ABD Başkanı Donald Trump’ın İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile yaptığı görüşmeden sonra ortaya çıkan yeni Gazze planı, aslında çok eski bir projenin güncellenmiş hâli. Batı’nın Filistin topraklarını boşaltma ve İsrail’in güvenliğini sağlama adı altında uyguladığı planların her yeni versiyonu, Filistin halkını biraz daha köşeye sıkıştırıyor. Bugün Trump ve Netanyahu’nun örtülü olarak dile getirdiği “insansız, Müslümansız Gazze” projesi, etnik temizlikten başka bir şey değildir.
Tarihi Tekrar Eden Bir Strateji: Göç Ettirme ve Yurtlarını Terk Ettiler Algısı
Filistin halkı, 1948’de Nekbe (Büyük Felaket) ile evlerinden sürüldü. O dönem Filistinli mülk sahiplerinin topraklarını “gönüllü” sattığı yalanı, Batı’nın en büyük propagandalarından biriydi. Oysa ki o gün de bugün olduğu gibi Filistinlilere zor kullanılmış, ölüm ve sürgünle baş başa bırakılmışlardı. Şimdi benzer bir plan Trump tarafından devreye sokuluyor:
• Gazze tamamen İsrail kontrolüne bırakılacak.
• Filistinliler, “güvenlik” bahanesiyle Mısır ve Ürdün’e sürgün edilecek.
• Tüm dünyaya “Bakın, Gazze’liler kendi rızalarıyla topraklarını terk etti” denilecek.
• Birkaç yıl içinde Gazze, İsrail’in “Ortadoğu Rivierası” olarak lanse edilen bir bölgesi hâline gelecek.
Yani, bugün yapılanlar 1948’deki planın daha sistematik hâle getirilmiş versiyonudur. Bir kez daha Filistin halkı zorla yerinden edilecek ve Batı medyası, İsrail’in güvenliği bahanesiyle bu etnik temizliği meşrulaştıracaktır.
ABD ve İsrail’in Çizdiği Yeni Gazze Haritası
Son günlerde ABD ve İsrail basınında sıkça dile getirilen “Gazze’yi devralma” fikri, aslında topyekûn bir işgal ve dönüşüm planıdır. Trump ve Netanyahu, Gazze’yi tamamen Filistinlilerden arındırıp burayı “yeni bir ekonomik merkez” yapmayı hedefliyor. Peki, bu plan ne anlama geliyor?
1. Demografik Dönüşüm: Filistinliler, ya tamamen Ürdün ve Mısır’a sürülecek ya da minimum bir azınlık olarak bırakılacak.
2. Toprak Sahipliğinin El Değiştirmesi: Gazze, uluslararası yatırımcıların ve İsrailli yerleşimcilerin insafına bırakılacak. Filistinliler, topraklarının yeniden Yahudi yerleşimcilere devredildiğini görecek.
3. Ortadoğu’da Yeni Bir Siyasi Dizayn: İsrail, artık tamamen sınırları içinde “tehdit unsuru” olarak gördüğü Müslüman nüfusun olmadığı bir Gazze’yi yönetecek. Bu da Batı için Ortadoğu’daki en büyük “barış” projesi olarak sunulacak.
Filistin İçin Kırmızı Alarm: Direnmek mi, Göç Etmek mi?
Filistin halkının önünde iki seçenek var: Ya İsrail’in dayattığı zorunlu göçü kabul edip topraklarını terk edecekler ya da direnişin yeni bir aşamasına geçerek bu plana karşı çıkacaklar. İsrail ve ABD’nin hesaplayamadığı nokta da işte burası. Filistin halkı, tarih boyunca baskıya, işgale ve sürgüne karşı direndi. Bugün Gazze’den kaçmak yerine, bu işgal planına karşı daha büyük bir direniş dalgası başlayabilir. Öte yandan, uluslararası kamuoyunun sessizliği, İsrail’in planlarını cesaretlendiren en büyük etkenlerden biri. Bugün Filistin’de olup bitenlere ses çıkarmayan Batı dünyası, yarın başka bir halkın sürgününe ve işgaline göz yummaktan çekinmeyecektir.
Filistin’i Terk Ettirmeye Çalışanlara Karşı Küresel Direniş Şart
Trump ve Netanyahu’nun yeni Gazze planı, Filistinlilerin yüzyıllardır süren vatan mücadelesine yeni bir darbe vurmak istiyor. Ama ne Filistin halkı ne de bölge halkları bu plana razı gelecektir. İsrail’in Filistinlileri kovarak Gazze’yi ele geçirme hayali, tarihte defalarca denendi ama asla tam anlamıyla başarılı olamadı.
Şimdi asıl soru şu: Uluslararası toplum, bu açık etnik temizliğe ve sömürgeleştirme planına ne zaman dur diyecek? Eğer bugün Filistin için ses çıkarılmazsa, yarın başka bir halk, başka bir coğrafyada aynı kaderi yaşayacaktır. Bu yüzden Gazze’yi insansızlaştırma planına karşı ses çıkarmak, sadece Filistin için değil, insanlık onuru için bir görevdir.