Dolar (USD)
35.39
Euro (EUR)
36.30
Gram Altın
3061.50
BIST 100
9910.61
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
12 Ocak 2025

​Tatlısu Siyasetçileri ve AK Parti'nin Özüne Dönüş Mücadelesi

Son yıllarda, Türkiye siyasetinde gerek iktidar gerekse muhalefet cenahında “tatlısu siyasetçileri” olarak nitelendirilebilecek bir anlayışın belirginleştiği bir gerçektir. Bu kavram, siyasetin asli amacını gölgeleyen, şahsi çıkar ve güç odaklı bir yaklaşımı ifade etmektedir. Özellikle AK Parti’nin son yıllarda yaşadığı ve “metal yorgunluğu” olarak tanımlanan süreçte bu yapıların daha fazla güç kazandığı gözlemlenmiştir. Bu durum, partinin halk odaklı siyaset anlayışını zayıflatmakta, AK Parti’nin kuruluş felsefesine zarar vermektedir.

Tatlısu siyasetçileri; risk almaktan kaçınan, halkın sorunlarına çözüm üretmek yerine liderlerine methiyeler dizerek varlık gösteren, silik bir profil sergiler. Ancak daha tehlikeli bir sorun olarak “siyaseti ticarethane gibi gören baronlar” karşımıza çıkar. Bu baronlar, davadan ziyade kendi çıkarlarının bekasını önceleyen ve gerektiğinde her türlü ideolojiye adapte olabilen bir anlayışı temsil eder. Onlar için tek kıble, makamlarının devamlılığıdır.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sık sık vurguladığı, “Siyasetimizi hak olan davamıza hizmet için yapacağız, aksi takdirde partiyi ticarethaneye çevirirsiniz” uyarısı, bu yozlaşmayı açıkça hedef almaktadır. Erdoğan’ın bu sözleri, AK Parti’nin içinde kendine menfaat kapısı aralayan anlayışlara karşı verdiği mücadeleyi net bir şekilde ortaya koymaktadır.

Erdoğanizm ve Tayyibizm Çatışması: Partinin İkilemi

AK Parti’nin içinde “metal yorgunluğu” adıyla gerçekleştirilen kadro değişimleri, teşkilatlar içinde iki farklı güç odağını ortaya çıkarmıştır:

1. Tayyibizm Bloku: Bu grup, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı yalnızca bir lider değil, AK Parti’nin kuruluş felsefesinin taşıyıcısı olarak görür. Onlara göre Erdoğan, davasını sürdüren bir liderdir ve parti, onun rehberliğinde hizmet odaklı anlayışına sadık kalmalıdır.

2. Erdoğanizm Bloku: Bu blok ise Erdoğan’ı partiden tamamen kopuk, sadece bir Cumhurbaşkanı olarak görme eğilimindedir. Bu anlayışa sahip olanlar, parti zayıflasa dahi kendi çıkarlarının sürmesi adına her türlü tavizi vermeye hazırdır.

Bu iki anlayış arasındaki çatışma, partinin içinde bir güç mücadelesi yaratmış ve tatlısu siyasetçileri ile siyaset baronlarının bu boşluğu doldurarak daha fazla güç kazanmasına zemin hazırlamıştır.

AK Parti’nin kuruluş hikâyesi; hak, adalet ve hizmet eksenine dayalı, halk odaklı bir siyaset anlayışını esas alıyordu. Bu model, yalnızca partinin değil, Türkiye siyasetinin umut vadeden bir örneğiydi. Ancak partinin büyümesiyle birlikte bu ilkelerden sapmalar yaşanmış, siyaseti bir dava değil ticaret olarak gören anlayışlar güç kazanmıştır.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, partinin kuruluş felsefesine dönme gayreti ve siyasette samimiyet vurgusu, yalnızca AK Parti için değil, Türkiye için de kritik bir öneme sahiptir. Siyaset, halka hizmet odaklı olmalı ve bu ruh yeniden canlandırılmalıdır. Tatlısu siyasetçileri ve siyaset baronlarının gölgesinde kalan bir siyaset anlayışıyla halkın beklentilerine cevap vermek mümkün değildir.

Bugün halkın siyasetten beklentisi nettir: Samimi, adil, halkın dertlerini dert edinen, dava ruhuna sahip siyasetçiler. AK Parti’nin bu beklentiyi yeniden karşılaması, yalnızca kendi geleceği için değil, Türkiye’nin siyasi iklimi için de bir zorunluluktur. Erdoğan’ın çizdiği yol haritası, bu noktada hayati önemdedir. AK Parti’nin özüne dönüş süreci, siyaseti kişisel çıkarların değil, halkın taleplerinin belirlediği bir zemin üzerine yeniden inşa etmeyi gerektirir. Bu dönüşüm, Türkiye siyasetinde liderlik misyonunu üstlenmeye devam etmesi açısından da elzemdir.