Trump'ın Dönüşü ve Altın
ABD’de Donald Trump’ın başkanlık seçimlerini kazanarak Beyaz
Saray’a dönüşü, sadece Amerikan iç politikasında değil, küresel ekonomik
dengelerde de önemli bir dalgalanma yarattı. Trump’ın ilk başkanlık dönemi,
ekonomi politikalarındaki alışılmadık hamleler ve ticaret savaşlarının
tetiklediği belirsizliklerle hatırlanıyor. Bu dönemde altının güvenli liman
rolü, jeopolitik ve ekonomik endişelerle birleşerek önemli ölçüde ön plana
çıkmıştı. Bugün de benzer bir dönemin kapıda olduğu yönünde güçlü işaretler
var.
Trump’ın İlk Başkanlık Döneminde Altın
2017-2021 yılları arasında Trump’ın izlediği ekonomi
politikaları, küresel piyasalar üzerinde derin etkiler bıraktı. Özellikle Çin
ile yaşanan ticaret savaşları, küresel büyüme beklentilerini sarsarken güvenli
liman talebini artırdı. Bu süreçte, altının ons fiyatı 2018’de 1.200 dolar
seviyelerinden 2020’de 2.000 doların üzerine çıkarak tarihi bir rekora imza
attı. COVID-19 pandemisinin yarattığı ekonomik tahribat ve Trump yönetiminin
genişlemeci politikaları da altının yükselişinde etkili oldu.
Trump’ın ekonomik vizyonu, düşük vergiler, deregülasyon ve
yüksek büyüme hedeflerine dayanıyordu. Ancak bu yaklaşımın, uzun vadeli yapısal
sorunları çözmek yerine kısa vadeli riskleri artırdığı yönünde eleştiriler
yapıldı. Bu riskler, özellikle küresel piyasalarda doların dalgalanmasına ve
ABD ekonomisine yönelik endişelerin artmasına yol açtı. Altın, bu
belirsizliklerin tam ortasında değer kazandı.
2024 ve Sonrası: Altın İçin Ne Bekleniyor?
Trump’ın ikinci başkanlık dönemine başlamasıyla birlikte
altın fiyatlarının yeni bir döneme gireceği aşikar. Şu anda altın, seçim
sonrası haftada yüzde 4,41 değer kaybederek 2.566 dolara gerilemiş durumda.
Ancak geçmiş deneyimler, Trump yönetiminin orta vadede altının fiyatını tekrar
yukarı yönlü baskılayabileceğini gösteriyor. Bunun birkaç temel nedeni var:
1.
Ticaret Gerilimleri:
Trump’ın dış politika yaklaşımının yeniden gündeme gelmesi
bekleniyor. Özellikle Çin ile ilişkilerde yaşanabilecek olası gerilimler,
küresel ticarette belirsizliği artırabilir. Bu durum, altına olan talebi
yeniden yükseltebilir.
2.
Fed’in Bağımsızlığı ve Faiz Politikaları:
Trump’ın ilk döneminde Fed’e yönelik sert eleştirileri,
piyasaları sarsan unsurlar arasındaydı. İkinci döneminde de benzer bir yaklaşım
sergilemesi halinde Fed’in faiz kararları üzerinde siyasi baskı oluşabilir. Bu,
doların değerini etkilerken altın fiyatlarına destek sağlayabilir.
3.
Küresel Jeopolitik Riskler:
Orta Doğu ve Asya-Pasifik’te artabilecek gerilimler, altının
güvenli liman özelliğini bir kez daha öne çıkarabilir. Trump’ın daha agresif
bir dış politika izlemesi, jeopolitik risk primini artırarak altın fiyatlarını
destekleyebilir.
Geleceğe Dair Bir Vizyon
Trump’ın başkanlığının ikinci dönemi, küresel ekonomide
dalgalı bir seyir vaat ediyor. Kısa vadede piyasalarda iyimserlik ve büyüme
beklentileri baskın gelse de, orta ve uzun vadede belirsizliklerin derinleşmesi
olası görünüyor. Bu süreçte, altının yeniden 3.000 dolar seviyelerini test
etmesi sürpriz olmayabilir.
Trump yönetiminin ekonomi politikalarının merkezine koyacağı
unsurlar, yalnızca ABD iç piyasalarını değil, küresel yatırım stratejilerini de
şekillendirecektir. Yatırımcılar için bu dönemde portföylerini çeşitlendirmek
ve altını stratejik bir varlık olarak değerlendirmek önemli hale gelebilir.
Sonuç olarak, Trump’ın dönüşü, küresel ekonomi için hem
fırsatlar hem de riskler barındırıyor. Altın, bu dinamiklerin ortasında bir kez
daha güçlü bir güvenli liman olma rolü üstlenebilir. Ancak bu, yalnızca
jeopolitik ve ekonomik belirsizliklerin değil, aynı zamanda Trump yönetiminin
politikalarının ne denli öngörülebilir olduğuna da bağlı olacaktır. Piyasalar,
geçmişteki dersleri unutmadan, geleceği dikkatle şekillendirmek zorunda.