İnsanın iyi olma, iyiye ve güzele meyilli olma gibi doğuştan getirdiği potansiyel davranış özelliklerinin zaman içinde çeşitli faktörlerin de etkisiyle bozulmaya uğraması, nesillerin belirli bir plan ve program dahilinde temel ahlaki değerleri kazanması ve içselleştirmesi için önemli bir desteğe ihtiyaç duymasını da zorunlu kılmıştır.
İnsan, bedeni ile biyolojik bir varlıktır. Her insan, belli kapasitede, zihni, hissi ve fiziki yeteneklerle donatılmıştır. Bu yetenekler, insanın hem genetik kodlarında, hem de manevi değerler ve cevherler olarak ruhunda mevcuttur. Bu açıdan her insan ruh ve bedeninin birbirini etkilemesiyle ortaya çıkan bir mizaç ve kişiliğe sahiptir. İnsanın, yaratılışından gelen bu fıtri yeteneklerin oluşturduğu bileşkeye mizaç denmektedir. Daha sonra çevrenin de etkisiyle kişi, bu veriler istikametinde kendi karakterini inşa eder. Yaratılıştan gelen bu yetenekler üzerine, aile ve toplum tarafından inşa edilen karakter sonucu her insan, bir benlik ve kişilik kazanır.
Toplum ve bireyin sağlıklı bir şekilde ilerlemesi ve özellikle bireyin onurlu bir yaşam içinde doğruyu, iyiyi ve güzeli çözümleyebilmesi için iyi bir karaktere sahip olması gerekmektedir. Bu yüzden çocuk yaşta aile ve okulda karakteri eğitimi verilmeye başlanmalıdır. Burada aile bireylerine düşen görev oldukça büyüktür. İyi bir rol model olmak söylediğimiz gibi yeterli değildir. Bunun yanı sıra çocuğunuzun etkilenebileceği yayın ve iletişim organlarını filtrelemek gerekmektedir.
Günümüz dünyasında çocukları, gençleri ve genç yetişkinleri yaşamlarında zorlayan sosyal çevre ile temas halindedirler. Günümüz dünya toplumlarında iktisadi farklılıkların arttığı, toplumsal şiddetin özendirildiği, bireysel çıkarın ve maddi değerlerin yüceltildiği bir sosyolojik yapının önem kazandığını gözlemlemekteyiz. Yetişkinler kendilerini ve toplumsal, eğitimsel ve siyasi önderleri, güvenirlilik, saygı, sorumluluk, adalet, doğruluk, dürüstlük ve şefkat değerlerini hayata geçirmekten sorumlu tutmalıdırlar.
İnsan hayatı bazı gerçeklerle doludur. Bu gerçeklerden biri de insanların davranışlarına sınır koyması gerektiğidir. Davranışlarına sınır koyan insan ayrıca başkalarına saygı göstermelidir. İnsanlara bu sınırlar kanunlarla açıkça belirtilmiş olabilir. Ancak bu sınırlamalar sadece yasalardan ibaret değildir. İnsanı toplumsal yaşam içinde sınırlandıran birçok uyarıcılar vardır. İnsan; bu yazılı olan veya yazılı olmayan bu kural ve sınırlandırmalara uyduğu zaman ahlaklı ve karakterli olmaktadır. Kişi, sosyal hayatın bir gerekliliği olan bu kurallara uymadığı zaman giderek toplumdan kopmaktadır. Toplumdan kopan kişi, kısa veya uzun vadede yok olma sürecine girmektedir. Çünkü bir insana verilen değer onun ahlak ve karakteriyle bağlantılıdır.
İnsan neleri tekrar tekrar yapıyor ve bunlardan huzur buluyorsa, o davranışlar onun karakteristik özelliğini yansıtır. Karakter sahibi olmadan, bilgi ve beceri sahibi olmanın bir değeri olmadığı gibi, tehlikeli bir tarafı da vardır. Doğruyu, iyiyi ve güzeli bilmek ile doğru, iyi ve güzeli yapmak arasında derin fark vardır.
ÖNEMLİ OLAN, NEYİN DOĞRU, İYİ VE GÜZEL OLDUĞUNU BİLMEK DEĞİL; DOĞRU, İYİ VE GÜZEL OLANI YAPACAK HEYECANA SAHİP OLMAKTIR. Bir nevi farklı tohumlar mesabesindeki mizaç ile farklı topraklar ve iklim mesabesindeki karakter bizim kişiliğimizi, benliğimizi belirler. Mizacı bir ağacın köklerine benzetirsek, karakter de bu ağacın dalı ve meyveleri diyebiliriz.
Karakterin asla değişmez olduğu zannedilmemelidir. İrademizi akılla kullanarak ve yönelişlerimizi sağlam bir disipline tabi tutarak karakterimiz değiştirmek elimizde olan bir şeydir. Kendi ruhsal yapımıza doğrudan doğruya tesir yapamasak bile, hareketlerimiz değiştirmek suretiyle bizzat kendimize tesir yapmamız kabil olur. İnsan kendini olayların ve hayatın akışına teslim ettikçe sürekli ve sağlam bir karakter sahibi olamaz. Ancak iç dünyamız dışarıya ve irademiz ihtiraslarımıza karşı koydukça, değişmez ve dengeli bir karakter sahibi oluruz.
Herkes kendisinden en nitelikli karakteri doğuracak potansiyellerle donatılmış olarak dünyaya gelmiştir. Her insanın yaşayacağı yaşam koşulları birbirinden çok farklı olacağına göre, her insan için erdemli insanı doğuracak potansiyellerin niteliği farklı olacaktır. Her toprak parçası, kendi bulunduğu coğrafyanın iklimine göre, en faydalı ürünleri verecek minerallerle donatılmıştır. Dolayısıyla her insanın farklı farklı mizaç özellikleri vardır ki, yaşayacağı kendine özgü hayat şartlarıyla uyuşarak potansiyellerini erdemli insan vardırabilecek imkanlara sahip olabilsin. Karakter eğitiminin ilk şartının ebeveyn çocuk arasındaki sağlıklı yakın ilişki olduğunu unutmadan… Bu ilişkiyi sağlıklı kılacak birkaç sözcük ise şöyle sıralanabilir: Merhamet, şefkat sevgi, tutarlılık, istikrar, kurallar, mahrumiyet, zorluk, ödüllendirme, takdir, güven, duygu ve düşünce paylaşımı, farklılıkları kabul, istismardan uzak olmak, çocuklarımızı kendi geçmiş yaralarımıza ilaç olarak, telafi aracı olarak kullanmamak. Doğru karakter eğitimi, çocuklarımızın kendine özgü yapılarını, farklılıklarını kabullenebildiğimiz ölçüde mümkün olabilir. Çocuğumuzun mizacının üzerine öğrenme yoluyla kazandığı kişilik özellikleri, hem özgül hem de ortak sosyal özellikler geliştirerek uyumlu olmasını sağlayacaktır. Kesretin içindeki vahdet ve vahdetin içindeki kesret ifadesi aslında bu konuyu en güzel biçimde özetlemektedir; sağlıklı insan, hem biricik ve kendine özgü bir yapı taşır, hem de diğer insanlarla ortak özellikler içeren bir yapı taşır.
Ez cümle; Karakter eğitiminde önemli sorulardan biri hangi değerlerin öğrencilere kazandırılması gerektiği ve karakter eğitimi için gerekli olan bileşenlerin olup olmadığıdır.
Sefa İle…