Hepimizin hayatında olmasını istemediğimiz, asla yaşamak istemediğimiz olaylar olmuştur. Kimi zaman yanlış bir tercih, kimi zaman ani bir refleks, bazen sinirimize hâkim olmamak/olamamak gibi durumlardan dolayı pişmanlıklar yaşamayanımız yoktur.
Hepimizin hayatında olmasını istemediğimiz, asla yaşamak istemediğimiz olaylar olmuştur. Kimi zaman yanlış bir tercih, kimi zaman ani bir refleks, bazen sinirimize hâkim olmamak/olamamak gibi durumlardan dolayı pişmanlıklar yaşamayanımız yoktur.
Ömür dediğimiz sayılı yıllardır. Ve bu
yılların bir bölümü ömrünüzün omurgasını oluşturuyor zira belli bir yaştan
sonra geçen yılların acı ya da tatlı meyveleri ile meşgul olarak ömrümüzün
kalan kısmını tüketiriz. Allah muhafaza kimi dönemlerde öyle hatalara imza
atarız ki ömrümüzün yaşanan kısmını da “keşke
yaşamasaydık” diye anabiliriz. Bazen de ömrümüzün baharında yapacağımız bir
yanlışla ömrümüzün geri kalan kısmını yaşanamaz kılabiliriz.
Evet, hatalarımız, yanlış kararlarımız, lafın
altında kalmayayım duygusuyla ani ve sonu hesaplanmayan reflekslerimiz bizi
doğduğumuza pişman edebileceği gibi bu yanlışlarımızla hayatını bizimle
paylaşanlara; ailemize, eşimize, çocuklarımıza, yakınlarımıza bin kere “ah!” çektirebiliriz.
Ne gibi mi?
Gelin yaşanan bir hadiseyi dinleyelim ki
meramımızı anlatabilelim.
Bir gün trafikte selektör yapma kavgası
yüzünden girdiği cezaevinden, 13 yıl sonra çıkan bir vatandaşımızın
yaşadıklarını dinleyelim:
2008 yılında trafikte seyrederken arkamdan
gelen aracın iki de bir selektör yapması beni çok rahatsız etmişti. Sinirlendim,
derhal aracımı yolun ortasında durdurdum, arkamdan gelen aracın sürücüsü de aracından
indi, elinde sopa vardı. Onunla tartışmaya başladık. Önce küfürleştik, sonra
aracımdan aldığım keseri adama salladım. Kendimi kaybetmişim ve elimdeki
keserle kavga ettiğim sürücünün kafasına vurmuşum. Sürücü orada yere yığılmış. Vurduğum
sürücü kaldırıldığı hastanede 8 saat komada kaldıktan sonra vefat etmiş.
Kendime geldim, dünyalar kadar pişman olmuşum
ama olan olmuş. Karakol, yargılama ve hapis yılları başladı.
O an o değmez münakaşaya girmeseydim, yoluma devam
etseydim ve bir müddet sonra biri bana 'Sen bundan şu kadar süre önce trafikte
böyle bir tartışma yaşamışsın.' deseydi asla olayı hatırlamazdım bile. Ama gel
gör ki akılda yer bile tutmayacak bir mesele için 13 yılımı dört duvar arasında
geçirdim ve ömrüm gitti…
O gün o olaydan sadece birkaç dakika önce okula
bıraktığım oğlum şimdi üniversiteye gidiyor. Ben ise onun en güzel
zamanlarında, en çok yanında olmam gereken zamanlarda, bir anlık öfke sebebiyle
yanında olamadım. Onu ve ailemi yıllarca yalnız bıraktım. Ömrümü kapalı
duvarlar arasında heba ettim. Bu olaydan dolayı ailemde başlayan geçim sıkıntısı
eşim ve çocuğuma da dünyayı zehir etti. Herkesi bir anlık tahammülsüzlüğüm
yüzünden sefalete mahkûm ettim. Hala ekonomik sorunlarla boğuşuyoruz. Her gün arıyorum
iş de bulamıyorum.
Karşı tarafa da evlatlarından mahrum kalmanın
dayanılmaz acısını yaşatmışım. Gencecik bir canı birkaç saniye tutamadığım
öfkem yüzünden toprağın altına gömdüm. 13 yıl boyunca hapishanede bu ızdırapla
yaşadım. Bir yandan perişan olan ailem, bir yandan da evlatlarını öldürdüğüm
ailenin acısı… dayanılır gibi değildi.
Özetin özeti olacak şekilde anlattığım hadise
bir anlık sinir, bir anlık tahammülsüzlük, bir anlık öfkeden kaynaklı bir olay
ama hayatları karartan bir olay.
İnan bu olayın yaşanmaması için benden ömrümün
yarısını isteselerdi verirdim ama oldu, bir anlık tahammülsüzlüğüm yüzünden
oldu.
Siz, bu yazıyı okuyacak olan kardeşlerim,
Lütfen ama lütfen başkalarının hayatına mal
olacak, özgürlüğünüzü elinizden alacak şeylerden uzak durun. Bir kötülük görmüş
iseniz, hukuki yolları tercih edin. Hem başkalarına zarar vermezsiniz hem de üç
günlük ömrünüzü de parmaklıkların arkasında geçirmezsiniz.
Hata yapan yapsın; sizin dövmenizle ne hatalar
düzelir ne de trafik düzene girer.
Trafikte kimseyle kavga etmeyin. Mesele dayak
atmak, ya da kavgadan korkmak meselesi değil; haklı ve güçlü de olsanız sonu
hüsran olabiliyor.
Evinizden içeri girdiğinizde çocuğunuzu,
annenizi, babanızı, eşinizi özgürce görebilme keyfîni hala yaşıyor olmanın
güzelliği trafikte haklı olmaktan çok daha keyiflidir.
Öfkenin kurbanı olmak yerine, Sabrın Cennetine
girmek daha hayırlıdır.
Huzur dolu ömürleriniz olsun.