Dizi sektörüne vurulan neşterle beraber TÜSİAD’a, Zorlu Holding Ceosu’na verilen ayarı, yapılan uyarıları takdir ediyor, devamını bekliyoruz.

Edepsiz müzik, yozlaşmış sinema, gündüz kuşakları, subliminal çizgi filmler, gözden kaçması muhtemel rezalet özendirici reklamlar, sosyal medya fenomenleri, sanal kumar, bahis çetelerine, kolay para tezgâhlarına, toplumumuzu, milletimizi, aileyi ifsat eden, gençlerimizi topraklarımızda barınmasına müsaade etmeyeceğimiz akımlara doğru çeken kötülük mihraklarıyla savaşı yükseltmeli, hızlandırmalı, güçlendirmeliyiz…

2025 yılını LGBT mücadele yılı ilan eden RTÜK’ü, internet ortamında LGBT içeriklerine karşı önlemlerini artıran BTK’yı tebrik ediyorum.

Mücadeleyi her alanda genişletmeliyiz…

Memleketimizin sağduyulu kesimlerinin, STK’larının, Cumhurbaşkanı tarafından atanan rektörlerinin, yerel yönetimlerin, basın yayın kuruluşlarının, sosyal medya aktivistlerinin, kamu kurumlarının, başta Toplumsal Cinsiyet Eşitliği adı altında LGBT savunucularına, değerlerimize her koldan saldıranlara dur demeleri gerekmektedir.

Güzel Gelişmeler oluyor…

2025 Aile Yılı kapsamında LGBTİ+’larla daha aktif mücadele etmek üzere kanun teklifi Meclis’e gelmek üzere…

Kanun teklifiyle, ‘biyolojik cinsiyet’ ifadesi Ceza Kanununa eklenerek cinsiyet iptali operasyonları denetlenecek, imkânsız hale getirilecek.

Cinsiyet değiştirme yaşı 18’den, 21’e çıkartılacak.

Cinsiyet değiştirmek isteyenlerden, Sağlık Bakanlığı tarafından belirlenen tam teşekküllü hastanelerin en az üçer ay aralıklarla vereceği dört ayrı değerlendirme sonuç raporu alması zorunlu hale getirilecek.

Güzel gelişmeler oluyor, daha güzel olacak…

Artık, AK Parti iktidarında, ‘deizmin’, ‘ateizmin’ artış gösterdiği iddialarıyla hükümetin ailenin korunması hususunda adım atmadığı, gençlerimizi hayâsız akımlar karşısında yalnız bıraktığı yalanları rağbet görmüyor.

Çamur at izi kalsıncıların yalanlarına bakılırsa, AK Parti karşısında bütün muhalefet gençlerimizi korumak üzere seferber olmuş, iktidar gücünün yanında, ‘ne yapabilirlermiş’…

O iş öyle olsaydı, 25 yıl boyunca bütün televizyonlarda gençlerimizi deizmden, ateizmden, fuhşiyattan kurtarmak üzere çeşitli programlar, diziler, bilimsel çalışmalar, ne bileyim, her türden rol modellerin kampanyalar yürütmeleri gerekmez miydi?

Sosyal medyadan gençlerimizin üzerine akıtılan melanete karşı savaş açılmaz mıydı?

Müzisyenler, filmlerde, dizilerde gençlerin sevdiği oyuncular, hayatlarına, ‘yaşam biçimlerine’ özenilen artistler, gençlerimizin yanlış yollara sapmamaları hususunda; örnek senaryolar, etkin içerikler üreterek hassasiyet oluşturmazlar mıydı?

Bütün pislikler yedi yirmi dört televizyon kanallarından, sosyal medya mecralarından akıp dururken, yasal düzenlemeler karşısında, ‘vay efendim, hangi çağda yaşıyoruz’ diye ortalığı ayağa kaldırmalarına rağmen, sorumlu AK Parti iktidarı, fail Cumhurbaşkanı nasıl oluyor?

Cumhurbaşkanımızın gayretleriyle üç beş STK, sayıları beş parmağı geçmeyen duyarlı sanatçılar, bilimsel içerik üreten kanaat önderleri, üç beş sosyal medya gönüllüsü, ellerinden geldiği, güçleri yettiği kadar mücadele ederken faturayı asıl mücadele edenlere kesmek vicdansızlık, izansızlık değil midir?

Yalanları ortaya atanlarla, Gezi olaylarında sokağı karıştıranlarla, LGBT dayatmasını savunanlar aynıdır!

Hedefleri ortaktır; toplumun ahlâk yapısını sarsmak, değerlerimizi yozlaştırmak!

Unutmamalılar;

Bizim onlara yem edilecek çocuklarımız, gözden çıkarılacak gençlerimiz, heba edilecek değerlerimiz, vaz geçilecek geleceğimiz yoktur!