Gecenin sessizliğinde ekrana eğilen genç bir kalem, Anadolu’nun bin yıllık hikâyesini satırlara döküyor. Belki Konya’da bir öğrenci, dedesinin Kurtuluş Savaşı anılarını yazıyor; belki Diyarbakır’da bir delikanlı, Kürtçe-Türkçe karışık şiirlerle kültür köprüsü kuruyor. İzmir’de bir anne, kanseri yenme mücadelesini kelimelere sarıp okura ulaştırıyor. Bu hikâyeler, sadece yazarların değil, Türkiye’nin ortak hafızası. Peki biz, bu hafızayı geleceğe taşımak için ne yapıyoruz?
Devletimizin öncülüğünde hayata geçirilen kültür projeleri, genç yetenekleri destekliyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın başlattığı "Dijital Kütüphane" girişimiyle, Artvin’in yaylalarında yazılan bir şiir, dünyanın öbür ucundaki bir okura ulaşıyor. "Genç Kalemler" projesiyle keşfedilen yüzlerce yetenek, Anadolu’nun sesini dijital çağa taşıyor. Ancak bu hamleler, okurların cömertliği olmadan eksik kalır. Çünkü bir yazı, ancak alkışlandığında, paylaşıldığında ve yorumlandığında yaşıyor.
Bir alkış, sadece bir tık değil; bir medeniyetin ayak izi. Nasıl ki Osmanlı’da halk hikâyecileri meydanlarda destan okur, dinleyenler çil paralar atarmış… Bugünün destanları ekranlarda yazılıyor. Ve sizin alkışınız, tıpkı o atılan paralar gibi, yazara "Senin emeğin değerli" diyor. Van Gölü kıyısında yazılan bir öykü, 50 alkışla İstanbul’daki bir yayınevinin radarına giriyor. Sivas’ta bir köy öğretmeninin kaleme aldığı "Cumhuriyet’in İzleri", sizin paylaşımınızla Avrupa’da bir edebiyat dergisinde yer buluyor. Bu, sadece bir yazarın değil, milletimizin başarısı.
Unutmayalım: Cumhurbaşkanımızın ifade ettiği gibi, "Kültür, bir milletin kimliğidir." Mehmet Akif’in Çanakkale Destanı, milletimizin ortak vicdanıydı. Bugünün Mehmet Akif’leri, dijital dünyada vatan sevgisini, insan hikâyelerini anlatıyor. Antalya’da bir tur rehberinin kaleminden dökülen "Efes’in Sırları", Japonya’da bir tarih meraklısını etkiliyor. Diyarbakır’da bir gencin şiiri, İsveç’te bir edebiyat kulübünde tartışılıyor. Bu etkiyi büyütmek, hepimizin elinde.
Peki nasıl destek oluruz? Okuduğunuz bir yazı sizi etkilediyse, alkış düğmesine basarken cömert davranın. 50 alkış, bir yazara "Seninle gurur duyuyorum" demenin en samimi yoludur. Beğendiğiniz bir cümleyi yorumlarda vurgulayın: "Bu satır, bana dedemin mücadelesini hatırlattı" deyin. Belki o yazar, bir sonraki eserinde sizin dedenizin hikâyesini yazacak. Yazıları sosyal medyada paylaşın; Türk edebiyatının sınırları aşmasına öncülük edin. Unutmayın: Bir paylaşımınız, Edirne’deki bir üniversitelinin defterinden New York’taki bir yayınevine uzanan bir köprü olabilir.
Düşünün: Sabahattin Ali, Kürk Mantolu Madonna’yı yazarken kaç kez tereddüt etti? "Kim okur ki?" diye sordu kendine. Ama bir okur, bir alkış, bir mektup… Onu bugünlere taşıdı. Bugünün Sabahattin Ali’leri de ekranların ardında aynı soruyu soruyor. Sizden gelen bir alkış, onlara "Yalnız değilsin" diyecek. Ankara’da bir yurt odasında yazan genç, Antep’te bir fabrika işçisi, Mardin’de taş evinde şiir karalayan bir çocuk… Hepsi, sizin ilginizi bekliyor.
Son söze ithaffen, bu ülkenin hikâyeleri, sizin ellerinizde şekilleniyor. Bir tıkınız, bir yazarın hayallerini gerçeğe dönüştürebilir. Bir paylaşımınız, Türk kültürünü dünyaya taşıyabilir. Bir yorumunuz, yeni bir edebiyat klasiğinin ilk adımı olabilir. Gelin, Türkiye’nin dijital çağdaki kültür elçileri olalım. Çünkü inanıyoruz: "Türk edebiyatının altın sayfaları, sizin cömertliğinizle yazılacak!"