Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
27 Ekim 2024

Bahçeli'nin Öcalan çağrısının ardındaki gerçek

Türkiye’nin Kürt meselesinde yıllardır devam eden çatışma ve çözüm arayışları, yeni bir dönüm noktasına mı yaklaşıyor?

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, Abdullah Öcalan’a yönelik olarak gerçekleştirdiği son çağrı, Kürt meselesinde yepyeni bir tartışmayı ateşledi.

Bahçeli, PKK’nın silah bırakmasına vurgu yaparak, Öcalan’ın devreye girmesi gerektiğini ifade etti. Bu çağrı, Bahçeli gibi milliyetçi bir liderden gelmesi nedeniyle bir yandan dikkat çekerken, öte yandan bu çağrının ne anlama geldiği ve altında hangi stratejik hesapların yattığı sorularını gündeme taşıdı.

Kürt meselesi, Türkiye’nin iç dinamikleri kadar bölgesel jeopolitik faktörlerin de şekillendirdiği bir sorun. Türkiye, Kürt meselesinde uzun yıllardır hem askeri hem siyasi hamlelerle bir çözüm arayışı içinde oldu. Özellikle PKK ile yürütülen çatışmalar, bölgedeki devletler arası ilişkilerden doğrudan etkilendi. 1990’ların başında Suriye, Irak ve İran gibi komşu ülkelerde Kürt nüfusun durumu Türkiye’nin PKK ile mücadelesinde belirleyici bir rol oynadı. Günümüzde ise Suriye’deki iç savaş, Irak’taki siyasi parçalanma ve İran’ın Kürt nüfusa yönelik politikaları, Türkiye’nin bu meseleyi sadece iç güvenlik sorunundan ziyade, geniş bir bölgesel politika olarak ele almasına neden olmaktadır.

Bu noktada, Türkiye’nin PKK ile mücadelesinde farklı stratejiler ve devlet politikaları gelişmiş olsa da, bölgesel güç dengeleri ve büyük devletlerin bölgedeki etkisi, Kürt meselesinde Türkiye’yi daha karmaşık kararlar almaya itiyor. Özellikle ABD’nin Suriye’deki YPG güçlerine verdiği destek ve Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile Türkiye’nin ekonomik ilişkileri, bu sorunun çözümünde dış etkenlerin rolünü artırıyor.

Bahçeli’nin çağrısında bir diğer önemli etken ise bölgedeki jeopolitik gelişmelerdir. Türkiye, Suriye’nin kuzeyinde PKK’nın uzantısı olan YPG’ye karşı operasyonlar yürütürken, Irak’ın kuzeyinde PKK’ya karşı askeri operasyonlarını yoğunlaştırmıştır. Bu iki ülke üzerinden Türkiye’ye yönelik tehdit algısının arttığı bir dönemde, Türkiye’nin Kürt meselesine dair daha geniş kapsamlı bir çözüm arayışı içine girmesi anlaşılabilir bir durumdur. Türkiye, sınırları boyunca artan PKK/YPG varlığını yalnızca askeri yollarla değil, aynı zamanda siyasi ve diplomatik adımlarla çözmek istiyor olabilir.

Bu noktada Öcalan’ın devreye girmesi, PKK’nın bölgedeki etkinliğini azaltmaya yönelik jeopolitik bir zorunluluğun sonucu olarak görülebilir. Türkiye’nin bölgesel güç olarak pozisyonunu koruyabilmesi için PKK’nın silahsızlandırılması ve örgütün bölgedeki varlığının sona erdirilmesi kritik bir adımdır. Bahçeli’nin çağrısının bu jeopolitik zorlamanın bir sonucu olarak gelişmiş olma ihtimali göz ardı edilmemelidir. Özellikle ABD ve Rusya gibi büyük güçlerin Suriye ve Irak’taki Kürt gruplara yönelik tutumları, Türkiye’nin kendi güvenlik stratejisini gözden geçirmesini ve bu bağlamda yeni adımlar atmasını gerektirebilir.

Bahçeli’nin Öcalan’a yönelik çağrısı, Kürt meselesinde muhataplık meselesini de yeniden gündeme getirdi. Türkiye’de PKK ve Kürt meselesinde devletin muhatap olarak kimi seçeceği sorusu, geçmiş çözüm sürecinde de tartışma konusu olmuştu. 2009-2015 yılları arasındaki çözüm sürecinde devlet, doğrudan Öcalan ve HDP üzerinden PKK ile müzakere yürütmüştü. Ancak bu süreç başarısızlıkla sonuçlandığında, Kürt meselesinde kimlerin muhatap alınacağı belirsizleşti. Bugün ise Öcalan’ın yeniden devreye girmesi, PKK’nın silahsızlandırılması noktasında devletin PKK üzerindeki etkisini artırma stratejisine dönüşebilir.

Öcalan’ın PKK üzerindeki kontrol gücü ve karizması, PKK’nın tabanında hâlâ önemli bir yere sahip. Bahçeli’nin çağrısı, Öcalan’ın PKK’yı silahsızlandırmak için devreye girmesini sağlamak amacını taşıyorsa, bu çağrı, Kürt meselesinde radikal bir dönüşüm yaratma potansiyeli taşıyabilir. Ancak bu hamle, devletin Öcalan’ı bir arabulucu olarak kabul ettiği algısını yaratabilir. Bu durum, Kürt meselesinde bazı çevrelerin tepkisini çekerken, devletin PKK ile silahsız bir çözüm arayışı içinde olduğunun göstergesi olarak da değerlendirilebilir.

Jeopolitik faktörler, Türkiye’nin PKK’ya yönelik stratejisini yeniden gözden geçirmesini zorunlu kılarken, Bahçeli’nin çağrısını başarıya ulaşabilmesi için Kürt halkının taleplerini dikkate alan, demokratik bir çözüm sürecinin de devreye alınması gerekmektedir.