Fransız Cumhûriyeti Esâsiyesi’nin “Dibâce”si, bizim için de bir ilhâm kaynağıdır
Bunun gibi, -yukarıda Collin’in de işaret ettiği vechiyle- 2. Cihân Harbinden çıkan Fransa, 27 Ekim 1946 Esâsiyesi’ne, İnsan Hakları Ahlâkını, binâenaleyh hüriyetci-cem’iyetci cepheleriyle Asrî Demokrasi anlayışını pek güzel dile getiren bir “Dibâce (Préambule)” metni koymuştur. 1789 Beyânnâmesi’ni tamâmlıyan bu metinde şöyle denmektedir:
“1. İnsan şahsını boyunduruk altına almıya ve alçaltmıya teşebbüs eden rejimlere karşı hür milletler tarafından kazanılan zaferin ertesinde, Fransız halkı, yeniden îlân eder ki ırk, dîn veyâ inanc farkı gözetmeksizin her insan devredilemez ve kudsî haklara mâlikdir. Ayrıca, 1789 Haklar Beyânnâmesi tarafından ortaya konan İnsan Hak ve Hürriyetleri ile Cumhûriyet kânûnlarınca tanınan temel umdeleri de alenen ve tekrâren têyîd eder. (Au lendemain de la victoire remportée par les peuples libres sur les régimes qui ont tenté d'asservir et de dégrader la personne humaine, le peuple français proclame à nouveau que tout être humain, sans distinction de race, de religion ni de croyance, possède des droits inaliénables et sacrés. Il réaffirme solennellement les droits et libertés de l'homme et du citoyen consacrés par la Déclaration des droits de 1789 et les principes fondamentaux reconnus par les lois de la République.)
“2. Bundan başka, aşağıdaki siyâsî, iktisâdî ve ictimâî esâsların da zamânımız için husûsen elzem olduklarını îlân eder (Il proclame, en outre, comme particulièrement nécessaires à notre temps, les principes politiques, économiques et sociaux ci-après):
“3. Kânûn, bütün sâhalarda, kadına erkeğinkilerle müsâvî haklar garanti eder. (La loi garantit à la femme, dans tous les domaines, des droits égaux à ceux de l'homme.)
“4. Hürriyet uğrundaki faâliyeti sebebiyle zulme uğrıyan her insan, Cumhûriyet topraklarına ilticâ hakkına sâhibdir. (Tout homme persécuté en raison de son action en faveur de la liberté a droit d'asile sur les territoires de la République.)
“5. Herkesin çalışma vazîfesi ve bir iş elde etme hakkı mevcûddur. Hiç kimse, çalışma veyâ iş hayâtında, menşêi, kanâatleri veyâ inancları sebebiyle mağdûr edilemez. (Chacun a le devoir de travailler et le droit d'obtenir un emploi. Nul ne peut être lésé, dans son travail ou son emploi, en raison de ses origines, de ses opinions ou de ses croyances.)
“6. Her insan hak ve menfâatlerini sendika faâliyetiyle müdâfaa edebilir ve istediği sendikaya âzâ olabilir. (Tout homme peut défendre ses droits et ses intérêts par l'action syndicale et adhérer au syndicat de son choix.)
“7. Grev hakkı, bunu tanzîm eden kânûnlar çerçevesinde kullanılır. (Le droit de grève s'exerce dans le cadre des lois qui le réglementent.)
“8. Her çalışan, çalışma şartlarının kollektif bir şekilde (toplu pazarlık usûlüyle) tesbîti ile, şirketlerin idâresine, temsîlcileri vâsıtasıyle katılır. (Tout travailleur participe, par l'intermédiaire de ses délégués, à la détermination collective des conditions de travail ainsi qu'à la gestion des entreprises.)
“9. İşletilmesi millî bir âmme hizmeti veyâ fiilî birer inhisâr vasfı arzeden veyâ kazanan her mal, her şirket cem’iyetin mülkiyetine geçmelidir. (Tout bien, toute entreprise, dont l'exploitation a ou acquiert les caractères d'un service public national ou d'un monopole de fait, doit devenir la propriété de la collectivité.)
“10. Millet; ferd ve âileye gelişmeleri için lüzûmlu şartları sağlar. (La Nation assure à l'individu et à la famille les conditions nécessaires à leur développement.)
“11. Başta çocuk, anne ve yaşlı çalışanlar olmak üzere herkese, sağlığın korunmasını, maddî emniyeti, dinlenmeyi ve serbest vakti (loisirs) garanti eder. Yaşı, bedenî veyâ zihnî veyâhud iktisâdî vazıyeti sebebiyle çalışma imkânına sâhib olmıyan her insan, cem’iyetten uygun geçim vâsıtaları elde etme hakkına sâhibdir. (Elle garantit à tous, notamment à l'enfant, à la mère et aux vieux travailleurs, la protection de la santé, la sécurité matérielle, le repos et les loisirs. Tout être humain qui, en raison de son âge, de son état physique ou mental, de la situation économique, se trouve dans l'incapacité de travailler a le droit d'obtenir de la collectivité des moyens convenables d'existence.)
“12. Millet, millî felâketlerin netîcesinde ortaya çıkan mükellefiyetler husûsunda bütün Fransızlar arasında dayanışma ve müsâvât olduğunu îlân eder. (La Nation proclame la solidarité et l'égalité de tous les Français devant les charges qui résultent des calamités nationales.)
“13. Millet, çocuk ve yetişkinin umûmî ve meslekî tahsîle ve kültüre müsâvî şartlarda kabûlünü têmînât altına alır. Bütün tahsîl derecelerinde meccânî ve laik bir maârif teşkîlâtının kurulması Devletin bir vazifesidir. (La Nation garantit l'égal accès de l'enfant et de l'adulte à l'instruction, à la formation professionnelle et à la culture. L'organisation de l'enseignement public gratuit et laïque à tous les degrés est un devoir de l'Etat.)
“14. An’anelerine sâdık olan Fransız Cumhûriyeti, beynelmilel hukûkun kâidelerine riâyet eder, fetih maksadlı hiçbir savaşa girişmez ve kuvvetlerini aslâ hiçbir halkın hürriyetine karşı kullanmaz. (La République française, fidèle à ses traditions, se conforme aux règles du droit public international. Elle n'entreprendra aucune guerre dans des vues de conquête et n'emploiera jamais ses forces contre la liberté d'aucun peuple.)
“15. Fransa, mütekâbil olmak şartıyle, sulhün tanzîmi ve müdâfaası için lüzûmlu olan hükümrânlık tahdîdlerine rızâ gösterir. (Sous réserve de réciprocité, la France consent aux limitations de souveraineté nécessaires à l'organisation et à la défense de la paix.)
“16. Fransa, deniz aşırı halklarla, ırk veya dîn ayırımı yapmaksızın, hak ve vecîbelerin müsâvîliği üzerine kurulu bir İttihâd teşkîl eder. (La France forme avec les peuples d'outre-mer une Union fondée sur l'égalité des droits et des devoirs, sans distinction de race ni de religion.)
“17. Fransız İttihâdı, kendi medeniyetlerini geliştirmek, refâhlarını arttırmak ve emniyetlerini sağlamak için kaynak ve çabalarını birleştiren veyâ koordine eden milletler ve halklardan müteşekkildir. (L'Union française est composée de nations et de peuples qui mettent en commun ou coordonnent leurs ressources et leurs efforts pour développer leurs civilisations respectives, accroître leur bien-être et assurer leur sécurité.)
“18. Fransa, an’anevî misyonuna sâdık olarak, mes’ûliyetlerini üzerine aldığı halkları, kendi kendilerini idâre etme ve kendi işlerini cumhûrî bir şekilde yürütme hürriyetine götürmek niyetindedir; keyfîliğe dayanan her çeşid sömürgeleştirme sistemini bir tarafa bırakarak, âmme vazîfelerine müsâvât içinde kabûl edilmeyi ve yukarıda îlân veya têyîd edilen hak ve hürriyetlerin ferdî veya toplu olarak kullanılmasını herkes için têmînât altına alır. (Fidèle à sa mission traditionnelle, la France entend conduire les peuples dont elle a pris la charge à la liberté de s'administrer eux-mêmes et de gérer démocratiquement leurs propres affaires ; écartant tout système de colonisation fondé sur l'arbitraire, elle garantit à tous l'égal accès aux fonctions publiques et l'exercice individuel ou collectif des droits et libertés proclamés ou confirmés ci-dessus.)” (Dictionnaire de la constitution. Les Institutions de la V. République -Esâsiye Lugati. V. Cumhûriyet’in Müesseseleri-, ouvrage collectif, Paris: Éditions Cujas, 1976, pp. XI-XIII)
Fransız halkı, -hâlen mer’iyette olan- 1958 Esâsiyesi’nde de, hem 1946 Esâsiyesi’nin “Dibâce”sini (Préambule), hem de 1789 İnsan ve Vatandaş Hakları Beyânnâmesi’ni aynen benimsemiştir:
“Fransız halkı, 1789 Beyânnâmesi’nde târif edilip 1946 Esâsiyesi’nin Dibâce’sinde têyîd ve ikmâl edildiği vechiyle, İnsan Haklarına ve millî hükümrânlık umdelerine, ayrıca 2004 Çevre Mîsâkı’nda târif edilen hak ve mükellefiyetlere bağlılığını alenen îlân eder. (Le peuple français proclame solennellement son attachement aux Droits de l'homme et aux principes de la souveraineté nationale tels qu'ils ont été définis par la Déclaration de 1789, confirmée et complétée par le préambule de la Constitution de 1946, ainsi qu'aux droits et devoirs définis dans la Charte de l'environnement de 2004.)” (4 Ekim 1958 Esâsiyesi’nin Dibâce’sinin ilk fıkrası; (https://www.conseil-constitutionnel.fr/le-bloc-de-constitutionnalite/texte-integral-de-la-constitution-du-4-octobre-1958-en-vigueur; 12.2.2025)
Binâenaleyh, bu metinler, Fransız hukûk sisteminin yine belkemiğidir ve Avrupa ile Amerika’nın diğer demokratik memleketlerinde de vazıyet buna mümâsildir.
6. Müşâhede: Asrî Demokraside “Hâkimiyet, Kayıdsız, Şartsız Milletin” Değildir
Demokraside, halkın, milletin mutlak hâkimiyeti bahis mevzûu değildir; halkın irâdesi, İnsan Hakları ile kayıdlanmış, tahdîd edilmiştir. İnsan Hakları âdetâ geçmişten geleceğe bütün Beşeriyetin ortak irâdesini aksettirmekte ve bu irâde, -Kur’ân’dan anlıyoruz ki- İlâhî İrâde ile çakışmaktadır. Başka deyişle, İnsan Hakları, halkın irâdesinin fevkındedir.
Elbette ki her kânûn ve her ahlâkî kâide insanlar ve onların cem’iyeti tarafından yaşatılır. Onun için, İnsan Hakları da (ki aynı zamânda hemcinslerimize karşı vecîbelerimizdir) ancak insanların onu gönülden benimsemesi ve uygulamasıyle hayât bulur. Fakat, diğer ahlâkî umdeler gibi, İnsan Hakları Ahlâkının da sanki metafizik veya tek tek ferdleri, hattâ bütün bir cem’iyeti aşan bir mâhiyeti vardır.
Demek ki Demokrasi, bir halkın, kendi kendisini “istediği gibi değil, İnsan Hakları çerçevesinde” idâre etmesidir. Yânî İnsan Hakları şartına bağlanmış rejim, yânî “Meşrûtiyet”...
Bir memlekette bütün bir âmme hayâtı İnsan Hakları Ahlâkına muvâfık sûrette tanzîm edilmişse, hukûk sistemi bütünüyle İnsan Hakları Ahlâkını aksettiriyorsa ve bunların tatbîkı husûsunda gevşeklik gösterilmiyorsa, o zamân o memlekette, o cem’iyette Demokrasinin hüküm sürdüğü söylenebilir.
7. Müşâhede: Cumhûrî Nizâmın Têsîsi İçin Elzem Şart:
Cumhûrî Felsefenin Halka Mâl Olması
Cumhûrî Nizâm, bir takım siyâsî müesseselerden ibâret değildir. Bundan çok daha mühimm olarak, Cumhûrî Nizâmın bir felsefesi, bir rûhu, bir ahlâkî özü vardır ve o müesseseler bu rûhun ifâdesi oldukları nisbette bir kıymeti hâizdirler. Başka türlü ifade edersek: Cumhûrî Nizâm, her şeyden evvel bir zihniyet ve davranış şeklidir.
Cumhûrî Nizâmın felsefesini, birbirine sıkı sıkıya bağlı şu üç kelimeyle hülâsa etmek kâbildir: İnsâniyetperverlik, İlimcilik, Vicdân Hürriyeti... Cumhûrî Nizâm bu felsefe üzerinde yükselir ve İnsan Hakları da bu felsefenin ifâdesi, bu felsefenin tezâhürüdür.
İnsâniyetperverlik, her insanın sırf insan olmak hasebiyle doğuştan hür ve muhterem bir varlık olduğuna, insanlık haysiyeti, temel hak ve vecibeler bakımından (bir Hadîsde beyân edildiği vechiyle) bütün insanların “bir tarağın dişleri gibi müsâvî” yaratıldığına, dil, dîn, ırk, renk, cinsiyet, ictimâî statü farkı gözetmeden –dîğer taraftan, ahlâksızığı şiâr edinmemiş, bilakis kendileri de İnsan Hakları Ahlâkını benimsemiş- bütün insanların kardeş olduğuna, yeryüzünün her tarafında bir arada kardeşçe yaşamaları gerekdiğine inanmak, kâideten -kendi yakın muhîtinden ve Milletinden başlıyarak- bütün insanları sevip saymak, kendi haklarına sâhib çıktığı gibi -kim olursa olsun- bütün insanların haklarını da gözetmek demektir. Mâmâfih, tekrâr etmek lâzım ki, cinsî sapıklıkları, başkalarının haklarına tecâvüz etmeyi ve daha buna mümâsil çeşid çeşid ahlâksızlıkları şiâr edinmiş, yânî hayât felsefesi hâline getirmiş mahlûklar bu insânî sevgi halkasının hâricindedirler.
(15.10.1927: Mustafa Kemâl, TBMM’de “Nutk'unu okurken”…) (https://tr.wikipedia.org/wiki/Egemenlik_kay%C4%B1ts%C4%B1z_%C5%9Farts%C4%B1z_milletindir#/media/Dosya:Atat%C3%BCrk_1927'de_Nutuk'u_okuyor.jpg; 3.3.2025)
Cumhûriyet, bir halkın, kendi kendisini “istediği gibi değil, İnsan Hakları çerçevesinde” idâre etmesidir; yânî Millî Hâkimiyet, İnsan Haklarıyle kayıdlıdır… Hâlbuki Münâfıklık üzerine kurulu totaliter rejimlerde İnsan Hakları umursanmadığı gibi, “Hâkimiyet milletindir!” düstûru da, bir aldatmacadan ibârettir, “16. Emr”e muvâfık bir göz boyamadır…
***