İnsan kişiliği, aslında geliştirdiği bilinç ve vicdan düzeyini ifade etmektedir. Bilinç, vicdan ve ahlak adına sürekli dış dünyadan buyruklara, emirlere, kalıblara ve etkilere maruz kalırız. Ahlak, dış dünyadan maruz kaldığımız etkiler sonucu benimsemek zorunda kaldığımız bir kurallar ve kalıblar bütünüdür. Ahlak, büyük ölçüde iç dinamiklerden ziyade dış dünyadan gelen etkiler sonucu şekillenmektedir.

Ahlakın iç dünyamız yerine dış dünya merkezli oluşması, iç dünyamızda çatışmalara, gerilimlere ve huzursuzluklara neden olmaktadır. Arzularımızla, isteklerimizle, ideallerimizle çatışan dışsal bir ahlak, bilinç ve vicdan üzerimizde baskı ve ağırlık oluşturmaktadır. Dışsal ahlak ve bilinç, iç isteklerimizi ve arzularımızı çoğu zaman ahlaksız ve olumsuz olarak görmektedir. Dışsal bir bilinç, vicdan ve ahlak, bizim için huzur değil, huzursuzluk kaynağıdır.

Dış etkiler sonucu dünyaya bilinçli, vicdanlı ve ahlaklı bir görüntü vermeye çalışırız. Bilinç ve vicdan,  yanlış olarak düşündüğümüz bir davranış sonucu yaşadığımız suçluluk duygusuyla yakından ilgilidir.Dış dünyadan gelen buyrukları, emirleri ve kalıbları içselleştirmemiz sonucu dış dünyadaki  baba, öğretmen gibi bir otorite figürü, bize yanlış bir şey yaptığımızı söylediğinde suçluluk duygusu yaşamaktayız.Çocukluktan itibaren vicdan ve ahlak anlayışımız, otorite figürlerinden ve kaynaklarından öğrenilmekte, diğerlerinin onaylarına göre içselleştirilmekte ve   yarattığı suçluluk duygusu çerçevesinde uygulanmaktadır.  Sahip olduğumuz vicdan, ahlak ve bilinç duygusunun oluşumunda kültür, önemli rol oynamaktadır. Vicdan ve bilincimiz, büyük ölçüde içinde yaşadığımız kültürün bir ürünüdür.

Aklımız geliştikçe ve genişledikçe bilinç ve vicdanı da gelişmektedir. Akıl yoksa, bilinç ve vicdanda yoktur. Aklımızın gelişme kapasitesine göre vicdani ve ahlaki kararlar vermekte, yargılarda ve değerlendirmelerde bulunmaktayız. Hep başkalarının  aklına, kurallarına ve değerlerine bağımlı olarak yaşamak,  bilinç ve vicdan düzeyimizin çocuksu düzeyde kalmasına neden olmaktadır. Kendi kurallarımızı geliştirdikçe ve kendimize özgü davranışlarla   vicdanımızı ve bilincimizi toplum içinde uyguladıkça gelişmiş ve olgunlaşmış bir vicdana sahip olabilmekteyiz. Vicdanlı özgür birey olmak, ahlak, değer ve bilinç alanlarında kendi tercihlerimizi ve kararlarımızı vermekle ilgilidir. Akıl ve özgürlük, vicdanı geliştiren ve olgunlaştıran iki ana kaynaktır. Olgunlaşmış, gelişmiş ve özgürleşmiş vicdan, dış otoriteler yerine  kendi iç sesine kulak verendir.

Bilinç ve vicdanımızın gelişiminde sosyal ilişkilerimiz büyük rol oynamaktadır. Sosyal açıdan kabul görme ve onaylanma biçimlerini, kanunlara uymayı, başkaları için duyarlı olmayı ve evrensel insani ilişkilere uymayı kurmuş olduğumuz sosyal ilişkilerle öğrenmekteyiz. Çocukluktan itibaren  şiddeti ve zorbalığı  güvenilir ve meşru görülen  otoritelerden ve ilişkilerden öğrendiğimiz gibi,  barışı, adaleti ve  saygıyı da aynı şekilde öğrenmemiz mümkündür. Bizi vicdanlı yapan veya yapmayan her şey, öğrendiklerimizin ve ilişkilerimizin sonucudur. Vicdan, kültüre bağlı olarak değişen bireysel bir konudur.

Otorite olarak görülen bütün güçler, kişiler ve kaynaklar, kurallarını ihlal ettiğimizde bizi cezalandırmakla tehdit etmektedirler. Kurallara ve buyruklara uymamanın sonuçlarına katlanma korkusunu  içselleştiriyoruz. Yüce, saygın ve kutsal olarak dayatılan otoriteler önünde içimizde yaratılan derin korku sayesinde onların kurallarına uymaya motive ve mobilize ediliyoruz. Yüce ve kutsal otoritelerin kurallarına ve buyruklarına uymama sonucunda oluşan suçluluk duygusu, dayatmalar sonucu içselleştirdiğimiz otoritenin kurallarını ihla etmekten kaynaklanmaktadır. Yüce ve kutsal olarak dayatılan otoritelere vicdanımızı teslim ettikçe irademiz ve aklımız zayıflamakta, sadece itaat eden nesnelere dönüşmekteyiz. Otoritelerin amacı, bizi vicdanlı yapmak değil, kontrol etmektir. Dış otoritelerin hiçbiri, ahlakın, vicdanın ve bilincin kaynağı olamazlar. Dış otoriteleri takip etmek veya onlara   teslim olmak yerine, onları eleştirel olarak sorgulamalıyız.

Gerçek insani bilinç, içsel olan ve kendi kendimizi değerlendirebildiğimiz durumdur. Hiçbir otoriteye itaat etmek veya otoriteyi memnun etmek gibi vicdani ve ahlaki görevimiz yoktur. İnsani vicdan, sürekli olarak büyümemizi, olgunlaşmamızı ve gelişmemizi amaçlamaktadır. Vicdani olarak nasıl gelişebileceğimizin imkanlarını, araçlarını ve kaynaklarını kendimiz keşfedebiliriz, başkalarının tecrübelerinden yararlanabiliriz. Vicdanımızı hiçbir yüce ve kutsal otoriteye teslim etmeden ve varlığımızı dışsal otoriteler üzerine kurmadan duygularımızı, düşüncelerimizi ve davranışlarımızı  sürekli olarak değerlendirerek kendimize özgü sahici bir insani vicdan, bilinç ve ahlak oluşturmak mümkündür.İnsan, kendi vicdanının mimarıdır.