavaş yavaş önemini yitirmeye başladı. Eski kabadayıların çoğu öldü ve bunların yerine kimseler geçemedi, kabadayılığın raconu bitti ve külhanbeyleri kendilerine kabadayı yakıştırmasında bulunarak
Daha sonraki yıllarda külhanbeyliği kabadayılık sıfatıyla birlikte anılmaya başlanmasına sebep oldular. Çünkü artık her ikisi de yozlaşmıştı. Kabadayılar da başlangıçta mahallenin namusunu, şerefini koruyan insanlardı. Halkın namusuna dahi göz diken külhanbeyleri kabadayı oldular.
Türkiye'de ise kabadayılık bir başka mecrada yol alan anlamlar içermektedir. Hukuk ve Psikoloji bunun cebir, şiddet ve aşağılama olgusu olduğu hükmünü verse de, özelde Türkiye'de genel Osmanlı coğrafyasında farklı anlam ve amaç yüklemi taşımaktadır.
Onların hayat hikayeleri çoğu zaman annelerimizin bize uyutmak için başvurduğu ninniler gibidir. Kabadayı, her türlü kötülükten uzak duran, iyi yürekli, yardımsever, kimsesizleri koruyan, haksızlıklara karşı duran, başkasına yapılmış haksızlıkları kendisine yapılmış kabul eden her türlü kötülüğe karşı koyan kimselerdir.
Raconları vardı, mahalle sakinlerinin sorunlarını çözerken onların sorunlarını, sıkıntılarını kendi sorunu ve sıkıntısı kabul ederlerdi ve sorunları kabadayılık raconuna uygun olarak çözmeye çalışırlardır. Yardıma ihtiyacı olan herkesin imdadına koşar, mahallesinin namusunu kendi namusu kabul edip özellikle kızları ve kadınları ayaktakımının kaba davranışlarından korurlardı.
Gelecek neslin kötü alışkanlıklar edinmesi engellemek için onların kötü alışkanlıklara ortam hazırlayan mekanlardan, kahvehane, kumarhane ve meyhanelere gitmelerine engel olurlardı. Hatta kabadayılar bu tarz mekanların açılmasına ya da kendi mahallesinde insanların kötü alışkanlıklar kazanmasına neden olan mekanların bulunmasına, hizmet sunmasına izin vermezlerdi. Kabadayılar bir nevi mahalledeki huzurun ve güvenliğin tek sorumlusuydu.
Mahallenin zengini ve esnafı da kabadayılarının arkasında durur, kabadayılarının her türlü sıkıntısında, onu desteklerdi, çünkü kabadayılar mahallenin teminatıydı, kabadayı mahalle sakininin kendisini güvende hissetmesini sağlardı. Çoğu zaman mahallede ortaya çıkan sorunun kabadayılar yoluyla çözümlenmesi gerekmiştir ki onlar bu sorunu en adaletli şekilde çözmüştür. Kendine mahsus kanunları vardı, kendi terbiyelerine göre, adetleri ve alışkanlıkları ile koydukları kurallara uymak ve söylediklerinin arkasında durma zorunlulukları vardı. Zayıfı, bilhassa ırz ehlini himaye ederler, çizdikleri yoldan ayrılmamaya dikkat ederlerdi. Çünkü çevrelerinin onlara verdiği bazı hakları ayakaltına alırlarsa şöhretlerini kaybedeceklerinden korkarlardı.
Kabadayılar büyük küçük demeden herkese hürmet eder, kimsenin hakkını yememeye özen gösterirlerdi, özelliklede kendilerine verilen değere de layık olmaya çalışırlardı. Terbiyeli, efendi ve ağalardı, bir kabadayı başka bir kabadayıya saygısızlık etmekten uzak dururdu. Büyüklerinin yanında kendilerine söz düşmediği zamanlar konuşmaz, sadece söylenenleri dinlemekle yetinirlerdi.
Kabadayılarda toplumun kaybolmuş figürlerindendir.
Sefa ile…