Ortadoğu yeniden şekilleniyor. Ancak bu kez masada sadece haritalar değil; halkların iradesi, kaynakları ve geleceği var. İsrail, Gazze’ye yönelik saldırılarıyla dikkatleri üzerine çekerken arka planda çok daha büyük ve uzun vadeli bir projeyi adım adım inşa ediyor: Davut Koridoru.
Bu koridor, İsrail’in Akdeniz’den Basra Körfezi’ne uzanan, ekonomik, jeopolitik ve askeri anlamda kendisine doğrudan hizmet edecek bir “istikrar ekseni” oluşturma planı. Ancak bu “istikrar” yalnızca İsrail için geçerli. Diğer tüm halklar ve devletler için ise parçalanma, iç savaş, göç ve bitmek bilmeyen krizler demek.
Davut Koridoru: İsrail’in Yeni Sykes-Picot’u mu?
1916’da Sykes-Picot anlaşmasıyla Osmanlı coğrafyası cetvelle bölünmüş ve yapay sınırlar üzerinden yeni bir Ortadoğu haritası çizilmişti. Bugün benzer bir harita yeniden şekilleniyor ve bu kez aktörler farklı: İsrail, ABD, bazı Batılı devletler ve bölgesel işbirlikçiler. Amaç yine aynı: Böl-yönet-sömür.
“Davut Koridoru” adı verilen bu plan, Gazze’den başlayarak Sina Yarımadası, Ürdün Vadisi, Batı Şeria'nın doğusu, Şam-Dera hattı, Kuzey Irak ve Kuzeydoğu Suriye’ye kadar uzanan bir çizgiyi ifade ediyor. Bu hat, doğalgaz boru hatları, ulaşım ağları, gözetim teknolojileri ve askeri üsler üzerinden örülüyor. Ancak koridorun inşa edilmesinin temel amacı, sadece enerji ve güvenlik değil; İsrail’in çevresini tamamen zayıflatmak ve kontrol altına almak.
Direnişin Damarlarını Kesmek Değil, Her Damara Zehir Enjekte Etmek
Sıkça dile getirilen bir argüman, İsrail’in İran-Suriye-Lübnan-Hamas eksenini parçalamak istediği yönündedir. Bu doğrudur, ancak mesele bundan ibaret değildir. İsrail, yalnızca bu eksenle sınırlı bir “direniş kuşağını” hedef almıyor; kendisini çevreleyen tüm potansiyel devlet, toplum ve örgüt yapılarını sistematik biçimde istikrarsızlaştırıyor.
- Suriye 2011’den bu yana çok aktörlü bir iç savaşta parçalandı. Dera’da yeniden kıpırdayan direniş hareketleri, İsrail’in hava saldırılarıyla bastırılmak isteniyor.
- Lübnan, ekonomik kriz, hükümet kaosu ve Hizbullah’a yönelik uluslararası baskılarla felç ediliyor.
- Irak, etnik ve mezhepsel fay hatları üzerinden bölünmüş durumda.
- Ürdün, Gazze saldırılarında pasif kalmaya zorlanıyor, iç dengeleri kırılgan.
- Mısır, Sina’daki güvenlik sorunlarıyla meşgul ediliyor. Başka bir ton sorunu var.
İsrail, çevresinde güçlü ve bağımsız bir aktör istemiyor. Hiçbir sınır komşusunun kendi toplumu üzerinde mutlak kontrol kurmasını, istikrara ulaşmasını ya da bölgesel nüfuz sahibi olmasını arzulamıyor. Çünkü istikrarlı bir bölge, direnişin ve işgal karşıtı dayanışmanın yeniden filizlenmesi anlamına gelir.
İslam Dünyasına Açık Uyarı: Yeni Bir Sykes-Picot Yaşamak İstemiyoruz
Davut Koridoru, bir sınır çizgisi değildir; bir medeniyet müdahalesidir. İsrail’in coğrafyayı yeniden dizayn etme çabası sadece haritayla sınırlı değil, aynı zamanda halkların hafızasına, değerlerine ve direniş damarlarına yönelik bir saldırıdır. Bu durum artık “izleme” veya “kınama” aşamasını çoktan aşmıştır.
İslam dünyasının yöneticilerine, kanaat önderlerine ve halklarına açık bir çağrımız var:
Uyanın. Çünkü parçalanma artık gizli değil, alenen yürütülüyor. Gazze’de denenen, Şam’da uygulanan, Bağdat’ta olgunlaştırılan bu proje, Mekke’nin, Kahire’nin, Amman’ın da yarını olabilir. Ankara neden bu kesik dansın uzağında kalsın ki? O da aynı cenderenin içerisindedir.
Bugün sesimizi yükseltmezsek, yarın sokaklarımızda yürüyenler biz olmayabiliriz. Şehirlerimizin isimlerini haritalardan silecek, sınırlarımızı cetvelle yeniden çizecek bir irade, pusuda bekliyor. Bu, yalnızca Gazze’nin meselesi değil; bu, Mekke’nin, Kahire’nin, İstanbul’un, Tahran’ın, Hartum’un, İslamabad’ın ve tüm ümmetin meselesidir. Her suskunluk, işgalin kalıcılığına bir onay, her gecikme, yeni bir ihanete davetiye demektir.
Yeni bir Sykes-Picot'u yaşamamak için şimdi ses vermeliyiz. Davut Koridoru'na karşı durmak; sadece bir projeye değil, ümmetin parçalanmasına, hafızamızın silinmesine ve geleceğimizin karartılmasına karşı durmaktır.
Tek çıkar yol; direnişi büyütmek, dayanışmayı derinleştirmek, ümmet bilincini yeniden inşa etmek ve İslam’ın adalet sancağını tüm coğrafyalarda yükseltmektir. Çünkü adalet bir coğrafyada susarsa, zulüm tüm haritalarda konuşur.