ABD Seçimleri, Trump mı Harris mi?
Türkiye’nin iç siyaseti, Kürt meselesinin ve siyasi
liderlerin bu konudaki açıklamalarının etkisi altında önemli bir süreçten
geçiyor. Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin son
günlerdeki çağrıları ;Öcalan, PKK ve terörle mücadele konusundaki söylemlerini
yenileyerek dikkatleri üzerine çekti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan da bu söylemlere
destek gecikmedi. Erdoğan, terörle mücadelenin süreceğini ve ulusal güvenliğin
tavizsiz bir şekilde korunacağını vurguladı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan
da partisinin grup toplantısında benzer bir duruş sergiledi. Erdoğan,
konuşmasında Kürt vatandaşlara hitap ederek, onları “Selahaddin Eyyubi’nin
çocukları” olarak nitelendirdi ve birlik mesajı verdi. Bu ifadeyle, Kürt İslam
komutanı Selahaddin Eyyubi’nin mirasına atıfta bulunarak, Kürtlerin Türkiye’nin
ayrılmaz bir parçası olduğunu vurguladı.
Bu gelişmeler, Türkiye’nin iç politikadaki hassas
dengelerini ve ulusal güvenlik stratejilerini yeniden şekillendirebilir. Ancak,
bu iç politik manzaranın uluslararası bağlamda nasıl yankı bulacağı ve ABD’deki
başkanlık seçimleri gibi küresel gelişmelerin Türkiye ve Ortadoğu’ya etkisi de
büyük önem taşıyor.
ABD’deki başkanlık seçimlerinin sonuçlarının Türkiye ve
Ortadoğu üzerindeki etkileri de merak konusu.
5 Kasım’da gerçekleştirilecek ABD başkanlık seçimlerinde,
mevcut Başkan Donald Trump ile Demokrat Parti adayı Kamala Harris yarışıyor.
Her iki adayın da dış politika yaklaşımları, Türkiye ve Ortadoğu için farklı
sonuçlar doğurabilir.
Donald Trump, başkanlığı süresince uluslararası ilişkilerde
‘önce Amerika’ anlayışını benimseyen ve agresif dış politika hamleleriyle
bilinen bir lider. Türkiye ile olan ilişkilerinde dalgalı bir süreç yaşandı;
zaman zaman yaptırımlar gündeme geldi, bazen de NATO müttefikliği çerçevesinde
ortak çıkarlar vurgulandı. Trump’ın tekrar seçilmesi, Türkiye’nin Suriye ve
Irak’taki askeri operasyonlarına yönelik eleştirel fakat müdahaleci olmayan bir
tutumun devamı anlamına gelebilir. Ayrıca, Gazze konusunda Trump’ın İsrail
yanlısı politikaları, bölgedeki tansiyonu artıran adımlar atabileceğini
gösteriyor.
Trump, başkanlığı döneminde İsrail’e güçlü destek veren
politikalarıyla biliniyor. Özellikle Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıması
ve ABD Büyükelçiliği’ni Kudüs’e taşıması, Filistin-İsrail dengesini İsrail
lehine kaydıran adımlardı. Trump’ın yeniden seçilmesi halinde, benzer
politikaların devam etmesi muhtemel görünüyor.
Bu durum, Ortadoğu’da
barış sürecini zorlayabilir ve Türkiye’nin Filistin’e destek politikasını daha
dikkatli yürütmesini gerektirebilir.
Kamala Harris’in başkan seçilmesi, ABD’nin insan hakları ve
demokrasi odaklı bir dış politika stratejisi izlemesini muhtemel kılar. Harris,
Demokrat Parti’nin çizgisine uygun olarak, Türkiye’nin iç işlerine müdahaleci
bir söylem geliştirebilir ve insan hakları konularında daha sert açıklamalarda
bulunabilir. Bu, Ankara-Washington ilişkilerinin yeni bir gerginlik dönemine
girmesine yol açabilir. Ayrıca, Gazze ve Filistin için iki devletli çözüm önerisine ağırlık
verebilir.
Harris, Biden yönetiminin dış politika kodlarını takip
etmesi beklenen bir aday olarak öne çıkıyor. İsrail’in kendini savunma hakkını
vurgulayan Harris, ABD’nin güvenlik yardımının devam etmesi gerektiğini
savunuyor. Aynı zamanda, Gazze’de sivillerin korunması ve insani hukuka
uyulması gerektiğini belirtiyor. Ancak, genel olarak İsrail’e olan desteği
sürdürmesi bekleniyor.
Bu durum, bölgedeki barış umutlarını canlandırsa da,
Türkiye’nin bölgesel etkisi açısından belirsizlik yaratabilir.
Seçimi kimin kazandığına bağlı olarak, Ortadoğu’daki mevcut
dinamikler de değişime uğrayabilir. Trump’ın tekrar göreve gelmesi durumunda,
bölgedeki mevcut statükonun korunması ve İsrail’in güçlü destek görmesi
olasıdır. Harris’in zaferi ise, ABD’nin daha diplomatik ve müzakere odaklı bir
yaklaşım benimsemesini beraberinde getirebilir. Gazze’deki insani krizin çözümü
için diplomatik adımlar atılması ve Filistin’e yönelik ekonomik desteklerin
artırılması gibi hamleler gündeme gelebilir. Ancak bu politikaların hayata
geçirilmesi, ABD’nin uluslararası arenadaki prestijine ve iç siyaset
dengelerine bağlı olacaktır.
ABD seçimleri sadece Amerika’nın değil, tüm dünyanın
geleceğini şekillendirecek önemde. Türkiye’nin Kürt meselesi ve iç politikadaki
hareketliliği, bu seçimden çıkacak sonuca göre yeni stratejiler belirlemesini
gerektirebilir. Gazze ve Filistin meselesi ise, her iki adayın da farklı
yaklaşımlar sergileyeceği ve Ortadoğu’daki güç dengelerinin yeniden
şekillenebileceği bir gündem maddesi olarak öne çıkıyor.