ABD Kalkınma Ajansı USAID, Amerika’nın hedeflerine ulaşması için 11 Eylül’den sonra 20 milyar dolar ayırdı. Bu paranın büyük bir kısmı da İslam ülkeleri için ayrıldı.
Bu ülkelerde yaşayan insanların zihnen ve ruhen direnme yetilerinin kırılması ve bilinçlerinin uyuşturulması için ne gerekiyorsa yapıldı.
Ülkelerin eğitim sistemleri başta olmak üzere, medya, kültür-sanat, iş dünyası ve sivil toplum örgütleri tek tek ele geçirildi.
Bakınız size bir reklam filminden bahsedeyim;
1984 yılında Apple’nın kendini Orwell'in gözetim devletindeki insanların kurtarıcısı olarak gösterildiği bir reklam filmi bu. İşçiler büyük bir hangarda Big Brother'ın tele-ekranda yayınlanmakta olan nutkunu dinlemektedir.
Bu sırada, peşinde düşünce polisleri, bir kadın sporcu koşarak hangara girer. Duraklamadan ekrana doğru koşar ve Big Brother'a doğru kararlı bir şekilde ilerleyerek balyozu şiddetle tele-ekrana fırlatır. Tele-ekran ışıklar saçarak patlar ve insanlar kendine gelir.
Reklamdaki ses, "24 Ocak'ta Apple, Macintosh'u sunacak. O zaman 1984 'ün neden 1984’e benzemeyeceğini anlayacaksınız" der.
Tam da burada Byung Chul Han şöyle bir tespitte bulunur.
Oysa Apple'ın bu ifadesi 1984 yılı gözetim devletinin sonuna değil, etkinliği Orwell'in gözetim devletininkini kat be kat aşan yeni tür bir kontrol toplumunun başlangıcına işaret eder. İletişim eksiksiz bir şekilde kontrole denk düşer. Herkes kendinin panoptikonudur artık.
Ve bugün bu işi sosyal medyada ve elimizdeki telefonlarla gönüllü yapar hale gelmedik mi? Ve biz bu şekilde ruhen ve zihnen köreltilirken ve uyuşturulurken bakınız dünyada neler oluyor?
Yakın bir zamanda serveti yaklaşık 11,6 trilyon dolar olan dünyanın en büyük varlık yöneticisi BlackRock, Trump yönetiminin desteğiyle Panama Kanalı'nın her iki yakasındaki limanları devraldı.
Bunun olası bir savaşta Çin gemilerinin kanaldan geçmesini engellemek olduğunu söylememize gerek yok sanırım.
Trump'ın Dışişleri Bakanı Marco Rubio ise “Çin'i, ABD için daha önce var olan tehditlerden daha tehlikeli gördüğünü” söyledi. Ve uzun zamandır Tayvan'ı yoğun şekilde silahlandırıyorlar.
ABD Savunma Bakanı “Çin ile savaşa hazırız” dedi. Keza aynı açıklama Çin’den de geldi.
Amerika bir taraftan da malumunuz Ukrayna'nın doğal kaynakları üzerinde hak iddia ediyor. Kısacası Ukrayna için harcadığı milyarlarca doları geri almak istiyor.
Avrupa Birliği ve özellikle Almanya ve İngiltere, ABD ve Rusya arasındaki yakınlaşmadan rahatsız. Starmer, bir yandan İngiliz askerlerini Ukrayna'ya göndermeye hazırlanırken, diğer yandan da sosyal medyada kendisini eleştirenleri hapse atmaya hazırlanıyor.
Starmer ve Macron, Avrupa birliklerinin Ukrayna'ya gönderilmesinin ABD ile Rusya arasında olası bir anlaşmayı baltalayacağına inanıyor.
Trump'ın Ukrayna'da rejim değişikliği yapma girişimi, Avrupalı askerlerin sahada olmasıyla zorlaşacağını düşünüyorlar. Anlayacağınız AB, Rusya’ya karşı güçlerini birleştirme kararı aldı. Bunu da “barış” adı altında yapıyorlar.
Macron da, "Rusya, Fransa ve Avrupa için bir tehdit haline geldi” diyerek neredeyse topyekûn savaş kararı alır gibi konuştu. Tüm bunlar olurken Türkiye’nin AB’ye üyelik sürecini yeniden gündeme alması da meselenin bir başka boyutu.
İsrail ise Suriye’yi karıştırmaya başladı bile. Suriye’yi bölüp orada bir PKK devleti kurdurma gibi hedefi olduğunu biliyoruz. Oded Yinon planı devrede. Tam da bu noktada zihnimizi açık tutmalıyız.
Küresel güçlerin taşeronluğunu yapan terör örgütleri, medya organları ve satın alınmış şahısların marifetiyle tuzakların kurulduğu şöyle bir zamanda çok daha cesur, kararlı ve dünyanın nereye doğru sürükleneceğini iyi hesap eden akıllı insanlara ihtiyaç var.