Dolar (USD)
34.76
Euro (EUR)
36.57
Gram Altın
2950.88
BIST 100
9884.32
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
03 Aralık 2024

Öğretmenlik mesleğinin dünü, bugünü ve yarını…

Dünya hızlı bir şekilde değişiyor ve gelişiyor. Yeni nesil teknolojiler, yapay zeka, dijital dönüşüm, robotik kodlamalarla hızlı bir ilerleme kaydeden dünya ülkeleri, bu yenilikleri eğitim sistemlerine de entegre ediyorlar. Bugün baktığınızda bazı ülkeler artık “öğretmensiz eğitim modeli” üzerine çalışıyor ve pilot olarak uyguluyor; biz ise, atanamamış öğretmenleri konuşuyoruz.

Peki, bizim atadığımız öğretmenler ne yapacak? Okulda, sınıfta ne gibi bir misyonu olacak veya olmalı? Bırakalım artık öğretmenin kılık kıyafetiyle, saçı sakalıyla, sendikasıyla, dünya görüşü ile uğraşmayı da oturup bunu konuşup tartışalım.

Biraz geçmişe gidelim…
Hatırlarsanız eskiden öğretmenler ‘kaynak’; bilgiyi doğrudan aktaran idi. Öğrenciler ulaşmak istedikleri bilgiye öğretmenler dışından başka bir kaynaktan ulaşamıyordu. Ve bu nedenle öğretmenler öğrettiklerinin anlaşılıp anlaşılmadığını test etmek amaçlı farklı test teknikleri uygulamak durumunda kalıyordu. Şimdi ise, durum çok daha farklı. Artık öğretmenler öğreten değil; resmiyette böyle bir misyonları olabilir ama pratik zeminde rehberlik eden, yönlendiren, eşlik eden, yol gösteren konumda. Gelişen teknoloji, akıllı telefonlar, tabletler ve internet sayesinde artık öğrenciler öğretmene eskisi kadar ihtiyaç duymuyor. Kulağa hoş gelmese de, içimize sinmese de bu bir gerçek!

Sevmediği, dersine girmediği, dinlemek istemediği öğretmenin anlattıklarına ‘bir tık’ ile internetten ulaşıp öğrenebiliyor. Hatta öğretmenin sınıfta 30-40 dakika öğrettikleri veya öğretmek istedikleri “sınırlı iken”, öğrenci öğrenmek istediklerini çok daha geniş bir zaman dilimine yayarak, internetten çok daha fazlasını öğrenebiliyor. Belki de öğretmenin misyonunun öğreten, kaynak olandan rehberlik eden, yol gösterene gelmiş olmasından kaynaklı olmalı ki günümüzde birçok youtuber eğitimci ve influencerlar var. Konuyu farklı görsellerle, daha etkili ve kalıcı öğrenmeyi sağlayacak şekilde anlatıyorlar. Üstelik anlattıkları keyifli olduğu için öğrencinin de canı sıkılmıyor, keyifle dinliyor. Köroğlu kitabında “Tüfek çıktı, mertlik bozuldu” dediği sözün günümüze uyarlayabiliriz; İnternet geldi, youtuberler çıktı, influencerlar arttı, öğretmenlik mesleği bozuldu ve etkisi azaldı.

Öğretmenler kendilerini artık eskisi kadar aşkla, canla başla dinleyen öğrenci kitlesi de bulamıyor ve bu nedenle gün geçtikçe mesleklerinden soğuyor veya uzaklaşıyorlar ne yazık ki. Açıkçası liselerde, özellikle meslek liselerinde pek çok öğrenci okullara öğrenmek için değil; yok yazılmamak, devamsızlıktan sınıf tekrarına kalmamak için gidiyor. Bugün, yoklamaların alınmadığı, öğrencilerin yok yazılmadığı bir sisteme geçilmesi halinde birçok okulda öğrenci bulmak bile çok zor olacak. Çünkü zaten öğrenciler okullarda öğrenmek istediklerini ellerinin altındaki internet sayesinde hemen ulaşabiliyor ve öğrenebiliyorlar.

Her ne kadar bir müfredatımız olsa da, öğretmenler bu müfredattakileri öğretmek yükümlü olsalar da pratik zeminde çok karşılık bulmuyor açıkçası. Çünkü gelişen ve ileri teknolojiler sayesinde artık her öğrencinin öğrenme yol ve yöntemi, metodolojisi farklı olabiliyor. İşte bu nedenle eğitim sistemimiz içerisinde yazılı sınav sisteminin kaldırılması sadece performansa dayalı not verme sistemine geçilmesi belki de bilgiyi aktarma misyonu ile bilgiye ulaşmada rehberlik etme misyonu arasında sıkışan öğretmenler için bir çözüm olmuş olacak.

Günümüz eğitim sistemine baktığımda sınavsız eğitim modeli daha çok lise öğrencileri için uygulanabilir gibi duruyor. Öğretmenlerin de sınav hazırlama ve uygulama konusunda çok istekli olmadıklarını söylemek mümkün. Sınavsız eğitim modeli gelir mi, geçilebilir mi ya da devamsızlığın olmadığı, yoklama sisteminin kaldırıldığı bir eğitim sistemi olur mu bilemiyorum. Bu konularda teknik çalışmayı yapacak olan MEB’tir. Belki de bu yöndeki çalışmalar daha önce yapılmış veya ileride belki yapmayı gündemine alacaktır. Ama şurası kesin ve bu yazımla aslında değinmek istediğim konu da şu ki; artık öğretmenlik mesleği eskisi gibi değil. Mesleği yeniden tanımlamamız, öğretmenlere düşen misyonu yeniden belirlememiz gerekiyor. Dünya öğretmensiz eğitim modeli üzerinde, hatta öğrencilerin birbirine öğrettiği, birbirinden öğrendiği bir eğitim modeli üzerine çalışmalar yaparken bizim bu tür konuları gündemimize almamamız yeni yeni yetişen bir neslin geleceğini heba etmek olur ki, sanıyorum hem yetkililer olarak hem de sahada olan eğitimciler olarak böyle bir vebale ortak olmak istemez. Ve inanıyorum ki yetkililer öğretmenlik modeli üzerinde çalışmalar yapıyor veya yapacaktır. Bugüne kadar gördüğümüz şu ki duyarlı ve hassasiyet sahibi bir devlet refleksimiz var. Bundan sonra da olacağına olan inancımız tamdır.