Dolar (USD)
34.49
Euro (EUR)
36.25
Gram Altın
2961.79
BIST 100
9367.77
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
17 Ocak 2024

Güney Afrika'nın Çabaları Tarihi Niteliktedir!

Bilindiği gibi Güney Afrika Cumhuriyeti, ‘’Gazze’de Filistin Halkına soykırım yaptığı’’ gerekçesiyle İsrail aleyhinde Lahey’deki uluslararası Adalet Divanı’nda dava açtı. Güney Afrika Cumhuriyeti, onurlu duruşuyla dünya çapında büyük bir sevgi ve ilgi topladı.

Herhangi bir ülkeyi soykırımla suçlamak için karşılaşılan en büyük zorluklardan birinin, ülkenin siyasi ve askeri liderlerinin soykırım yapma niyetinde olduğunu kanıtlamaktır. Ancak İsrail’i soykırım yapmakla suçlayan Güney Afrika, Uluslararası Adalet Divan’ına İsrailli yetkililerin kamuoyuna yaptığı açıklamaları delil gösterdi.

Güney Afrika Heyeti, İsrail askerlerinin soykırımı içselleştirdiğini videolarla ortaya koydu. İsrail’in soykırım niyetinde olduğunu beyan eden yazılı rapor ise, tam dokuz sayfaydı. Dijital teknoloji, hem yetkililerin halka hitap etmesine imkân sağlayan bir araç hem de söylediklerini kolayca inkâr edemeyecek bir silah görevi görüyor.

Güney Afrika Cumhuriyeti de bu silahı çok iyi kullandı. Tabi kendisi de ırk ayrımcılığı anlamına gelen ‘’apratheid’’ zulmüne maruz kalmıştı. Gazze’de abluka altındaki yaşamı ‘’apratheid’e’’ benzetiyor. Sürekli yüksek sesle hukuktan, insan haklarından bahseden batı ülkeleri, Güney Afrika Cumhuriyeti’nin çok gerisinde kalmıştır.

Geçen sene Mart ayında Uluslararası Ceza Mahkemesi Rusya’nın Ukrayna’da savaş suçu işledi iddiasıyla Putin’e karşı hızlı bir tutuklama emri çıkartmıştı. Ancak aynı hassasiyet Netanyahu için gösterilmiyor. Batı devamlı çifte standart davrandığı için farklı bir tutum takınsaydı sürpriz olurdu ama olmayacağı görülüyor.

Bu nedenle Mustafa Kutlu, ‘’hukukun gücü yoktur, gücün hukuku vardır’’ demişti.Çünkü hukukun olabilmesi için önce bir ahlakın olması gerekir. Zira ahlakın olmadığı yerde hukuk, hukukun olmadığı yerde de barış olmaz. Bugün uluslararası sistemin ne bir ahlakı ne de bir hukuku var. Onun için de dünyanın her yerinde irili ufaklı çatışmalar yaşanıyor.

Mevcut uluslararası sistem, sadece güçlülerin çıkarlarını esas alan bir adalet anlayışını tüm ülkelere dayatıyor. Toprak erozyonu nasıl ki çevreyi bitiriyorsa, ahlakın ve hukukun esas alınmadığı bir uluslararası sistemde de değerlerin erozyonu insanlığı yiyip bitiriyor.

Değerlerin zirvesi hiç şüphesiz adalettir. Filistin gerçeği bir kez daha gösteriyor ki batının liderliğindeki bir dünyada adalet yoktur. Batı bilimde ilerledi ama irfanı yok saydı.Hâlbuki irfandan yoksun bilimden, asla fazilet doğmaz. Nitekim doğmadığını da görüyoruz.

Hakikati yok sayan batının bilim anlayışı, dünyaya tepeden bakmasına neden oldu. Batı, bu nedenle gerçek anlamda ahlaka ulaşamıyor. Ahlakın en büyük adımı hukuk sistemini, zulmü meşrulaştırmak için kullanmamaktır. Ancak batı, her zaman sömürgeciliği ve katliamları meşrulaştırmak için hukuku kullanmıştır.

Ancak buna artık insanlığın izin vermemesi gerekir. İsrail’in hiçbir bahanesi işlediği zulmü meşrulaştıramaz. Suçu fazilet gibi göstermek, günahı kutsal bir perde arkasında saklamaktır. Bütün bu haksızlıklar karşısında ancak ahlakın ve adaletin kudretine sığınabiliriz. Zulmün cefasını ve zorbalığın kahrını, yalnız ahlak ve adaletle ortadan kaldırılabiliriz.Bu bakımdan Güney Afrika Cumhuriyeti’nin çabaları son derece tarihi niteliktedir.