Dolar (USD)
35.32
Euro (EUR)
36.50
Gram Altın
3036.31
BIST 100
9982.28
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
09 Ocak 2025

​Yeni Paradigma derken

MHP lideri Devlet Bahçeli’nin Ekim ayının başında yaptığı çağrı ülke gündeminde ilk sıraya oturdu. Gerek yapılan çağrıya, gerek çağrının muhatabına ve gerekse çağrıyı yapana bakınca her kesimden insanın konuya odaklanması normaldi aslında…

50 yılı aşkındır aldığı dış destekle ülkede kan döküp ayakta kalabilen, terör olarak tanımlanacak yöntemlere başvuran PKK örgütüne ve onun İmralı adasında 26 yıldır tutuklu bulunan lideri Öcalan’a yapılan çağrı yeni bir süreç mi başlıyor sorusunu akıllara getirdi.

Bahçeli’nin, işlediği ve emrini verdiği cinayetler sebebiyle idam cezası alıp, müebbet hapis yatan Öcalan’a yönelik “Gelsin Meclis’te konuşsun, örgütün lağvedildiğini açıklasın, Umut Hakkı’ndan faydalansın” yönündeki çağrısı çok şaşırtıcıydı. Daha önceleri miting meydanlarında idam ipleri atan, PKK’nın siyasi kolu olarak tanımlanan ve isimleri birçok kez değişen partilerle işbirliği yapanları teröre destek vermekle itham eden, ülkede Türk milliyetçiliği üzerine en net siyaseti gerçekleştiren bir partinin liderinin dilinden dökülen sözlerin gerekçeleri halen anlaşılmaya çalışılıyor.

Bahçeli’nin “İmralı ile DEM grubu arasındaki görüşme gecikmeksizin gerçekleşsin” ısrarıyla Sırrı Süreyya Önder ile Pervin Buldan’dan oluşan Parti heyeti İmralı’ya giderek Öcalan’la bir görüşme gerçekleştirdi. DEM Parti heyeti olarak İmralı’ya yapılan ziyaretin ardından “Yeni paradigmaya ben de pozitif anlamda gerekli katkıyı sunacak ehil ve kararlılığa sahibim. Gereken pozitif adımı atmaya ve çağrıyı yapmaya hazırım” açıklaması paylaşılan Öcalan’ın cümlelerindeki “yeni paradigma” ifadesi, “çözüm süreci” tanımlamasının yerine şimdiden geçmiş görünüyor.

Konuyu önümüzdeki 2028 seçimleri üzerinden okuyanlar, başlatılan bu süreci iktidarın planladığını, hazırlanan yeni anayasanın yeterli desteği alabilmesi için DEM’e ihtiyacın olduğunu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yeniden seçimlere girebilmesini sağlayacak anayasal düzenleme için mecliste yeterli çoğunluğun oluşturulmasının hedeflendiğini dile getirmeye başladılar.

Oysa bu girişim, sadece böyle bir amaç için oldukça riskli durmakta. Bunun için daha kolay ve risksiz yöntemler varken, sonucunun nereye evrileceği ön görülemeyen İmralı adımının atılıyor olması biraz düşündürücü geliyor.

Konuyu bölgedeki gelişmeler açısından değerlendirenler de var. Bu kesim, İmralı çağrısının Suriye’de yaşananlarla eş zamanlı olduğunu düşünüyor. Suriyeli direnişçilerin 27 Kasım’da İdlib’den çıkıp Halep’e doğru harekete geçmeden önce rejimin sonunun geldiğinin bilindiği, Öcalan’a Ekim ayında yapılan çağrının da Suriye’deki gelişmelerle paralel olduğu ciddi bir iddia olarak konuşuluyor. PKK’nın Türkiye içinde resmen tasfiye edileceği, buna karşılık Suriye’de Fırat’ın doğusunda makul olarak görülecek bir kesimde bir Kürt bölgesinin oluşturulacağı bu açıklama ile başlayan dönemin sebeplerinden görülüyor.

Ancak, gerek Hakan Fidan’ın gerekse Suriye'deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera’nın Suriye’nin bütünlüğüne yönelik kararlı açıklamaları bu tezin de gerçekçi olmadığı izlenimini veriyor. Fidan’ın, “Kürt kardeşlerimizin asil duygularını sömürerek onlar üzerine kurdukları şiddet imparatorluğu artık çökmek üzere. Suriye’deki PKK/YPG meselesinin ortadan kaldırılması an meselesi diye düşünüyoruz” sözleri, Şera’nın, “Kürtlerin Suriye’nin ayrılmaz bir parçası olduğu, Suriye’nin terör örgütü PKK/YPG’nin saldırı üssü olmasına artık izin verilmeyeceği” vurgusu birilerinin hayallerinin önüne geçecek netlikte duruyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bölgemizde yaşanan ve yaşanacak olan gelişmelere karşı iç cepheyi sağlam tutma vurgusuyla İmralı’ya yapılan çağrının zamanlaması bir diğer ihtimali de akıllara getiriyor. “İsrail’in koçbaşı olarak kullanıldığı kirli planın hedefine ulaşamaması her şeyden önce Türkiye’nin 85 milyon olarak kenetlenmesine bağlıdır. İç kalemizde bir gedik açılırsa, Allah korusun dışarıda verdiğimiz mücadelenin bir anlamı kalmaz. Tüm siyasi partilerin, tüm sendikaların, hangi görüşe mensup olursa olsun tüm sivil toplum kuruluşlarımızın kardeşlik seferberliğimize samimi destek vermesini bekliyoruz.” sözleri, yeni sürecin ülkede iç barışın artık kalıcı olarak sağlanmasına yönelik bir adım olduğu şeklinde de yorumlanıyor. Siyonizmin vahşi ve hesapsız saldırılarına karşı bölgede Arabıyla, Türküyle, Kürdüyle ihtilafsız bir birlikteliğin tesis edilmesi şart görülüyor.

Bahçeli bir dönemin sonuna gelinmesine yönelik bir çağrı yaptı. Bu çağrı ülkenin belirlediği siyasetten bağımsız değildi. Ve bu yeni durumun sebep ve sonuçlarının görülmesi için de çok ama çok uzun süre beklenmeyecekti.