Geçenlerde bir toplantıda edebiyatçı-eğitimci bir dostum, köşe yazarı olduğu gazetede pek kitap tanıtımı yapmadığını söyledi. Bu yönünü biliyordum. Bunun üzerine kendisine, “Aslında kitapları tanıtmak köşe yazarlarının görevidir. Geçmişten beri bu bizde hep böyle olmuştur.” dedim. Hâlbuki o dostumuz kendi kitabı bir yerde tanıtılınca her yazar gibi mutlu oluyor, iyi biliyorum. Ama kendisi yazar dostlarını sevindirmek istemiyor. Ne diyelim, canı sağ olsun!
Öyleyse sözümüzde sebat edelim ve değerli bir şair ve yazardan bahsedelim. Edibimiz Mahmut Topbaşlı, 1955’te Isparta Yalvaç’ta doğdu. Tahsilini tamamladıktan sonra gazetelerde çalıştı, dergilere yazdı. Öğretmenlik yaptı, örnek muallim olarak iyi talebeler yetiştirdi. İstanbul’da yaşıyor ve seçkin eserlere imza atıyor. Mütevazı ve mahviyetkâr bir mizacın sahibi. Mütebessim çehresiyle çevresine bol bol sadaka dağıtıyor. Emekliliğini mükemmel şekilde değerlendiriyor ve kültür sanat mahfillerinin sohbet toplantılarına hep iştirak ediyor.
Muhtelif türlerde (şiir, deneme, roman ve çocuk kitabı) kaleme aldığı şu eserleri yayımlandı: Nice Yazılmamış Mısra, Dilek Çıkmazı, Sevgi Irmağı, Sevinçlerin Ardında, Gönül Bu, Soylu Çehrelere, Cemre Sancıları, Gönüllere Dokun/Ma, Sevdamız Vatandır Bizim, Akıl Küpü Arda Serisi, Hayvanlar Âlemi Serisi, Ertuğrul’un Dedesi/Can Borcu, Gönlümdeki Söz Sarayı, Hayallere Beş Kala Serisi. Edebiyatçımızın yeni romanı Ertuğrul’un Dedesi/Sabır. Daha önce yayımladığı Ertuğrul’un Dedesi/Can Borcu’nun devamı niteliğinde. Her ikisi de titiz yayıncılığıyla bilinen Post Yayınevi’nden okuyuculara ulaştı.
Mahmut Topbaşlı’nın romanları, sağlam mantık örgüsüne, güçlü fikir yapısına, sürükleyici Türkçeye ve akıcı bir üsluba dayanıyor. Her iki roman, rahat okunan, mesajı yüklü, hedefe doğru vasıtalarla ulaşan bir tarza sahiptir. Esasen gönlü güzel olan ve iyi bir dost çevresine sahip bulunan yazarımız, kalender mizacını eserlerine de aynen yansıtıyor. Diyeceklerini doğrudan doğruya, dolambaçlı yollara sapmadan, direkt hedefe bakıp söylüyor. Çelebice, usulet ve suhuletle.
Romana dair yazılan şu satırları dikkatle okudum: “Bir ayet gibi üstümüze aldığımız ömrümüz kendi güzünü kuşanıyor sanki. Bu yüzden ruhumuza hüzünlü dirilişler aramaya ara veriyoruz da dinginlikle kışa doğru bakıyoruz. Oysa bu bakış yalnızlığıma da hüznüme de deva olmuyor benim. Gizli gizli ağlayışım yakışmıyor geçmişime. Hâlbuki kaç badireden geçip, kaç denizden öte taşıp, azimle taşıdığımız hayat bu gününden daha kolay değildi. Ellerimiz yanımıza hiç bu kadar kolay düşmemişti. Yüzümüz böylesine gölgelenmemişti hiç. Dudaklarımıza yalancı bir tebessüm hiç yaklaşamamıştı. Bizi daha insanlaştıran acılarımız mutluluğa yürüyüşümüzü engellememişti. Ümidimizin uzaktan göz kırpışını hiç ıskalamamıştık. Düştüm işte, ama kalktım ayağa yeniden. Bacağım kırıldı ama yüreğim sağlamdı. Pes etmem ben, buna da pes etmem. Evimi, huzurumu tarumar ettirmem sana sonbahar. Güzün ardı kış, kıştan sonrası bahar. Ben bahar çiçeğiyim. Kışa dayanır bahara erişirim. Yüreğimin yangını çocuklarımın masum çehrelerine değmemeli. Ahseni takvim yaradılışlı yavrularımın kirpiği ıslanmamalı. Dik durmalıyım. Diri durmalıyım. Muhtaç olmamalıyım. Sade sana muhtaç eyle Allah’ım! Senden başkasının eline baktırma…”
Mahmut Topbaşlı iyi bir yazar. Aynı zamanda değerli bir şair. Şiirleri Yüzakı dergisinde “Günbeyli” mahlasıyla yayımlanıyor. “Söze Sığmaz Aradığım” isimli lirik şiirinden bazı kıtaları paylaşmak isterim: “Yıldızlar peşinde geçerken ömrüm,/İze sığmaz yüceleri ararım…/Tarifsiz hâllere düşer de gönlüm,/Güze sığmaz önceleri ararım./Gökkuşağı gibi inceden ince,/Hayat aynasında sırlar derince,/Rengârenk duygular gönle girince;/Göze sığmaz niceleri ararım./Her kışın ardından baharlar dersem,/Zamana hükmeden duygular sersem,/Huzurunda gökçe sevince ersem;/Öze sığmaz heceleri ararım./Sözlerinde parlar hikmet nakışı,/Ezelden ebede varır akışı,/Dua çiçekleri açar bakışı;/Yoza sığmaz hâceleri ararım./Madde küle döner yanarken mana,/Damla damla hicret olur ummana,/Sesim ulaşırken ta asumana;/Tize sığmaz inceleri ararım.”
Geçen yıl Türk Edebiyatı Vakfı’nda şairimiz Yusuf Bilge ağabeyimizi rahmetle anmıştık. Mahmut Topbaşlı, o gün hemşehrisi rahmetli şairimize dair hisli ve anlamlı bir konuşma yapmıştı. Durur muyum, içimdeki duyguyu hemen ortaya sermiştim: “Keşke Mahmut Bey, Yusuf Bilge hakkında bir kitap yazsa!” Geçen görüştüğümüzde, bu çalışmanın devam ettiğini öğrendim ve bahtiyar oldum. Rabbim tamamına erdirsin. Mahmut Bey bu vefa yönüyle de anılmalı, eserleri okunurken bu kadirbilir tarafı muhakkak hatırlanmalıdır. Selam olsun!