Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
03 Kasım 2024

​ABD Seçimleri, Trump mı Harris mi?

Türkiye’nin iç siyaseti, Kürt meselesinin ve siyasi liderlerin bu konudaki açıklamalarının etkisi altında önemli bir süreçten geçiyor. Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin son günlerdeki çağrıları ;Öcalan, PKK ve terörle mücadele konusundaki söylemlerini yenileyerek dikkatleri üzerine çekti.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan da bu söylemlere destek gecikmedi. Erdoğan, terörle mücadelenin süreceğini ve ulusal güvenliğin tavizsiz bir şekilde korunacağını vurguladı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da partisinin grup toplantısında benzer bir duruş sergiledi. Erdoğan, konuşmasında Kürt vatandaşlara hitap ederek, onları “Selahaddin Eyyubi’nin çocukları” olarak nitelendirdi ve birlik mesajı verdi. Bu ifadeyle, Kürt İslam komutanı Selahaddin Eyyubi’nin mirasına atıfta bulunarak, Kürtlerin Türkiye’nin ayrılmaz bir parçası olduğunu vurguladı.

Bu gelişmeler, Türkiye’nin iç politikadaki hassas dengelerini ve ulusal güvenlik stratejilerini yeniden şekillendirebilir. Ancak, bu iç politik manzaranın uluslararası bağlamda nasıl yankı bulacağı ve ABD’deki başkanlık seçimleri gibi küresel gelişmelerin Türkiye ve Ortadoğu’ya etkisi de büyük önem taşıyor.

ABD’deki başkanlık seçimlerinin sonuçlarının Türkiye ve Ortadoğu üzerindeki etkileri de merak konusu.

5 Kasım’da gerçekleştirilecek ABD başkanlık seçimlerinde, mevcut Başkan Donald Trump ile Demokrat Parti adayı Kamala Harris yarışıyor. Her iki adayın da dış politika yaklaşımları, Türkiye ve Ortadoğu için farklı sonuçlar doğurabilir.

Donald Trump, başkanlığı süresince uluslararası ilişkilerde ‘önce Amerika’ anlayışını benimseyen ve agresif dış politika hamleleriyle bilinen bir lider. Türkiye ile olan ilişkilerinde dalgalı bir süreç yaşandı; zaman zaman yaptırımlar gündeme geldi, bazen de NATO müttefikliği çerçevesinde ortak çıkarlar vurgulandı. Trump’ın tekrar seçilmesi, Türkiye’nin Suriye ve Irak’taki askeri operasyonlarına yönelik eleştirel fakat müdahaleci olmayan bir tutumun devamı anlamına gelebilir. Ayrıca, Gazze konusunda Trump’ın İsrail yanlısı politikaları, bölgedeki tansiyonu artıran adımlar atabileceğini gösteriyor.

Trump, başkanlığı döneminde İsrail’e güçlü destek veren politikalarıyla biliniyor. Özellikle Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıması ve ABD Büyükelçiliği’ni Kudüs’e taşıması, Filistin-İsrail dengesini İsrail lehine kaydıran adımlardı. Trump’ın yeniden seçilmesi halinde, benzer politikaların devam etmesi muhtemel görünüyor.

Bu durum, Ortadoğu’da barış sürecini zorlayabilir ve Türkiye’nin Filistin’e destek politikasını daha dikkatli yürütmesini gerektirebilir.

Kamala Harris’in başkan seçilmesi, ABD’nin insan hakları ve demokrasi odaklı bir dış politika stratejisi izlemesini muhtemel kılar. Harris, Demokrat Parti’nin çizgisine uygun olarak, Türkiye’nin iç işlerine müdahaleci bir söylem geliştirebilir ve insan hakları konularında daha sert açıklamalarda bulunabilir. Bu, Ankara-Washington ilişkilerinin yeni bir gerginlik dönemine girmesine yol açabilir. Ayrıca, Gazze ve Filistin için iki devletli çözüm önerisine ağırlık verebilir.

Harris, Biden yönetiminin dış politika kodlarını takip etmesi beklenen bir aday olarak öne çıkıyor. İsrail’in kendini savunma hakkını vurgulayan Harris, ABD’nin güvenlik yardımının devam etmesi gerektiğini savunuyor. Aynı zamanda, Gazze’de sivillerin korunması ve insani hukuka uyulması gerektiğini belirtiyor. Ancak, genel olarak İsrail’e olan desteği sürdürmesi bekleniyor.

Bu durum, bölgedeki barış umutlarını canlandırsa da, Türkiye’nin bölgesel etkisi açısından belirsizlik yaratabilir.

Seçimi kimin kazandığına bağlı olarak, Ortadoğu’daki mevcut dinamikler de değişime uğrayabilir. Trump’ın tekrar göreve gelmesi durumunda, bölgedeki mevcut statükonun korunması ve İsrail’in güçlü destek görmesi olasıdır. Harris’in zaferi ise, ABD’nin daha diplomatik ve müzakere odaklı bir yaklaşım benimsemesini beraberinde getirebilir. Gazze’deki insani krizin çözümü için diplomatik adımlar atılması ve Filistin’e yönelik ekonomik desteklerin artırılması gibi hamleler gündeme gelebilir. Ancak bu politikaların hayata geçirilmesi, ABD’nin uluslararası arenadaki prestijine ve iç siyaset dengelerine bağlı olacaktır.

ABD seçimleri sadece Amerika’nın değil, tüm dünyanın geleceğini şekillendirecek önemde. Türkiye’nin Kürt meselesi ve iç politikadaki hareketliliği, bu seçimden çıkacak sonuca göre yeni stratejiler belirlemesini gerektirebilir. Gazze ve Filistin meselesi ise, her iki adayın da farklı yaklaşımlar sergileyeceği ve Ortadoğu’daki güç dengelerinin yeniden şekillenebileceği bir gündem maddesi olarak öne çıkıyor.