Serçeleri yok etmek
Hikaye malum: Mao Zedung, Uzun Yürüyüşlerin ardından iktidarı ele geçirir ve Çin’in makus talihini alt etmek için ülke çapında devasa bir ekonomik seferberlik başlatır. Alimünyum seferberliği fiyaskoyla sonuçlanınca nüfusu beslemek ve ekonomik olarak güçlenmek için halkı tarıma yönlendirir. Fakat bu kez de üretimi baltalayan, “İleriye Doğru Büyük Sıçrayış”a engel olan başka bir sorunla karşılaşır. Üretilen buğdaylar, daha toplanmadan serçeler tarafından paylaşılmakta, insanın hakkını serçeler yemektedir. Çok sürmeden düşmana karşı yeni bir seferberlik başlatılır. Ülkenin dört bir yanında halk örgütlenerek serçelere karşı savaş açar. Buna göre, buğday hasat zamanı ve ertesinde köylüler tarlalarda mevzilenecek; davullar, tenekeler çalarak kuşları ürkütecek, böylece hasat serçelere yem edilmeyecektir. Harekat büyük bir başarı elde eder. Buğdaysız kalan serçelerin tüyleri dökülür, açlıktan mideleri boş kalır, gövdeleri taşlaşır; gökten yağmur yerine taş gibi sertleşmiş serçeler düşer. Ahali buna o kadar sevinir ki bazen kuş ölümleri şenliğe dönüştürülür. Serçeler öylesine kitleler halinde telef olur ki yüz milyonlarcasının ölümü bir anlamda yüz milyonlarca Çinlinin yaşaması anlamına yorulur. Olayın geriye kalan kısmı çok daha etkileyicidir. Çünkü kuşlar sadece buğday yememekte, yanı sıra tahıllara, hatta meyve ağaçlarına zarar veren böcekleri de yemektedirler. Ortada kuş kalmayınca bu kez buğdaylara ve meyve ağaçlarına böcekler çöreklenir, serçelerin bıraktığı yeri böcekler doldurur. Dahası da var: Serçe boşluğunu doldurmak için dev çekirge sürüleri sökün eder ve Çin çekirgelerin amansız saldırısına maruz kalır. Çekirgelerin tarlalara, bahçelere verdiği zarar o kadar büyüktür ki 1958 ile 1962 yılları arasındaki dört senede kıtlık otuz milyon insanın canını alır. Serçelerin boğazından kesilen buğday çekirgelerin boğazına girer, çekirgeler palazlanırken insanlar açlıktan ölür. Böylece serçeleri öldürerek insanları yaşatma stratejisi sonsuza kadar çöker. İleriye doğru büyük sıçrama, geriye doğru büyük yıkımı beraberinde getirir.
Dünya ölçeğinde
bu kötü hatıranın başka bazı örnekleri daha var. 14. yüzyılın ortalarında
Çin’den Avrupa’ya taşındığı söylenen kara vebanın altında da benzeri bir seleksiyon
uygulaması yatıyor. Çin’de kediler kitlesel katliama uğrayınca şehri fareler
basar ve fare ısırıkları vebaya dönüşür. Bırakın milyonlarca insanı, şehirler
bile harap olur. Benzeri bir not da bundan bir asır sonra Engizisyon
Mahkemesi’nin kediler hakkındaki fetvasıdır. Katolikler tarafından kedilerin
uğursuzluk getirdiği inancıyla katledilmesi Avrupa coğrafyasında yeni bir veba
dalgası yaratır ve bir kez daha insanlık kitlesel ölümle yüzleşmek zorunda
kalır. Kedilerin yok edilmesi de serçelerin yok edilmesinde olduğu gibi
insanlığı kurtarmadı. Resmimizi tamamlamak için bir örnek daha verelim.
Kamboçya’da iktidarı ele aldıktan hemen sonra, 1975 ile 1979 yılları arasında,
kötülüğün aydın insanlardan, okumuş yazmış kesimden geldiği, sosyal
adaletsizliğin mürekkep yalamışlıkla doğrudan ilişkili olduğu gerekçesiyle Pol
Pot ülkenin o günkü nüfusunun neredeyse dörtte birini, yani yaklaşık bir buçuk
milyon insanı katletti. Aydınlar öldü ama Kamboçya bir adım ileri gidemedi.
Benzeri bir seleksiyonu bir başka gerekçeden, hapishanelerinde yer kalmadığı
için İngiltere suçlularını Amerika kıtasına göndererek yaptı. Hapishanelerinde
yer kalmadığı düşüncesiyle arsızları, hırsızları, gaspçıları, tecavüzcüleri,
delileri –özellikle dindar delileri- Kuzey Amerika’ya gönderen İngiltere,
toprakları temizlendiği gerekçesiyle derin bir nefes aldı. Geriye kalan etkisiz
suçluları ise dünyanın en uzak bölgesine, Avustralya’ya göndererek kendi
bakımından ciddi bir arınma ve mıntıka temizliği yaptı. Ada’sını temiz tutma
pahasına dünyanın geri kalan memleketlerini tuvalet olarak kullanma stratejisi
uyguladı. Gelgelelim ki serçeler ve kediler ölürken arsızlar, hırsızlar ve
sözüm ona dindar deliler sürgün edildikleri yerden sürgün vererek dünyanın
başına bela oldu. Bugünkü Amerikan haydutluğunun altında hiç kuşkusuz
İngilizlerin kokusuna tahammül edemediği için okyanusun ötesine saldığı
artıkların büyük payı var. Bugün Ortadoğu’da gömülemediği için bedeni kokan her
maktulün altında o büyük sürgün yatmaktadır. Her katliamın altında bir İngiliz
parmağı vardır.
Serçeleri yok
ederseniz tarlalarınızı çekirgeler basar. Kediler gidince ortalık farelere
kalır ve fareler zehir saçar. Aydınlarınızı küstürür, hapse atar, öldürürseniz
ortalığı cehaletin cerahat kokusu sarar. Delilik güç ile birleşince haydutluk
kaçınılmaz olur. Dünya devletinin başına hırsızları getirdiğinizde onlar da
uydularının başına hırsızları koyar ve çalıp çırpmak meşrulaşır. Gaspçı, en
bildiği şeyi yapar. Onun bunun toprağının altındaki petrolü gasp eder.
Tecavüzün ilk tedaisi hak ihlalidir ve Amerika bunu yapıyor. İyilik sadece
insana yapılır, insana yakışır. Sırtlana evinizi açarsanız üstünüzü başınızı
parçalar. İsrail Filistin’e bunu yapıyor. Delilikle dindarlık birleştiğinde
metafizik katledilir. Evangelizm ve Siyonizm bunu yapıyor. Serçeler ölüyor,
çekirgeler çoğalıyor. Kötüler yapıyor, iyiler susuyor ve seyrediyor.