Dolar (USD)
34.54
Euro (EUR)
36.61
Gram Altın
2919.19
BIST 100
9272.75
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
20 Kasım 2024

​Kekeç Şanında

Müminler ölümsüzlüğe inanır. Ölümsüzlüğe yani bekaya. Serapa, sonsuzluk âlemine iman ederler. Onlar için ölüm ‘dünya misafirhanesinden terhis’tir. Asıl vatana, ebedî yurda, ahiret diyarına göç ediştir. Kabir, hakiki bir Müslüman için ‘cennet bahçesi’dir. Bunun için bedenler ölse de ruhlar hay’dır, diridir ve asla ölmez.

Ahmet Kekeç dört sene önce İlahi daveti aldı, ezelî ve ebedî yola çıktı. Ölümsüzler kervanına o da katılmıştı. Pazar günü “Mihmandar-ı Nebi” Ebu Eyyübe’l Ensarî’nin semtinde misafirdik. Yeni Dünya Vakfı’nda sohbet meclisi kuruldu, kelamlar edildi, hüsn-ü şehadetler edildi ve yazarımız rahmetle, muhabbetle, hürmetle yâd edildi. Hissettik, ruhaniyeti aramızdaydı. Zaten bedenen de yakınımızdaydı.

Şerif Aydemir, Bedir Acar, Bünyamin Yılmaz, Suavi Kemal Yazgıç, İsmail Fatih Ceylan ne güzel beyanlarda bulundular, ne kadar anlamlı hatıraları paylaştılar. Destansı hayatı, etkili yazıları, kıymetli kitapları, olağanüstü cesareti, teslim olmayan imanı konuşuldu. Sonra Kur’an-ı Kerim okundu ruhuna. Hep birlikte hazireye geçtik. Kabrinin başında dualar edildi, Fatihalar okundu. Çok güzel, manidar hâllerdi.

O şüphesiz son dönemin en iyi köşe yazarlarından birisiydi. Mutfakta pişmiş, sonra basın pazarına düşmüştü. Mizacı gereği mütevazıydı ama inancına, ülkesine saldırıldığında bir arslan edasına bürünürdü. O munis adamın kalemi bir anda keskin kılınca dönüşürdü. Artık mukaddesat düşmanları paylarına düşenleri alırdı. Bu yönüyle hep Osmanlı akıncılarına, uç beylerine benzetirdim kendisini. Dosta tevazu abidesi, düşmana ise şahin. Tam da bir mümine yakışan eda.

Esasen birçok edip gibi o da ‘evladü iyal’ için basında bulundu. Yüreğinde taşıdığı anka kuşu onu hep büyük romanlara, iyi hikâyelere çağırıyordu. Neylersiniz ki o, densizlerin hücumlarına mukabele etmekle de kendisini görevli sayıyordu. Bunun için kalemini yontuyor ve hak eden kişilere yöneltiyordu. Fırsat buldukça, belki bazı geceler edebiyat ummanına dalıyordu. O vakitlerde sıra dışı eserlere imza atıyordu. Yağmurdan Sonra’yı yeniden okuyorum. Bir dönem ancak bu kadar güzel anlatılabilir. 28 Şubat Zulmü bu denli başarıyla hissettirilebilir. Son İyi Şeyler, Kanamalı Haydut, Yağmurdan Sonra, Derin Roman, Oyun Kuranlar ve Oyun Bozanlar, Cumhuriyet Apartmanı, Ulufer, Kalanlar… Ömrü vefa etseydi daha başka eserleri de milletine armağan edecekti. Kimisine başladı ancak tamamlamak nasip olmadı. Şimdi bu yarım kalan çalışmalar ile gazete yazılarının toparlanıp kitaplaşmasının hasreti içindeyiz. Vefalı oğlu Mehmet Hakan ile iyi yayınevi Muhit Kitap, bu hizmeti yapacak, inanıyorum.

Köşe yazılarını birçok kişi gibi merakla, sabırsızlıkla beklerdim. Kaçırmamaya çalışırdım. Zira o birisini övmüşse hürmete lâyık bir zat demekti. Birine çatmışsa, kızılacak herifin tekiydi. Bir meseleyi kurcalamışsa, memleket mukadderatı ile alakalıydı. Öyle sıradan siyasi yazılar yazmazdı. Öfkesi bile millîydi. Her satırı Türkiye’nin menfaatineydi; her cümlesi ile milletimizin yanındaydı. Vicdanın sesi, mazlumların soluğu, hepimizin iç sesi, yankısı, tercümanıydı.

Çok güzel yazardı. Bunun için tiryakisi, takipçisi, seveni çoktu. Fikirleri net, üslubu mükemmel, dili akıcı, konuları dikkat çekiciydi. Bir yönüyle Peyami Safa’ya benzetirdim onu, bir yanıyla Tarık Buğra’ya. Üçü de mükemmel fıkra muharrirleri, usta polemikçi ve iyi edebiyatçılardı. Ahmet Kekeç, kalemin hakkını veren, fikir namusuna hürmet eden bir aydındı. Kendisini iyi yetiştirmişti, Doğu tefekkürü ile Batı düşüncesini edebiyatlarıyla iyi bilirdi. Bugün basında köşelere çöreklenmiş yazıcılar çok ama kaçı yarına kalabilecek, bilinmez!

Fikrine, eserine, hatırasına sahip çıkan bir ailesi var. Bu bir talih. Hizmetlerini, yiğitliğini unutmayan meslektaşları mevcut. Bu da bir gerçek. Vefalı Cumhurbaşkanımızın kabrini ziyaret ettiği bir dost insandı. Adı Eyüpsultan’da bir kütüphanede yaşıyor. Memleketi Malatya da mutlaka bu güzel ismi muhtelif mekânlara vererek şehri süsleyecek. Muhit Yayınları, bütün eserlerini okuyuculara ulaştırıyor. Son yazdığı Akşam gazetesinden beklediğimiz hizmet ise, Yeni Ahmet’lerin yetişmesi için “Ahmet Kekeç Köşe Yazısı Yarışması”.

Dinine, devletine, vatanına, milletine ve ümmetine sımsıkı bağlı, bu topraklara sevdalı bir gönül eriydi Ahmet Kekeç. Bize savaş açan bütün terör örgütleri ve hamileriyle sağına soluna, önüne ardına bakmadan yalınkılıç vuruştu. Şüphesiz hepimizin üstünde hakkı çok. Ruhu şad, kabri nur, mekânı cennet, menzili mübarek, makamı âli, seferi kutlu olsun. Başta oğlu Mehmet Hakan Kekeç’e, aileye, kadir kıymet bilen gazeteci dostlarına, okuyucularına ve bütün sevenlerine selam olsun. Biliyorum Eyüpsultan’ı seversiniz. O mübarek semte yolunuz düştüğünde türbenin hemen arkasındaki Mihrişah Valide Sultan İmareti arkasında bulunan hazireye uğrar mısınız? Burada yatan Ahmet Kekeç’e ve ahiret komşuları Mehmed Fırıncı’ya, Yavuz Bahadıroğlu’na, Rasim Özdenören’e, Şule Yüksel Şenler’e, Alev Alatlı’ya, Mustafa Küçükaşçı’ya ve cümle müminlerin ruhlarına bir Fatiha okur musunuz? Hediyeniz her yerden onlara yetişir, unutmayın.