Kaç paraya evlenilir?
Sokaktaki vatandaşın gündemiyle siyasetin ve medyanın gündemi çok farklı.
Birçok
politikacı ve gazeteci ayrı dünyalarda yaşıyor; hiç alış veriş yapmıyor, hiç
çocuk okutmuyor, evlendirmiyor gibiler.
Kestirmeden
geldik işte, çocuk evlendirme meselesine!
Malûm,
“plândemi”den dolayı evliliklerin
çoğu ileri tarihlere atılmıştı.
Şimdilerde,
o tarihler geldi gibi.
Birçok
genç evlenmeye hazırlanıyor, birçok aile de bu işin altından nasıl kalkacağını
düşünüyor.
Birkaç
günlüğüne kafa dinlemek için geldiğimiz Kastamonu’da, “taze emekli” olduğunu söyleyen bir Beyefendi,
“Üç evlât var ellerinizden öperler!”
dedi.
“İki kız, bir erkek.”
Allah
bağışlasın.
*
Üçü
de evlilik çağındaymış.
“Peş peşe giderler artık. Bakalım
altından nasıl kalkacağız?”
diye iç çekti.
Hesabını
şöyle yapmış:
“Bugün erkek evlât evlendirmek en az
300 bin lira. Kız evlât evlendirmek ise en az 100 bin lira. Bizimkiler evlenene
kadar bu rakamlar nereye varır! Borçlanalım desek, bu devirde kimden borç alınır? Alınsa da altından nasıl kalkılır?”
Doğrusu,
biz “elde avuçta ne varsa” onunla
girmiştik dünya evine.
Büyük
masraflar yapmamıştık.
Takılar
bize kalmıştı.
Ama
şimdi, farklı bir dünyadayız.
Taze
Emekli Beyefendi’ye, “Durumunuza göre
bir şeyler yapsanız, bu kadar açılmasanız olmaz mı?” diye sormak ayıp olur
mu, olmaz mı?
Göze
alarak sordum.
“Olmaz!”
dedi,
“Olur mu hiç! Oğlanın, kızın, dünürün her dediğini
yapmazsan dert olur!”
*
“Kaç paraya evlenilir?”
sorusuna nasıl cevap verilebilir bilemiyorum.
Evlenecekler
ayrı şehirlerde mi, aynı şehirde mi?
Ayrı
şehirdelerse mesafe kısa mı, uzun mu?
Ziyaretler,
geliş gidişler kaç kere…
Aileler
ne kadar anlayışlı?
Gençler,
ne kadar anlayışlı?
Ev
aradın, buldun, bugünkü şartlarla kirayı, depoziti, emlâkçı parasını ödedin,
evin içini yaptırdın, döşedin, dayadın…
Söz,
nişan, kına, düğün..
Gittin
geldin, salon tuttun, sonradan görmelerin gözlerini doyurdun, "El âlem ne der!" kafasını
rahatlattın filan derken...
Olabiliyor,
yani, “Her şey tam, tekmil olsun, ellerin
ağzı kapansın, şan olsun, gösteriş olsun, sonradan görmelik olsun” dersen
300 bin lira da, 500 bin lira da yetmiyor icabında.
*
Taze
emeklimize, “Ne yapmayı düşünüyorsunuz?” diye sordum.
“Birikmişim var biraz”
dedi.
“Ne kadar?”
diye sormadım.
Kendiliğinden
söyledi:
“Kızlardan birinin evlenme parasını
karşılar!”
Gerisi…
“Allah
kerim.”
*
Amenna.
*
Bir
de “tedbir-tevekkül” meselesi var.
Çok
açılma, boğulursun!
*
“Olmuyor ki gazetecim!”
dedi.
“Şimdiki aileler de gençler de halden
anlamıyor ki!”
*
Bu
işin bir orta yolu olmalı.
Makûl
çözüm.
Aileleri
üzmeden, gençleri süzmeden…
Bütçeleri
perişan etmeden!
*
Kimileri
bankadan evlilik kredisi çekiyormuş!
Hayır,
olmaz.
Faiz
pisliğine bulaşılmaz!
Hele
hele, böylesine güzel bir adımı atarken…
Asla!
Bir
kapta bir damla necaset görülse, abdest alınmaz.
Böyle
evlilik olmaz!..
Böyle
yalnız yaşanmaz!
Peki
nasıl olacak?
Birçok
mesaj geliyor bendenize, “Yaz, Allah
aşkına yaz!”
Ne
yazayım?
Aslında
aklı başında olan her insanın rahatlıkla idrak edebileceği meseleler.
Giderek
dikleşiyor hayat yokuşu ve sen oluyorsun
gençlerin
takozu!..
Bir
de berbat lâf, dedikodu korkusu:
“Ne
yani, kızımız dul gibi mi gitsin!”
Ne
berbat bir lâf, her bakımdan!
Allah
iyiliğinizi versin!
*
Sosyal
medyada şöyle yazdık, epeyce destek buldu:
“Evlenecek gençlere lütfen destek
olalım.
‘El âlem ne der!’ zihniyetinden uzak
duralım.
Ticarethane değil, yuva kuruyoruz!
Bir de, evlenirken her bir şeyin
hazır olması gerekmez.
Olduğu kadar olsun, eksikler
tamamlanır.
Yeter ki, ahlâkta eksiklik olmasın!”
*
Çağrımız:
Aileler,
“istekleri” sınırlı tutarak yardımcı olsunlar lütfen.
Gençler
de, eksikleri yavaş yavaş, zamanla gidermenin hazzını düşünsünler.
İki
gönül bir olunca samanlık seyran olmuyor ama, her şeyin tam tekmil olması da, “mutluluğu yakalamak” anlamına
gelmiyor.
“Amaaan, canım, bir kere oluyor!”
kafası da kafa değil.
Ne
yani, bir şeyler eksik olsa, “iki kere”
mi olacak?
Bu
ne biçim kafadır!..
*
Evlenecek
gençlere “devlet desteği”, “belediye
desteği”, “sivil toplum”
desteği…
Bunları
arttırmak lâzım.
“Evlenecek parayı bulamıyorum!”
diyen gençleri “kurtaracak” kadar
arttırmak.
Amma
velâkin…
Hani
deniyor ya, “ihtiyaçlar sınırsız,
kaynaklar sınırlı!”
“Ayak yorgan uyumu”nu
da düşünmek gerek.
Bir
de…
Ah
yok mu ya;
“Benim param çok arkadaş, düğünün en
kralını yapar, takının en kralını takarım” diyenlere de…
“Bölüşmeyi”
öğretebilsek.
Ensar Ruhu
hani!
*
Şimdi…
Bu
yazı kaç kişiye ulaşır bilinmez.
Siz
kıymetli okuyucularımdan istirhamım:
Sosyal
medya hesaplarından paylaşınız lütfen.
Sağı,
solu haberdar ediniz…
Kaç
kişi istifade etse kârdır.
Bir
de bakmışsınız, işi inada ve gösterişe vurmuş “ailelerden” biri, vazgeçer
ısrarından.
Zorlaştırmaz,
kolaylaştırır.
Nefret
ettirmez, sevdirir!