Suriye’de elli yıldan fazla hüküm süren Baas diktatörlüğünün yıkılışına hepimiz çok sevindik. Halkın farklı inanç ve görüşte de olsa meydanları doldurup sevinç gösterileri yaptıklarına şahit olduk. Yorulmuş bunalmış, bıkmış insanların üzerlerinden tonlarca yük kalkmış gibi rahatladıklarını görmüştük.
Zindanların boşaltılması, geriye dönüşlerin başlaması mutluluk vericiydi. Siyasi alanda da yeni bir yapılanmanın inşa edilmeye çalışılması bizler açısından dikkatle ve umutla takip ediliyordu. Geçmişi itibariyle üzerinde çokça soru işaretleri olmasının gayet normal olduğu yeni bir lideri de vardı artık Suriye’nin… Feshedilmiş olsa da, yeni başkanın lideri olduğu örgütüyle sorunlar yaşamış kesimler de bulunuyordu. Tüm bunlara rağmen ona ve yeni yönetime inanmak istiyorlardı.
İnsanlara yeni fırsatlar vermemek, sürekli geçmiş bagajları ile yargılayıp mahkûm etmek pek de insaflı bir yaklaşım değildi. Hayata dair okuma ve yorumlama yaparken hikmete bağlı gelişim ve yapılanma içerisinde bulunmak bir erdemdi aslında…
Gerek yönetimin pozitif mesajları, gerekse halkın iyimser yaklaşımları Suriye adına umutlanmayı gerekli kılmaktaydı.
Ama en başından herkesin görebildiği riskler ve endişeler de yok değildi… Devrik Baas rejiminin yüzlerce, hatta binlerce gönüllü işkencecisi ortalarda yoktu. Onlara örtülü-açık destek vermiş bir o kadar hatta daha fazla sempatizan kesim de sessizliğe bürünmüştü. Baas zulmünün Nusayri kimliğine yaslanarak cinayetlerini işlemesi ülkede mezhepsel kırılmayı da arttırmıştı. İran’ın direkt ülkesinden gerekse bölge ülkelerden mezhep soslu motivasyonla bölgeye getirdiği savaşçıların tahribatı da öyle kolay unutulacak gibi değildi.
Suriye halkının savaşına destek veren savaşçıların da mezhebi taassupları yüksek kesimlerden oluştuğunu düşündüğümüzde kolay bir geçiş sürecinin Suriye’yi beklemediğini görebilmek çok da zor değildi. Çoğunluğu Sünni olan bir ülkede, neredeyse her güne bir katliamın yaşandığı son 10 yılın rövanş duygusunu yaşayan bir halkın varlığı da en baştan büyük bir riskti…
Şara hükümeti en baştan büyük bir müsamaha ile yaklaşmış, katliamlara karışmış eski askerler ve şebbiha komutanları dışında Suriye ordusunun askerleri için af ilan etmişti. Lazkiye ve Tartus’un kırsalına kaçan elebaşlarının yeni dönemi hazmedeceği tabi ki beklenemezdi. Tek merak edilen, ne zaman harekete geçecekleriydi…
Lazkiye ve Tartus’ta 6-8 Mart tarihleri arasında yaşananlar bu kesimlerin ve onları kışkırtan çevresel unsurların rahat durmayacağını bizlere gösterdi. Yeni Suriye’nin güvenlik güçlerine kurulan pusu sonucunda yüzlerce kişinin hayatını kaybetmesi ülkedeki askeri hareketliliği de arttırmış oldu.
Olay aslında isyandı. Konu devlet nizamına başkaldırıydı. Ülkede kurulmaya çalışılan yeni işleyişi yıkmak, istikrarsızlığı yeniden görünür kılmaktı. Her devletin başına geldiğinde bastırmak için tüm imkânlarını seferber edeceği bir kalkışmaydı konu aslında…
Ancak bölgenin yumuşak karnı yaşananların kolay ve normal bir şekilde aşılmasını sağlamadı. İsyancılara yönelik saldırılar bir kesim tarafından kasıtlı olarak Alevi-Nusayri katliamı olarak yansıtıldı. Ancak, bazı silahlı birimlerce sivil halka mezhepsel kimliklerinden ötürü kurşun sıkıldığı, canlara kıyıldığı sonuçlar da ortaya çıktı. Bazı Alevi köylerinde halktan ciddi ölümler yaşandı. Bu kabul edilemez olayların daha fazla büyümesi de yine yeni yönetimin emniyet birimleri tarafından sağlandı.
Devrimin hedefinde hiçbir mezhep ve etnik kimlik yoktu. Hedef zulümdü; Baas rejiminin suç çetesiydi. Bu zulümden Müslüman, Hristiyan, Sünni, Alevi, Arap, Türk, Kürt herkes zarar görmüştü.
Öldürülmeyi hak eden bir dine ve mezhebe mensup kişiler olamazdı. Kürt, Alevi, Sünni terörist ifadelerinden artık sıyrılmak gerekmekteydi…
Hangi dinden, ırktan veya mezhepten olursa olsun Suriye'deki Esed rejiminin suçlarına ortak olmamış, insanlara zulmetmemiş tek bir kişinin zarar görmesini kabul etmek, normal görmek insanlıktan çıkmaktı.
Son yaşanan olaylarda bu ölçüleri çiğneyenler, İslami-İnsani ilkeleri terk edip öfkelerine yenik düşenler, suçlu-suçsuz ayırımı yapmayanlar tespit edilip görevlerinden uzaklaştırılmalı ve ayrıca cezalarını çekmelidirler.