Pednamesinde oğlundan iyi, ahlaklı, dinine bağlı, çalışkan güvenilir ve bilgili insan olmasını isteyen Şair Süleyman Hayri Bey, oğlunun okudukça kendisini anmasını istediği pednamesi “Feyhamanım beni dinle imdi Zikret Allah'ını Peygamberini Hiç unutma Peder ile mâderini” Ve şu sözle bitiriyordu: “Hak dualemdebukam ede seni Dilerim hayr ile yad eyle beni ” babasının kendisine bıraktığı bu manzumeyi yaşamı boyunca sık sık okumuş, bu ona hep yol gösterici olmuştur.

Ünlü ressam Ferhaman Duran,1886'da İstanbul'da dünyaya geldi. 6 yaşındayken, babası şair ve hattat Süleyman Hayri Bey’i 24 yaşında da annesi Fatma Hanım’ı kaybetmiştir.

GALATASARAY’DA ÖNEMLİ İSİMLERDEN DERS ALDI

Dedesi Duran Çavuş’un himayesinde kaydolduğu, 1895 yılında, günümüzdeki adı Galatasaray Lisesi olan, Galata Sarayı Humayun Mektebi’ne kaydettirdi. Burada ressam Şevket Dağ, Tevfik Fikret ve ViçenArslanyan Efendi’den ders aldı. Okulda tarama kalem ve çini mürekkebiyle, daha sonra da yağlı boya resimleriyle dikkat çekti ve özellikle Hüsn-ü Hat, yani Güzel Yazı dersinde başarılı oldu.

Galatasaray Lisesinde Öğretmenlik Yaptı

1908’de altıncı sınıfı bitirince çalışma yaşamına atılmış ve bir süre Bab-ı Ali’de katiplik yapmıştır. Aynı yıl kendi okulu olan Galatasaray Sultanisi’nde Fransızca güzel yazı öğretmenliğine de başladı.

EĞİTİMİNİ PARİS’TE ALDI

Feyhaman Duran, bir rastlantı sonucu Hıdiv Ailesi mensubu Abbas Halim Paşa ile tanışır ve Paşa’nın kızının resmini yapar. Resmi çok beğenen Paşa, sanatçının yeteneğini fark ederek diğer aile bireylerinin portrelerini de ısmarlar. Ardından da 1910′ da eğitim masraflarını üstlenerek Feyhaman’ı Paris’e eğitim almaya gönderir. Burada Güzel Sanatlar Akademisi’’nde Paul Richet’den ilk resim derslerini alır. Bir yandan da Akademi Julien’de dini, tarihi ve portre ağırlıklı konuları işleyen Jean Paul Laurens ve oğlu Paul Albert Laurens’le çalışmalarını devam ettirir. 1913-1914 ‘te  Paris Ulusal Güzel Sanatlar Yüksek Okulu’nda FernandCormon’un Atölyesi’nde ve ArtsDecoratif’te eğitim alır.

AKIMLARDAN ETKİLENDİ

1914’e kadar Paris’te resim eğitimi alarak tekniğini ve anatomi bilgisini ilerleten sanatçı, Paris’teki diğer Türk ressamları gibi Empresyonizm’den oldukça etkilendi. Empresyonizmin yanında ekspresyonizm, fovizm ve diğer sanat dallarını da inceleyen sanatçı çalışmalarında empresyonizm akımından yola çıkarak gerçekçi, anlatımcı bir üslubu benimdi.

EVLİLİĞİ VE SANAT HAYATI

Aralık 1919’da İnas Sanayi-i Nefise Mektebi adıyla anılan Kız Güzel Sanatlar Okulu’nda öğretmen olan Mihri Müşfik Hanım’ın Avrupa’ya giderken yerine önerdiği Feyhaman, “usul-ü tersim” öğretmeni olarak burada işe başlar ve emekliye ayrıldığı 1951 yılına kadar okulda eğitim vermeyi sürdürdü. 1921 yılında Osmanlı Ressamlar Cemiyeti, yeni bir tüzük hazırlayarak “Türk Ressamlar Cemiyeti” adını aldığında, sanatçı da kurucu üyeler arasında yer alır. Bu süreçte öğrencilerinden ressam Güzin Hanım ile tanışmaları 25 Ağustos 1922 tarihinde evlilikle sonuçlanır. Büyük bir aşkla bağlı olduğu eşi Güzin Duran’ı betimlediği pek çok portresi vardır. Çift önce Baltalimanı ve Beylerbeyi’nde yaşadıktan sonra Güzin Hanım’ın ailesinden Hattat Yahya Hilmi Efendi’den kalan ve yaşamlarının geri kalanını geçirecekleri, bahçesindeki atölyede çalışmalarını sürdürecekleri, Süleymaniye’deki eve taşınırlar. 1923 yılında Türk Ressamlar Cemiyeti’nin Ankara’da düzenlediği  karma sergiye katılan sanatçı, 1926’da Sanayi-i Nefise (Güzel Sanatlar) Birliği’nin kuruluşunda yer alarak ölünceye kadar da yönetim kurulunda buldu. Soyadı kanunu çıkınca çok sevdiği dedesi Şair Duran Çavuş’un adını kendisine soyadı olarak kaydettirir. 1938’de Cumhuriyet Halk Partisi’nin düzenlediği Yurt Gezileri programı içinde Gaziantep’e gönderilen Feyhaman buradan yörenin özelliklerini yansıtan on kadar tablo ile döner. Devlet sergilerine de yoğun biçimde katılarak çalışmalarını sürdürdü. Ocak 1939’da İbrahim Çallı ve Ayetullah Sümer ile birlikte İnönü’nün portresini yapmak üzere Ankara’ya davet edilir. Atatürk portrelerini ise canlı modelden çalışma olanağı bulamadan, izlenimlerine dayanarak ve fotoğraflardan yararlanarak yaptı.

EVİ MÜZEYE DÖNÜŞTÜRÜLDÜ

1943-1947 yılları arasında eşiyle birlikte Topkapı Sarayı Müzesi’nde çalışarak Sarayın iç ve dış mekanlarını resimledi. 1951’de ise emekliye ayrılarak Süleymaniye’deki evinde çalışmalarına devam etti. 6 Mayıs 1970 yılında İstanbul’da hayata veda eder. İstanbul Üniversitesi’ne bağışlanan bu ev ve atölyesi halen Feyhaman Duran adına Müze olarak ziyaret edilebilmektedir.

Renk bence şeker gibi tatlı bir şey, gözden gelen şeker!

Feyhaman DURAN