Yeni Yılın İlk Verileri: Türkiye Ekonomisi Nereye Gidiyor?
Türkiye ekonomisi, Ocak ayının ilk yarısında açıklanan verilerle
birlikte dikkat çekici bir görünüm sergiliyor. Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH)
verileri, ekonomik büyüme hızında yılın başına dair belirgin bir yavaşlama
olmadığını, ancak sanayi üretimindeki dalgalanmaların ekonomik toparlanma
sürecini etkilediğini gösteriyor. Sanayi üretimindeki yıllık bazda yüzde
değişimler, özellikle ara malı üretimindeki düşüşlerin genel toparlanmayı
sınırladığına işaret ediyor. Madencilik ve enerji üretiminde sınırlı artışlar
görülürken, imalat sanayindeki büyümenin sektörel dengesizlikler nedeniyle
beklenenden düşük kaldığı gözlemleniyor. Bu durum, sanayi üretimini
destekleyecek politikalara olan ihtiyacı bir kez daha ortaya koyuyor.
Dayanıklı tüketim malları ve yatırım mallarındaki üretim artışı,
geleceğe dair olumlu sinyaller verse de, bu artışların sürdürülebilirliği
üzerinde riskler bulunuyor. Özellikle, küresel talepte yaşanan dalgalanmalar ve
girdi maliyetlerindeki artışlar, sanayi üretimi üzerinde baskı oluşturmayı
sürdürüyor. Elektrik üretimi gibi enerji yoğun sektörlerdeki maliyet
düşüşlerinin sanayiye yansıması sınırlı kalmış durumda. Bu bağlamda, sanayi
üretimini artırmak ve sektörü küresel rekabet gücü açısından daha dirençli hale
getirmek için destekleyici adımların hızlandırılması gerekiyor.
Enflasyon tarafında açıklanan Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) ve
Yurtiçi Üretici Fiyat Endeksi (Yİ-ÜFE) verileri, fiyat artışlarının hız kestiğini
ancak hala yüksek seviyelerde olduğunu işaret ediyor. Aralık ayında gerçekleşen
baz etkisinin ardından yıllık enflasyonun sınırlı bir gerileme göstermesi,
piyasaların fiyatlama davranışlarını şekillendiren temel unsurlardan biri.
Bununla birlikte, döviz kurlarında yaşanan dalgalanmalar, özellikle ithalata
dayalı sektörlerde maliyet baskılarını artırmaya devam ediyor.
İstihdam verileri ise, iş gücü piyasasındaki toparlanmanın
belirginleştiğini ancak hala istenilen düzeyde olmadığını gösteriyor. İşsizlik
oranlarında hafif bir düşüş yaşansa da, genç işsizliğin ve kadın iş gücüne
katılım oranındaki sınırlı artışların, iş gücü piyasasının yapısal sorunlarına
işaret ettiği söylenebilir.
Dış ticaret tarafında ise ihracat artış hızındaki sınırlı
ivmelenme dikkat çekiyor. Küresel ekonomik durgunluğun etkisiyle ihracat
pazarlarında zorluklar yaşansa da, özellikle enerji ve sanayi mallarındaki
ihracatın katkısı dengelenmeye katkı sağlıyor. İthalat tarafında ise enerji
maliyetlerinin bir miktar düşmesine rağmen, tüketim mallarına olan talebin
etkisiyle ithalat artışı sürüyor. Bu durum, cari açığın finansmanı konusunda
alınan tedbirlerin önemini artırıyor.
Bankacılık sektörü, ekonomik dalgalanmalara rağmen güçlü bir
görünüm sergilemeye devam ediyor. Kredi faiz oranlarının nispeten yüksek
kalması, özellikle bireysel kredilerde talebi sınırlandırırken, ticari
kredilerdeki artış iş dünyasının finansmana erişim talebinin devam ettiğini
gösteriyor. Bununla birlikte, tüketici güven endeksi ve ekonomik güven endeksi
gibi göstergelerde yaşanan dalgalanmalar, ekonomiye yönelik belirsizlik
algısının hala tamamen ortadan kalkmadığını gösteriyor.
Türkiye ekonomisi açısından, 2025’in ilk günlerinde elde edilen bu
veriler, bir yandan toparlanmanın sürdüğüne işaret ederken, diğer yandan
yapısal sorunların çözümüne yönelik daha fazla politika desteği gerektiğini
ortaya koyuyor. Özellikle sanayi üretiminin güçlendirilmesi, enflasyonla
mücadele, istihdamın artırılması ve cari açığın yönetimi gibi alanlarda
atılacak adımlar, yılın geri kalanındaki ekonomik performansı büyük ölçüde
şekillendirecek. Dolayısıyla, karar alıcıların orta ve uzun vadeli hedefleri ön
planda tutarak daha güçlü bir ekonomik yapı inşa etmeleri kritik öneme sahip.