Niyeti kötü olanın attığı ok kendisine döner.

Belli vesilelerle tecrübe ederiz, kalp yanılmaz. Uzak tutuyorsa da yakın kılıyorsa da yanıltmaz o. Ariflerin “hissikablelvuku” dedikleri hadisenin merkezidir diyarı; sağduyunun, farkındalığın, sezginin membaı.

Günde beş vakit konuşur o, aradaki perdeyi kaldırmayı bilenle... İnsana insanlığın bahçesinde olacakları öngörme gibi yüksek bir yeti bahşedilmiştir. Şüphesiz bazısında daha az, kimisinde daha fazladır bu kabiliyet. Burada derinleşmeyi bilenler ise onun geliştirilmeye açık yönüne temas edebilmiştir. İnsanlık sanatıdır sezgi, sanat nasıl çalışmayla geliştirilebilirse sezgi de tecrübeyle yol alır. İç sesini sabırla dinleyen görecektir ki kalbin “uzak dur” ikazı daima haklı çıkar. Zira bir kıvılcım döküverir üst üste takılan tebessüm maskelerinin kapattığı suretlerin ardındakini. Bir kıvılcım, zehirle kurulu gıybet sofralarının, kötü yürekli zanların, sancının, hazımsızlığın, gazabın, kusulmaya ayarlı isyanın dökülüşü olur. 

Kalp yanıltmaz. Kimi zaman sözün kutsiyetine hürmeten mukabelede bulunmanın içe sinmeyen bir yanı olur. Nezakete sığınan ama samimiyetten murat alamayan o yakınlaşmalar bir tedirginliğin, özümseyemeyişin adımlarıdır. Bu yol, yolcuyu daima hüsrana çıkarır.  

Yalandan, riyadan, merhametsizlikten, iftiradan, kötülükten en çok bahsedenlerin kelimeleriyle beslendiği bir dünyada yaşıyoruz. Kendini haklı çıkarmak adına yola düşen her feryat figanın, çareyi Allah’ın adına sığınmakta bulduğu bir dünya… Allah ile kendini aklamaya çabaladığı pek çok haksızlığın… Oysa Rab, sinelerde birikip tortulaşmış, kötü niyet masalarına meze yapılmış nice ucube duygunun olduğu kadar sükûtla bekleyenlerin, kenara çekilmesini bilenlerin de Rabbidir. Ve şüphe yok ki en çok onların Rabbidir. Hissikablelvuku, “beklemek güzeldir” der.  Sabırla bekle, engelleri kaldırman için ne kadar ciddi telkinlere maruz kalsan da felek bir gün şu yaldızlı sözlerin ardındaki hilkat garibesini ortaya çıkaracaktır. Nitekim ilerde görülüp anlaşılır ki içimizi içselleştirilemeyenden uzak kılan, setleri yıkmaya mani olan bir hakikat vardır ve o, yanıltıcı sözlerin yüzündeki ışık pul pul dökülüp de görüntülerin aldatıcılığı ortaya çıkınca bir dua takarak peşine, acı da olsa gülümser:

Şükür mübarek zamanlarda sırtımdaki ur’u usulca kaldıran Rahman’a! Şükür yüzü hüsran safında da dursa güzel olan her vesileye! Şükür ördüğüm cümle duvara rağmen sürekli surette ahvalimi gözetleyen bir çift gözün kötü nazarını yamacımdan yolcu edene…

Bir savaş değildir bu anlam aralığı, zira kişiden onurlu duruş talep eden her savaş müsavat ister, denklik...  Duruşların, içeriklerin, konumların birbiriyle eşleşmediği yerlerde savaş da yoktur. Bunun için ilim sahibi bir ilim vakarıyla, sanatkâr da sanatını takınarak cevap verir üzerine gelen öfke kontrolünü yitirmiş sözlere, karşıdakinin araç gereçleriyle değil. Değil mi ki dediler demişlerin köleliğini yapanlar da kendi argümanları ile konuşamazlar, gözlem bir donanım ister insandan, tespit bir birikim… Boş vaktin delicesine bir meraka, şahısları şahıslarla çekiştirmeye sürüklediği ve bunları kullanmak için yerini/zamanını beklettiği bu gürûh ise hayata “başkasının gölgesinde büyüttüğü” sınırlı perspektiften bakmaya mahkûmdur. Üstelik söz suretinde asıllarına açığa çıkarmaları da feleğin garip cilvelerindendir. Merkeze alınanın konuşarak büyütüldüğü ve konuşulanın da eylemleri/söylemleri ile konuşmaya değer bir nitelik kesbettiği için konuşulduğu dumura uğramış akıllarına gelmez. Onlar böyle trajikomik bir çelişki içinde debelenedursunlar Halık’ın divanında işler kul aklıyla yürümez. Yaratanın adalet terazisi yaratılanın küçük hesapları üzerinden işlemez. İsrâ suresi 11. ayette insanın pek aceleci olduğunu bildiren Adil-i Mutlak zamanın diliyle ödüllendirir sırtını kendisine dayayarak yola revan olan kullarını,  ötekilerin payına da perdeli isimlerin ardında onun yolculuğunu seyretmek ve malzeme toplamak düşer. Birinin çalışıp ürettiği yerde diğeri onun üretimi üzerinden kendini tüketmeyi tercih ederken savaşın şartları sağlanmış olmaz elbet.

Hissikablelvuku. Öğrenmenin vakur ağırlığı… Bekle ve sabret. Yanıltıcı değildir sesi kalbin zira sonsuz kudretin üflediği bir sırdır o…

Hissikablelvuku. Hayatın kadim öğretmeni, gönül şuuru… Allah’ın kuluna lütfu.