Kürtler Hangi Eksende Siyaset Yapmalı?
Türkiye, tarihsel olarak Türk-Kürt ittifakının sağladığı
güce birçok kez şahit olmuştur. Pers-Makedon savaşlarından Osmanlı-Safevi
mücadelelerine kadar, Kürtlerin desteğini alan güçler bölgenin liderliğini
kazanmıştır. Bugün de Türkiye Cumhuriyeti’nin büyümesi, güçlenmesi ve bölgesel
bir lider olması için Kürtlerle ortak bir yol yürümesi gerektiği açıktır. Ancak
bu ortaklık, her iki tarafın samimiyeti ve geçmişten ders almasıyla mümkün
olacaktır. Aksi takdirde, sadece 1990’lara değil, 1930’lara dönebiliriz.
Kürtlerin siyasette nasıl bir eksen seçeceği, Türkiye’nin
geleceğini doğrudan etkileyecek kadar önemlidir. Erdoğan liderliğindeki iktidar
bloğu, Kürtlerin yanında yer almasını ve iş birliği yapmasını açıkça
istemektedir. Ancak Kürt siyaseti geçmişte, özellikle 7 Haziran 2015 seçimleri
sonrası, bu fırsatı değerlendirmek yerine CHP ve sol siyaset eksenine yönelerek
tarihi bir hata yapmıştır. Bu yanlış tercihin faturası, sadece Kürt siyasetine
değil, tüm Türkiye’ye çıkmıştır.
İktidar Bloğuna Dahil Olmanın Getirebilecekleri
*Cezaevlerindeki
İsimler için Yeni Bir Dönem: İmralı ve Edirne Cezaevi’ndeki liderler için
güvenlikli evlere geçiş gibi çözümler tartışılabilir.
*Yeni
Anayasa ve Kurucu Unsur: Kürt kimliği, anayasal güvence altına alınabilir.
*Kayyum
Politikalarının Sona Ermesi: Belediye başkanları görevlerine dönebilir, kayyum
uygulamaları son bulabilir.
*Genel
Af: Düşünce ve siyasi mahkûmlar için kapsamlı bir genel af çıkabilir.
*Anadilde
Eğitim ve Kürtçe ikinci resmi dil olarak kabul edilebilir.
*Çift
Dilli Yerleşim Adları: Türkiye’deki yerleşim yerleri Türkçe-Kürtçe olarak
yeniden isimlendirilebilir.
*Dini
Serbestlikler: Kürtçe hutbe ve Şafii fıkhına yönelik tercihler
desteklenebilir..
Bu adımlar, Türkiye’nin demokratikleşmesi ve Kürt
meselesinin barışçıl çözümü adına tarihi kazanımlar sağlayabilir.
Muhalefet Ekseninde Kalmanın Muhtemel Sonuçları
Eğer Kürt siyaseti, CHP ve sol muhalefet ekseninde
konumlanmaya devam ederse:
*Kayyum
Uygulamaları: Tüm belediyelere kayyum atanabilir.
*OHAL
İlanı: Olağanüstü Hal tekrar devreye sokulabilir.
*Parti
Kapatma ve Yasaklar: DEM Parti kapatılabilir, vekillere ve başkanlara siyasi yasak
getirilebilir.
*Rojava’ya
Operasyon: Kalıcı bir kara harekâtı gündeme gelebilir.
*Siyasi
Alanın Kapanması: Anayasa çalışmaları gibi önemli süreçlerde masada
olunamayabilir.
*Kapsamlı Baskılar:
Parti yöneticileri, yerel siyasetçiler ve medyaya yönelik gözaltı operasyonları
başlayabilir.
*Kimlik hakları, kültürel
özgürlükler yeniden baskı altına alınabilir.
Tarihten Ders Almak Gerek
7 Haziran 2015 seçimleri, Kürt siyaseti için tarihi bir
fırsattı. Ancak bu fırsat değerlendirilemedi. Türk solu ve marjinal blokla
yapılan iş birliği, Kürtleri siyasetin iktidar odağından uzaklaştırdı. O dönem
Ak Parti ile çözüm sürecini devam ettirmek, koalisyon ortağı olarak yola devam
etmek mümkünken, muhalefete yönelmek büyük bir hata oldu. Bu hatanın sonuçları
bugün de devam etmektedir.
Kürt siyaseti, ideolojik saplantılardan ve yanlış
konumlanmalardan uzak durmalı; pragmatik, stratejik ve gerçekçi bir tutum
sergilemelidir. Erdoğan ve Bahçeli liderliğindeki iktidar bloğunun uzattığı el,
tarihi bir fırsat sunmaktadır. Bu fırsat, sadece Kürtler için değil,
Türkiye’nin geleceği için de hayati önemdedir.
Kürtler, iktidar bloğunda yer alarak hem kimliklerine dair
taleplerini gerçekleştirme şansı bulabilir hem de Türkiye’nin demokratikleşme
sürecine katkı sunabilir. CHP ve sol eksende siyasete devam etmek, yalnızca
geçmiş hataları tekrar etmek olur. Bugün, akıllıca ve cesurca bir karar almanın
tam zamanıdır. Çünkü Türk-Kürt ittifakı, sadece Kürtlerin değil, Türkiye’nin de
kazanması demektir.