Hindistan konusuna geçmeden önce Suriye’deki olaylara kısaca değinmek istiyorum. 60 yıllık Baas rejimi çöktükten sonra, ilk defa Suriye’de barış umutları yeşerdi. Her ne kadar son günlerde bazı provakasyonlar yaşansa da iç çatışmalarla Suriye’yi karıştırmaya çalışacaklarını ön görmüştük. Bu bakımdan son olaylar bizim açımızdan süpriz olmadı. Umarız olaylar daha fazla büyümüden sükunet sağlanır. Zira daha önceki yazılarımızda da belirttiğimiz gibi, Suriye Türkiye için sadece coğrafi bir alan değil aynı zamanda kaderidir.
Hindistan jeopolitiğinin önemi
Geçen haftaki yazımızda İngiliz Coğrafyacı Mackinder’in İngiliz Coğrafya Derneği’nde sunduğu tebliğden söz etmiştik ve kaldığımız yerden devam edelim.
Mackinder, tebliğini sunduktan yaklaşık 10 yıl sonra Birinci Dünya Savaşı yaşandı. Mackinder, savaş sonrasında meydana gelen olayları, uluslararası ortamı da dikkate alarak, ‘’Demokratik İdealler ve Gerçek’’ adlı bir kitap yazdı. Farklı zamanlarda yapmış olduğu konuşmaları bu kitapta topladı. Yeri gelmişken konuya ilgi duyan genç araştırmacılar için, Mackinder’in bu kitabının önemli olacağını belirtelim.
Mackinder, Hindistan bölgesi için Mihver Bölge, Heratland/Kalpgâh olarak tanımlamıştı: ‘’Kalpgâhı ele geçiren güç, dünyaya egemen olacaktır’’ demişti. Jeopolitik alanda çalışan araştırmacılar, Mackinder’in görüşünün bugün hâlâ geçerli olduğunun altını çizerler. Bu nedenle İngilizler ile Ruslar arasında Hindistan üzerinden büyük bir rekabet yaşanmıştı.
Rus jeopoliği üzerinde çalışan Aleksandır Dugin, Hindistan jeopolitiğinin bugün de önemini koruduğunu söyler. Dugin’e göre, Kalpgâha hâkim bir kara gücü olan Rusya’nın rakibi, İngilizlerin yanısıra ABD’dir. Zira ‘’ABD Kalpgâhı çevrelemiştir’’ der.
Dugin, ‘’güçlü Rus jeopolitiği, üç eksen istikametinde gelişecektir’’ der. Birinci ekseni Moskova-Berlin, ikinci eksen Moskova-Tahran ve üçüncü eksen olarak da Moskova Tokyo ekseni olduğunu belirtir.’’ (Rus jeopolitiği kitabından)
Dugin, Hindistan büyük bir ülke olduğu hâlde kıtasal bir güç olmadığını söyler. Ancak Hindistan, Asya’nın belirli bölgelerinde etkili olabileceğini söyler. Rusya Hindistin’ı doğal mütefiği ve Avrasya’nın ileri karakolu ve Hint Okyanusu’nun da çıkş kapısı olduğunu belirtir.
Hint Okyanusu, Alt Kıta’nın güneyinde, batıda Afrika, doğuda Avusturalya ve kuzeyindeki büyük adalar grubu bulunan ve Antartika’ya kadar uzanan engin suları kapsar. Hint Okyanusu, Pasifik ve Atlantik Okyanuslarından sonra dünyanın üçüncü büyük okyanusudur.
Bilindiği gibi Avrupa, Afrika ve Asya arasındaki deniz ulaşımı Hint Okyanus’u üzerinden sağlanır. ‘’Ortadoğunun’’ petrolü bu yol üzerinden Hindistan, Çin, Japonya ve Avustralya’ya ulaşmaktadır. Çin, Japonya ve diğer güney Asya ülkeleri, Afrika, Avrupa ve tüm bölge ülkelerine aynı deniz üzerinden ürünlerini ulaştırır.
Kısaca buraya kadar Hindistan Alt kıtası jeopolitiğine bir bütün olarak değerlendirmeye çalıştık. Ancak söz konusu jeopolitik alan bir tek Hindistan egemenliği altında değildir. Zira Hindistan, bu bölgeyi Pakistan başta olmak üzere diğer komşuları ile paylaşmaktadır.
Bilindiği gibi 1947’de İngilizlerin hükümranlığı sona ererken bu büyük alanı Hindistan ve pakistan olarak ikiye bölmüştür. Bu bölünme, jeopolitik bütünlüğü parçalamıştır. Müslümanlar ve Hindular kendi devletlerine sahip olmuşlar ama jeopolitiğin bütünlüğünü sürdürme şanslarını kaybetmişler.
Önümüzdeki hafta Hindistan’ın nüfusuna ve nüfus ile güç arasındaki ilişkiyi değerlendirmeye çalışacağız inşallah.