Birey, kendi hayatını nasıl devam ettireceğine aklıyla, emeğiyle ve bilgisiyle kararlar veren, tercihler yapabilen ve sorumluluklar yüklenen kişidir. Birey olmak, insan olmaktır. Ailenin, kültürün, geleneğin ve toplumun din, kimlik,  tarih ve insan hakkında kendisine standart paket olarak dayattığı kurguları kayıtsız şartsız, şeksiz şüphesiz alan kişi, birey değildir. Birey, açık bir zihinle ve akılla kültür ve toplumun kendisine dayattığı kurguları, kabulleri ve kalıpları sorgulayan, eleştiren ve değiştiren, nihayetinde kendisine özgü bir yaşam stili oluşturmayı başaran kişidir.

Kişinin kapalı bir zihin dünyasına sahip olmasında geleneğin, kültürün, dinin, ailenin ve toplumun büyük payı vardır. Kapalı zihinliliğe karşı açık zihne dayanan bireysel bir duygu, duyarlılık ve düşünme dünyası inşa etmek kolay bir iş değildir. Birey olmak, açık zihinli olmaktır.  Kapalı zihinliliğin dayattığı sınırların ötesinde yeni bir birey ve zihin dünyası inşa etmek için kişinin sürekli bir çaba içerisinde olması gerekmektedir.

Bireyin açık zihinli olarak kendisini oluşturması için, açık bir ahlaki bilince sahip olması gerekmekedir. Ahlak, kişiye dışarıdan dayatılan kalıplar değildir. Ahlak adı altında bireye dışarıdan dayatılan kalıplar, kişiyi kapalılaştırmakta ve katılaştırmaktadır. İnsanın ahlaki bir düşünmeye sahip olması için, açıklığa ve akla ihtiyacı vardır. İnsan, açıklıkla ve akılla kendi ahlakını oluşturabilir. Başkalarının oluşturduğu ahlaki paketler, kişinin birey olmasına katkı sunmadığı gibi, onun ahlaklı olmasına da katkı sunmamaktadır. Bireyin dışında bireye rağmen oluşturulan ahlak paketleri, bireyi ahlaksız, akılsız ve kapalı yapmaktadır.

Bütün ideolojiler, doğmatizmler, kimlikler ve formalizmler, bir şekilde insanın zihnini kapalı ve katı hale getirmektedirler. Kişiyi belirli bir kimliğe, kalıba ve çerçeveye sokmaya çalışan bütün kurgular,  kapalı ve katı bir zihin dünyası inşa etmeyi amaçlarlar. Kişinin kendini birey olarak oluşturması için, sürekli olarak ideolojilerin, doğmatizmlerin, fanatizmlerin ve formalizmlerin dışında, ötesinde ve üstünde nefes alacağı yaşam alanları oluşturmasına ihtiyaç vardır. Hakikat, insan, doğa ve tarih üstünde tekel kurduğunu, hakikatin tek temsilcisi ve sahibi olduğunu iddia eden ve en mükemmel olduğunu sanan bir doğmatizmin dünyasında akla, özgürlüğe ve çoğulculuğa yer olmadığı gibi birey olmaya da imkân yoktur.

Kapalı zihne sahip bir kişinin düşünme dünyası gelişmediği gibi, duygu dünyası da elementer, çocuksu ve yetersiz düzeydedir. Kapalı zihne sahip bir kişinin duygu dünyasına korku hâkimdir, merak ve öğrenme unsurları yoktur. Kapalı zihne sahip bir kişi,  hep korkar. Kapalı zihnin en nefret ettiği şey, yeni, farklı ve özgün olan her şeydir. Yeniyle karşılaştığında değişmekten, etkilenmekten ve ilgilenmekten korkar. Yeniyle karşılaşmamak için kapalı zihin, merakı öldürür. Merak etmemek, kapalı zihnin en önemli özelliğidir. Kapalı zihin,  doğrunun, iyinin ve güzelin en mükemmel şekli benim,  bütün sorulara en mükemmel cevapları zaten vermişimdir, ben zaten kendi kendime yeterimdir şeklindeki yanılsamalar ve yanılgılar dünyası içindedir. Hatasız, kusursuz, eksiksiz ve yanlışsız olduğunu sanan bütüün kalıplar, kurumlar, kaynaklar ve kurgular,  kapalı zihin dünyasında sahteliklerini ve yapaylıklarını devam ettirirler.

Açık zihinliliğin ve birey olmanın en büyük düşmanları,  cehalet ve kibirdir. Ben kendi kendime yeterim, benim felsefeye, edebiyata, sanata ve düşünmeye ihtiyacım yok, ben zaten mükemmel bir şekilde tamamlanmışım gibi tepeden bakan cahil ve kibirli yaklaşımlar,  kişinin birey olma imkânlarını ortadan kaldırarak onu kapalı bir duygu, düşünme ve davranışa mahkûm etmektedirler. Açık zihinli birey olmak için cehaletin ve kibrin her türlü biçimiyle aramıza mesafe koymak lazımdır.