Zaman ne kadar çabuk geçiyor… 26 Ocak 2022 tarihinde kaybettiğimizi Ali Kurt Hoca’nın vefatının üçüncü seneyi devriyesi geldi geçti bile… Benim için geç bulup çabuk kaybettiğim bir dost, bir ağabeydi Ali Hoca… Mekânı cennet olsun.
Eyyüp Azlal Hoca’nın zoom üzerinden yürüttüğü Safahat Okumaları grubunda tanımıştım onu… Osmanlıca metin üzerinden Safahat okuyorduk. Önceleri onu Edebiyat profesörü zannetmiştim. Eyyüp Bey bana “arada sen de okur musun?” deyince “Grupta Edebiyat Profesörü Ali Kurt Hoca var. O okusun.” deyince “Ali Kurt Hoca Erzurum’da tıp profesörü, edebiyatçı değil. Ayrıca tarih okuyor.” deyince şaşırmıştım. Erzurum’un bende ayrı bir yeri var… Üniversite tahsilimin yanı sıra vatani görevimi de bu kadim şehrin en kadim ilçelerinden birisi olan Hasankale yani Pasinler’de ifa etmiştim.
Eyyüp Hoca; “Sizi tanıştırmadım mı?” demiş ben de hayır cevabını verince bu konuşmadan sonra yaptığımız ilk programda bizi tanıştırmıştı.
Ben kendimi tanıtırken “Erzurum Ziraat Fakültesinde okudum” deyince Ali Hoca;
“Babamı tanıyor musun, dersinize gelmiş olmalı!” deyince o an Ali Kurt Hoca’nın bizim Süt Teknolojisi dersimize gelen merhum Ahmet Kurt Hoca’nın oğlu olduğunu anladım.
“Siz Ahmet Kurt Hoca’nın oğlu musunuz?” deyince Ali Kurt Hoca gülerek “evet” demiş arkasından da “Babamı nasıl bilirdiniz? Nasıl bir hoca idi?” diye sormuştu.
Bu soru beni 1988’li yılına götürmüştü. Hayatımıza “süt istihsali” kelimesini ve “kazein” kavramını sokan adam gözümün önünde canlanıvermişti. tüm arkadaşların saygı duyduğu, fakültemizin duayen hocalarından birisiydi Ahmet Kurt Hoca. Efsane rektörümüz merhum Prof. Dr. Kemal Bıyıkoğlu ile o zamanlar Türkiye’de devrim sayılacak birçok hizmete imza atmış eski dekanımızdı Prof. Dr. Ahmet Kurt Hoca… Ve ben şimdi onun mahdumu ile Safahat okumaları yapıyorduk.
Hocamız ile ilgili hatıralarımı anlattım. Bunun üzerine Ali Kurt Hoca:
“Bana bu anlattıklarını bir metin olarak yazıp gönderebilir misin? Babam hakkında yazdığım kitaba koyacağım.” dedi.
Aslında kitap bitmiş ve son okumaları yapılıyormuş. Ben metni gönderince bu metin de eklendi kitaba. Ali Kurt Hoca “Babam Ali Kurt” ismini verdiği bu kitaptan bana da imzalı bir nüsha gönderdi. O kitabı okuyunca Erzurum hatıralarım bir bir canlanmıştı gözlerimin önünde…
Sonrasında kitabın ikinci baskısı için düzeltme yapmak istemişti Ali Hoca… Ben de kitabı tekrar okumaya başlamış ara sıra notlar alıyordum. Ancak kitap ellerimde büyüyor, onu okumaya başlayınca üzerime bir ağırlık çöküyordu. Elim, kolum kalkmaz olmuştu adeta. Bir türlü kitabı bitirip düzeltmeleri veremedim ama Ali Hoca ile zoom üzerinden Osmanlıca grameri üzerine birkaç kez ders yapmıştık.
Yine Ali Kurt Hoca, Eyyüp Azlal ve M. Yaşar Genç ile Sarıkamış şehitleri hakkında zoom üzerinde özel bir program yapmıştık.
Derken Hoca’nın hastalandığını ve ardından da vefatını öğrendim. Elimiz, kolumuz kalkmaz oldu demiştim ya demek ki hissi kablelvuku denilen hadiseyi yaşamışız.
Ali Hoca’nın vefatından beş ay sonra Kitap Fuarı nedeniyle Erzurum’da bulunmam hasebiyle tevafuken Ali Kurt ve Reşat Coşkun hocaları anmak adına düzenlenen şiir gecesine iştirak ettim. Orada Ali Hoca’nın ailesi ile tanışma fırsatı da buldum. Acılar tazeydi, yaralar henüz kapanmamıştı. Gözlerimizden coşup gelen yağmurlara engel olamamıştık.
Geçtiğimiz yıl Ali Kurt Hocanın kerimesi Zeynep Neşe ve mahdumu Murat Berk kardeşlerimiz “Ali Kurt Armağanı” isimli bir kitap çıkardılar. Arı Sanat Yayınlarından çıkan 336 sayfalık kitapta merhum Ali Kurt Hoca hakkında dostları tarafından yazılmış 60 yazı ile Ali Kurt Hoca’nın vefatı nedeniyle gazetelerde yazılmış 12 gazete yazısı, programlar ve hatıralar derlenmiş. Kitapta bendenize ait bir yazı bulunuyor.
Kitap baştan sona hatıralar demeti… Okumak yürek istiyor zira okudukça acılar tazeleniyor, hatıralar tazeleniyor. Bu kitap hakkında bir yazı yazma sözü vermiştim. Nasip bu güneymiş. Hoca’nın seneidevriyesine…
Bu güzel insanı tevafuklar ile tekrar yâd ediyorum. Başta Zeynep Neşe ve Murat Berk olmak üzere tüm aile fertlerine ve ortak dostlarımız olan H. Ömer Özden’e, İsmail Bingöl’e, M. Hanefi İspirli’ye, Abdulnasır Kımışoğlu’na, Cahit Hınıslıoğlu’na, Eyyüp Azlal’a, Yusuf Kotan’a, Mehmet Pektaş’a, Mehmet Yaşar Genç’e, gençliğimin şehri Erzurum’a tekraren başsağlığı diliyorum. Kitapta okuduğum ve bestelemeye çalıştığım Ali Hoca’ya ait Beklerim isimli şiirin birkaç beyti ile yazıma son veriyorum.
Ey gönül bir derde düştüm şimdi derman beklerim
Gör suyun tek katresinden bil ki umman beklerim
Terk ederken can cihandan nefse kanmaz sevgili
Ben feragat rütbesinden sırrı Sultan beklerim
…
Âli söyler zerresinde asla şaşmaz aslının
Eşrefoğlu’ndan alınmış fikre ihvan beklerim