“Ufuklar bütünüyle gülmekte, dünya ise başka bir dünyadır; bayram ne kadar hoş ve güzel, ne kadar sevinçli bir zamandır!

Bayramda çocukluğun masum çehresi güler. Ümit ise çocukların saf yüzlerinde apaçıktır.

Her köşede mücerret bir nur, ışık parlamakta; her gözde ise zaman zaman bir ruh gezmektedir.

Hayat acılarının iki kat büktüğü cesetler ‘vücutlar’, feyzindeki etkiyle rahatlamakta ve akmaktadır.

Meşakkatli yılın sükûneti, dinginliği sağlayan yarın, ümitsiz düşen kalbe ümit getiren candır.

Yaşam savaşındaki heybetli feryadın dünyada biraz dinidiği an varsa bu bayram anıdır.

Baharın sabahında böyle bir güzellik bulunur mu? Toza karışmış yeryüzünün çehresine bak: Nasıl da şen, nasıl genç, nasıl mutlu!

Her göğüste bir mutluluk yüreği çarpmaktadır; her kalpte bir özlem dünyası gizlidir.

Unsurlar ‘Topluluk’, omuz omuza verip raks ediyorlar. Güyâ ki yeryüzünün göğüsü galeyanla doludur, kaynamaktadır.

Vücutları, bedenleri de apaçık feyzi coşturuyor. Yâ Rab! Bu nasıl âlemlere yayılan bir ruhtur.

Bayramda akla, gönüle öyle hoş hatıralar gelir ki o hatıralar bin ömre verilmez, değmez, o kadar kadri ağırdır.”

Mehmet Akif Ersoy

İnsanlar, birarada yaşamak için ortak inançlara, ritüellere ve kutlamalara ihtiyaç duymuşlardır. Dini bayramlar, insanların birarada yaşamalarını mümkün kılacak bir etosun oluşumuna hizmet eden kutlamalardır. Bir ay boyunca tutulan oruçtan sonra kutlanan Ramazan bayramı, aslında insanlığın birbirine bağlanmasına, ilgilenmesine ve dayanışmasına hizmet eden bir kutlamadır. Ramazan bayramı, ortak insanlık bilincinin diriltilmesi, dirileşmesi ve dayanıklılaşmasına katkı sunabilecek önemli bir imkân ve kutlamadır. İnsanlararası kardeşliğin ve eşitliğin birbirinin onuruna, özgürlüğüne ve haklarına saygı göstermekle mümkün olması durumunda insani barışın gerçekleşmesi mümkündür. İnsanlığın bütün tecrübelerinde, ritüellerinde ve kutlamalarında esas alınması gereken, eşitlik, özgürlük, barış ve adalet değerleridir. Kutlanan her bayram, insanın özgürlüğüne, barışına ve haklarına olan saygımızı arttıran, geliştiren ve derinleştiren olgunlaşma imkânları olarak anlamlıdır ve değerlidir.

Küresel ölçekte barışın, özgürlüğün ve hukukun zayıfladığı, ırkçılığın, nefretin ve ayırımcılığın artmakta olduğunu gözlemliyoruz. Fanatizm, nefret ve ayırımcılık arttıkça, savaş, şiddet ve çatışmada artmaktadır. Dünyanın her tarafından öldürülen çocuklara, kadınlara, yaşlılara ve gençlere dair haberler durmadan gelmektedir. Savaşı, şiddeti ve çatışmayı arttırmak konusunda çok yetenekli olan güç ve iktidar sahipleri, barışı, adaleti, güvenliği ve özgürlüğü sağlama konusunda ise çok yetersiz, çaresiz ve yıkıcı bir durumdadırlar. Bayram,  barışın, adaletin, güvenliğin ve özgürlüğün somut politikalara ve pratiklere dönüştürülmesi için toplumsal girişimciliğin diriltilmesi için altın bir fırsattır.

Siyasal, sosyal, ekonomik ve kültürel hegemonya için mücadeleler verildiği sürece çatışmaların ve düşmanlıkların sonu gelmeyecektir. Kendisinden farklı olan herkesi düşman olarak gören ve onları ötekileştiren tahakkümcü, yayılmacı ve istilacı bir zihniyetin bayramın ruhuyla uyuşması mümkün değildir. Bayram, aslında insanın insana tahakküm etmesine engel olmak için yapılan bir kutlamadır. Bayramda üzerinde düşünmemiz gereken en önemli soru, insanın insanı niçin kullandığı sorunudur. Bayram,   insanın insanı eşya gibi kullanması ve tüketmesi sorunuyla insanları mücadele etmeye mobilize ve motive etmelidir.

İnsanlar, şu anda hayatı yaşamak yerine sürekli olarak geçmişi bugüne taşımakta ve kapanmamış hesapları için birbiriyle mücadele etmektedirler. Barışın, özgürlüğün ve hukukun gelişmesi ve gerçekleşmesi için insanlığın geçmişe değil, geleceğe umutla, azimle ve aşkla yönelmesi gerekmektedir. İnsanlık, bugün yaşama sevincine, mutluluğuna ve coşkusuna her zamankinden daha fazla ihtiyaç duymaktadır. Bayramlar, insan kardeşliğinin pratikleri olarak kutlandıkları zaman gerçek bir bayram kutlaması olmayı hak etmektedirler. İnsan kardeşliğinin kutlaması olan bayramlarda, insan olma ve insan kalma şuurumuzu diri tutmak için çaba sarf etmeliyiz. Bayramların anlamı ve ruhu, salt tatil günlerine indirgenemez. İnsani kardeşlik ruhuyla bayramı kuşanmak ve insan kalma şuurunu diri tutmak şeklinde ciddi bir meydan okuma herkesin önünde durmaktadır. Bayram, sadece bir kutlama değil, aynı zamanda insani bir meydan okumadır.

İnsan, barışıyla, özgürlüğüyle, onuruyla ve haklarıyla insandır. Barışı, özgürlüğü, onuru ve hakları gasbedilmiş insan, aslında insan değil, nesnedir. Ağaç, dallarıyla, yapraklarıyla, meyveleriyle ağaçtır. Dalsız, yapraksız ve meyvesiz bir ağaç, hayat damarları olmayan bir kütüktür. Hukuku, özgürlüğü ve barışı olmayan insanda,  cansız bir et yığınıdır. Bayramlar, insanın bir et yığını olarak değil,   hukuku, özgürlüğü, güvenliği ve barışı olan ruh ve hayat sahibi diri bir özne olduğunu anlama, tanıma ve kutlama pratiğidir. Herkesin bayramı kutlu olsun!