Bâbıâli’nin kıymetli simalarından yazar senarist Yusuf Özarslan Hakk’a yürüdü. Aziz dostları, son yolculuğunda onu yalnız bırakmadı.

         Fani dünyayı terk eden aşina simalar arasına Yusuf Özarslan ağabeyimiz de katıldı. Fikir, kültür ve sanat dünyamızın mümtaz isimlerinden, mütebessim çehrelerindendi. Etrafında çok seviliyor ve hürmet görüyordu. Perşembe akşamı vefat etmişti, cenaze namazı ise Cuma günü Merkezefendi Camii’nde kılındı, sonra da Eski Kozlu Mezarlığı’nda defnedildi. Allah gani gani rahmet eylesin. Ruhu şad, kabri nur, mekânı cennet, menzili mübarek, makamı yüksek olsun. Ailesine, dostlarına ve sevenlerine başsağlığı ve sabır diliyorum.

                   VEFATI DOSTLARINI ÜZDÜ

Yusuf Özaslan, vefatıyla milliyetçi muhafazakâr camiadaki bütün dostlarını üzdü. Bir kısmı sosyal medya hesaplarında hüzünlü hâllerini dile getirdi. Prof. Dr. Cemal Zehir şu satırları kaleme aldı: “Aziz dostlar bugün çok üzgünüm. Dostlar birer birer fani âlemi terk ediyor. Önce şair, yazar Ali Uğur Abi, sonra Dervişimiz Nusret Abi. Sonra Erol Olçak Abi 15 Temmuz’da vurularak şehit edildi. Şimdi psikolog, yazar ve senarist bir dava adamı Yusuf Abimiz Hakk’ın rahmetine kavuştu. Mekânları cennet olsun. Yusuf Abi ile çok anım var. Bir gün 1994 yılında İLESAM’da üniversite öğrencilerine Nizam-İ Âlem Davası’nı ateşli bir şekilde anlatıyordum. Elimi kaldırmış ‘Bu Dava’ derken Yusuf Abi gelmiş şehadet parmağımı havada yakalamıştı. O günden sonra bana ‘Dava Cemal’ dedi ve adım ‘Dava Cemal’ olarak anılmaya başladı. Bende unutulmaz hatıralar bırakan Yusuf Abiye Fatiha. Önden giden Dostlara rahmet olsun…”

Sinema yönetmeni ve senaristi Nazif Tunç da kederini şu satırlara döktü: “Her şeyi hoş gören, hakikat yolcusu dervişimizi kaybettik. Yusuf Özarslan Hakk’ın rahmetine kavuştu. Kültür ve sinema dünyamızın yüksek gönüllü, sevecen ödünsüz kalemiydi. ‘Kurdoğlu’ filminin senaryosunu birlikte yazmıştık. Rabbim rahmetiyle, rızasıyla, cennetiyle karşılasın inşallah.” Şâdi Çarsancaklı’nın duyguları ise şöyleydi: “Yusuf Özarslan vefat eti. Hayatı kendi seçtiği şekilde yaşadı ve gitti. Şiir boyutunda… Tomambay soyuna özgün asalet ve müdanasızlıkla… Uğurlar olsun. Selam olsun. Rahmet olsun. Bir Fatiha lütfedin. Bu dünyadan bir ‘adam’ geçti.”

                   1980’LERDE BAŞLAYAN DOSTLUK

         Yusuf Özaslan bizim sağ kesimin sessiz çalışan ama velut ve gayretli kalem erbabıydı. Üretir ama bunları göstermez, anlatmazdı. Bu yönüyle diyebilirim ki en mahviyetkâr, mütevazı sanatkârlardandı. Yaşayışıyla, duruşuyla, konuşmasıyla örnek alınması gereken abide şahsiyetlerimizdendi. Çelebi adamdı ve derviş edalıydı. Onunla tanışıklığımızın hikâyesi eskidir ve 1980’lere kadar dayanır. O zaman Edebiyat Fakültesi’nde okuyan arkadaşlarla Çapa’da bir bekâr evimiz vardı. Yusuf Ağabey de dostlarıyla zaman zaman mekânımızı şereflendiriyordu. Onu pürdikkat dinler, sohbetinden istifade etmeye çalışırdık. O eski dairede bir gün hepimize çok özel bir fotoğraf gösterdi. Türkiye’nin tanınmış birisi ile çekilmiş bir fotoğraf karesiydi bu. Sonra onu cebine koydu, bir daha da hiçbir yerde göremedim.

         Onunla en çok Bâbıâli’de karşılaşırdım. Kızlarağası Medresesi’nde, İLESAM’da, Türkocağı’nda veya diğer mahfillerde karşılaşır selamlaşırdık. Uzun zaman Ömer Ziya Belviranlı ağabeyimizin Çatalçeşme Sokağı üzerinde bulunan Defne Han’daki Marifet Yayınları’nda mesai yaptı. Bitişiğindeki büroda rahmetli Mesut Zeybek’in İttihad Yayıncılık bürosunda da görürdüm. Sanırım o zaman bir kitap üzerine çalışıyordu. Önünde daktilo habire yazıyordu. Zaten ömrü boyunca hep düşündü, araştırdı ve yazdı.

                   BİLGE KİŞİYDİ

         Yusuf Özarslan Bâbıâli’nin derviş meşrepli simalarındandır. Kendisiyle tanıştığım için huzur bulduğum, tevazuundan, bilgeliğinden ders almaya çalıştığım bir İstanbul Beyefendisiydi. Düşünür, yazar, çizer ve dostlarıyla oturup muhabbet ederdi. Bir zamanlar Kızlarağası Medresesi’nde üç ayrı masa kurulurdu ve bu masaların etrafında meraklı gençler otururdu. İlki merhum Mehmed Niyazi ağabeyindi. İkinci masaya Mustafa Kutlu ağabey nezaret ederdi. Üçüncü masanın postnişi ise Yusuf Özarslan ağabeydi. Edebiyatsever ve meraklı gençlerimiz, bu masaların etrafında kümelenirlerdi. Bir süre devam eden bu sohbet meclisleri, aslında Marmara Kıraathanesi’nin âdeta uzatmalarıydı. Üç büyüğümüz de ilmimize ve irfanımıza hizmet ettiler. Mehmed Niyazi ve Yusuf Özarslan’a rahmet, Mustafa Kutlu ağabeyimize sağlıklı ve bereketli ömür diliyorum. Bu inancı kavi adamların yaşadığı ve nesiller yetiştirdiği ülkede ümitsizliğe düşülür mü? Bize düşen onları tanımak, eserlerini okumak, anlamaya çalışmak ve gençlerimize anlatmaktır.

                  HAYIRLI BİR ÖMÜR

         Perşembe akşamı vefat ettiğinde 73 yaşında olan Yusuf Özarslan, 1952 yılında Sivas’ın eski adı Yenihan olan Yıldızeli ilçesinde doğdu. Sivas Lisesini bitirdikten sonra Ankara Devlet Mimarlık ve Mühendislik Akademisi Elektrik, Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Botanik, A.Ü. Fen Fakültesi Astronomi bölümlerinde okudu. 1977 yılında A.Ü. Eğitim Bilimler Fakültesi Özel Eğitim-Psikoloji Bölümünden mezun oldu. Sağlık Bakanlığı bünyesinde 6 yıl psikolog olarak çalıştıktan sonra serbest iş hayatına atıldı. Reklam yazarlığı yaptı. 1985’te Milliyet gazetesinin açtığı yarışmada “Anne” adlı senaryosuyla üçüncülüğü aldıktan sonra senaryo çalışmalarına ağırlık verdi. 300’den fazla senaryoya imza attı. Dinî eserlerini, çocuk kitaplarını ve araştırmalarını yayımladı. 1991 yılında Marifet Yayınları’nda İslâm’ın Işığında Geleneklerimiz Göreneklerimiz adlı eseri neşredildi. 1992 yılında çocuklar için 12 kitaptan oluşan Biricik Önderimiz Peygamberimiz serisini kültürümüze kazandırdı. Bu eserleri, İngilizce, Fransızca, Rusça ve Almanca dillerine tercüme edildi. “Kuş Sayfaları” senaryosu film yapılıp TRT’de oynatıldı.

                   ERENLER KAHRAMANLARINDAN

         Ahmet Uysal’ın Çorlulu Ali Paşa Medresesi’ndeki “Erenler” ve diğer kahvelere devam edenlerin hatıralarından yola çıkarak kaleme aldığı Ben de Çay Parası Ödüyorum kitabının başkahramanlarından birisi de Yusuf Özarslan’dır ve orada unutulmaz hatıraları, nükteleri vardır. Diğer baş aktörler arasında Nusret Özcan, Ali Uğur, Hilmi Oflaz ve Mustafa Kutlu’yu da sayabiliriz. Diğerlerini de…  Küllük, Marmara kahvelerinin devamı olan bu mekânlara devam edenlerin yürekleri her zaman vatan ve millet aşkıyla, din sevdasıyla, dava aşkıyla dopdolu oldu. O muhitte yetişenler daha sonra kalemleriyle ve kelamlarıyla inandıkları yüce davaya yiğitçe, mertçe hizmet ettiler.

                   ADIDEĞMEZ YAZILARI

         Bir ara bir gazetede “Yusuf Adıdeğmez” müstear adıyla yazılar yazdı. O kısa fakat anlamlı yazıları takip eder okurdum. Mahviyetkâr bir mizaca sahip olan yazarımız ismini korumuş ama soyadını bir kenara bırakarak ‘Adıdeğmez’ deyivermişti. Keşke hayatı boyunca yazdıkları toplansa ve bunlar bir külliyat olarak yayımlansa. O fikirlere, hislere ve hayallere o kadar çok ihtiyacımız var ki… Bir ara adına bir site kurulmuş ve yazıları burada toplanmıştı. Ne yazık ki şimdi www.yusufadidegmez.com adresini aradığımızda karşımıza “Bu siteye ulaşılamıyor.” yazısı çıkıyor. İnşallah yeni bir site kurulur ve yazarımızın eski yeni bütün yazıları burada toplanır. Çoğu kalem erbabı olan dostlarının hatırasını unutturmayacağına inanıyorum. Hatta şimdiden adına belgesel hazırlanmaya başlanmalı, dostlarının intibalarından ve hatıralarından oluşacak ‘anma kitabı’na teşebbüs edilmelidir. Vefatının 1. yılına da bu vefa kitabı yetiştirilmelidir.  Zeytinburnu’nda düzenlenecek bir anma toplantısı ile bu eser sevenlerine hediye edilmeli, sonra da kabri ziyaret edilmelidir. Vefalı yönünü bildiğim ve merhum Mehmed Şevket Eygi gibi büyüklerimize de samimiyetle sahip çıkan Zeytinburnu Belediye Başkanı Ömer Arısoy’un bu hizmetin takipçisi olacağına yürekten inanıyorum.

                   ŞİİRLERİ AZ BİLİNİYOR

         Onun şairlik yönünü doğrusu bilmiyordum. Bir arkadaşımız internet hesabında şiirini paylaşınca haberdar oldum. Kim bilir belki başka şiirleri de vardır. Vefalı dostumuz, Yusuf Özarslan’ın bu şiirini paylaşırken “Allah sıhhat afiyet versin.” temennisinde de bulunmuştu. Şiir şöyle: “Hayaller de dem tutmuyor artık/Bereket rüyalarım hâlâ sakıncalı/Tedavülden kalkıverdi sevdamız/Yaslan yorgun hatıralara/Gidelim/Maceramız sahaflara düşmek üzredir.”

         Koronavirüs salgınında pek dışarı çıkmamıştı. Ben de bunun üzerine zaman zaman telefonla kendisini arıyor, görüşüyordum. Hatırını ve sağlığını sorduktan sonra çalışmalarını merak ettiğimi söylüyordum. O da yazdığı kitapları, yaptığı tercümeleri anlatıyordu. Telefonda biraz sohbet ediyorduk. Kendisi yazı çalışmalarına odaklandığını belirtiyor ve soran dostlara selamını iletiyordu.

                   AK PARTİ’NİN İSİM BABASI

         Cenaze namazı kılınırken imam efendi, merhumla ilgili konuştu, cemaatten hak talebinde bulundu. Herkes “Helal olsun” dedi; “İyi, mümin ve Müslüman” olduğunu ikrar eyledi. İmam, Peygamber Efendimizle alakalı eserinden sitayişle bahsederken araya giren Ekrem Ayyıldız “Yusuf Abi, bu eserinden tek kuruş telif almadı.” açıklamasında bulundu. Daha sonra görüştüğüm dostları birçok kitabından telif almadığını veya çok azla yetindiğini söyledi. Yolda kabristana giderken arabada yan yana oturduğumuz 25 yıllık dostu Talat Avcı, Yusuf ağabeyin beş vakit namazını kaçırmadığını ve ibadetini muntazam biçimde yerine getirdiğini kaydetti. Ayrıca 15 Temmuz şehidimiz reklamcı Erol Olçok ile yakın dostluğu olduğunu, birlikte çalışıp mesai yaptığını, hatta 2000’li yıllarda yeni kurulan Ak Parti’nin isim babasının Yusuf Özarslan olduğunu söyledi. Ben bunu bilmiyordum doğrusu, yeni öğrendim. Meğer birçok hayırlı hizmetin temelinde Yusuf Ağabeyimizin mübarek eli, katkısı ve duası varmış.

                   TAZİYETLEŞTİĞİMİZ DOSTLAR

         Cenaze namazına, aşırı soğuğa ve kar yağışına rağmen büyük bir kalabalık kitle katıldı. Neredeyse göz gözü görmüyordu ama hem Merkezefendi Camii’ne, hem de Eski Kozlu Mezarlığı’na büyük bir kalabalık cemaat iştirak etti. Cemaat son görevini hakkıyla yaptı. Zeytinburnu Belediye Başkanı Ömer Arısoy, Marmaratörlerden Yurdakul Dağoğlu, Ekrem Ayyıldız, Hanifi Kayan, Cemal Zehir, Harun Yöndem, Mehmet Şeker, Fethi Gedikli, Cafer Vayni, Mehmet Cangir, Hasan Hüseyin, Yusuf Ziya Cömert, Mükremin Atmaca, Mustafa Nadir Önay, Fatma Ragibe Kanıkuru, merhum Ali Uğur’un çocukları cenazede karşılaştığım vefalı dostlar arasındaydı.