Dolar (USD)
35.49
Euro (EUR)
36.54
Gram Altın
3062.03
BIST 100
9698.65
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

​Hece'nin Oğuz Atay'ı

Ülke olarak güzel haberlere alışık değiliz. Kim bilir belki de artık kötü şeyler güzel şeylerin çok daha önüne geçtiği, kötülüğün kapladığı alanda güzellik görünmediği için haber yapılması gerekenler güzel şeyler olmalıdır. Karamsar bir yazar olarak ben de bu nadirattan olana, Hece dergisinin Ocak 2025’te yayımlanan Oğuz Atay özel sayısına değinmek istedim. Editörlüğünü kıymetli arkadaşım Prof. Dr. Mehmet Can Doğan’ın üstlendiği bu özel sayıda birbirinden kıymetli araştırmacılar, akademisyenler yer alıyor ve Oğuz Atay’ı farklı veçheleriyle değerlendirerek görünür kılıyor.

Oğuz Atay benim doktora tezim. 1980’li yıllarda, Dil Tarih’teki bir ders çıkışında tiyatro bölümünden bir arkadaşla havadan sudan konuşurken bana ilk o söyledi Oğuz Atay adını. Atay, o zamanlar şimdiki kadar popüler bir yazar olarak görünmüyordu. İletişim Yayınları Tutunamayanlar ile Tehlikeli Oyunları yayınlayalı birkaç yıl olmuş, ancak edebiyatla yakından teması olanlar onunla iştigal etmeye başlamış. Tam da bu süreçte arkadaşımın Tutunamayanlar’ı mutlak okumalısın sözüne kulak verdim ve Mithat Paşa’daki kitapçılardan birinden satın alarak okumaya başladım. Her cümlenin derinden sarstığı bu metin, Tehlikeli Oyunlar ile birlikte sonrasında başucu kitaplarımdan birine dönüştü. Şimdilerde bile ne vakit canım sıkılsa, ruhumun sağında solunda hiçlik rüzgarları esmeye başlasa bu iki metinden birinin sayfalarını rastgele açar, birkaç sayfa okur, kendime gelirim. Oğuz Atay bende öylesine kalıcı etkiler bırakmıştır ki sonrasında, doktora tezine konu belirleme sürecinde hiç tereddüt etmeden hocama Oğuz Atay romanlarını önerdim, kabul etti ve onunla kurduğu ilişki akademik bir boyut kazandı. Türk roman tarihinin de yazarlık tarihinin de en önemli figürlerinden biri olan Atay’ı Hece dergisinin özel sayı olarak düşünmesi, Can Doğan’ın benden de bir yazı istemesi beni Tutunamayanlar’ı okumaya başladığım anlardaki hevese, coşkuya yeniden büründürdü. Böylesi bir çabanın içine girdiği için hem Hece Yayın grubuna hem de Can Doğan’a en derin şükranlarımı sunarım.

Hece’nin Oğuz Atay’ına gelince, öncelikle ifade etmeliyim ki yazı planlaması da yazar tercihleri de yerinde. Metin, bibliyografya hariç yedi ana bölümden oluşuyor: Birinci bölüm, “Çevreleyici Yaklaşım” adını taşıyor. Burada İsmet Emre, Doğan Hızlan, Enis Batur, Kurtuluş Kayalı, Necmettin Turinay gibi isimler Atay’ın zihin-beden-ruh dünyasını açımlıyor, bir anlamda okuyucuyu hem dönemin hem yazarın iç dünyasına götürerek o yılların atmosferini bugünlere taşıyor. “Kuramsal Yaklaşım”da Hakan Sazyek, Yalçın Armağan, Birsen Karaca Oğuz Atay yazarlığının serüvenini, yatay ve dikey boyutlarıyla ele alıyor ve onun Türk roman tarihindeki yerini sıkılaştırma uğraşı veriyor. Bu bölümde yazarın öyküleri ve tiyatrolarının ele alındığı yazılar da var. Çalışmanın üçüncü bölümü “Eleştirel Çözümleyici Yaklaşım” adı altında oluşturulmuş. Burada Enis Batur, Mehmet Can Doğan, Baki Asiltürk, Aslıhan Keleş Kurtoğlu ve Mustafa Kurt’un yazıları yer alıyor. Tematik Yaklaşım adlı bölümde Oğuz Atay metinlerinin konu topografyası çıkarılıyor. Bu bölümde Mehmet Narlı, Ahmet İlhan, Vefa Taşdelen, İbrahim Eryiğit gibi yazarlar yer alıyor ve yazarın neredeyse dünyanın bütün meselelerine dokunuşları kristalize bilgiler eşliğinde okuyucuya sunuluyor. Betimsel Yaklaşım bölümü ziyadesiyle yazarın farklı özelliklerinin farklı edebiyat türlerindeki görünümlerini netleştirmeye ayarlanmış gibi görünmektedir. Bu bölümde Faruk Uysal, İbrahim Demirci, Şaban Sağlık, Sevinç Yıldız ve Ali Sali gibi kalemlerin yazıları sergilenmiştir. Yazarın günlüklerinden romanlarına, tiyatrolarından hikayelerine farklı eserleri analitik olarak irdelenmiş, bir anlamda teori-pratik bağ oluşturulmaya gayret gösterilmiştir. Empatik Yaklaşım adlı bölümde, Cevat Çapan, yakınlarda yitirdiğimiz usta yazar Selim İleri, Turan Karataş, Necip Tosun, Mehmet Aycı gibi yazarlar yer almış, Oğuz Atay metinlerinin metin içi söylemlerine yönelik yaklaşımlar sergilenmiştir. Çalışmanın son bölümü ise Soruşturmalardan ibarettir. Edebiyat biliminin önde gelen yazarlarına Oğuz Atay’ın farklı veçhelerine yönelik sorular sorulmuş, her bir yazar, bulunduğu konumdan bu soruları yanıtlamıştır. Bu bölümün ön çıkan yazarları Güven Turan, Oğuz Demiralp, Abdullah Uçman, Beşir Ayvazoğlu, Murat Yalçın ve Mesut Varlık’tır. Hece’nin Oğuz Atay’ı İsa Koyuncu’nun ayrıntılı Oğuz Atay bibliyografyasıyla son buluyor. Aslında Koyuncu’ya ait bu bibliyografya da gösteriyor ki Atay sadece sanat ve edebiyat dünyasının değil aynı zamanda bütün bir sosyal bilimler camiasının, yani akademinin, hatta kültür hayatının da en önemli merkezi karakterlerinden birine dönüşmüştür.

Yazıyı, sayının editörlüğünü yapan Mehmet Can Doğan’ın sözleriyle bitirelim: “Bugün, Oğuz Atay’ın Modern Türk edebiyatının en fazla ilgi gören yazarı olduğu rahatlıkla söylenebilir. Başta Türk edebiyatı olmak üzere akademinin farklı alanlarında Atay’ın eserleri üzerine yüzlerce lisansüstü tez yapılmış; kitap bütünlüğünde çalışmalar ve sayısız makale yayımlanmıştır. Edebiyat kurumunda saygın bir yeri olan Atay’ın eserleri; içerik zenginliği, kurmaca özellikleri, anlatım teknikleri ve çağırıcı çoksesliliği ile farklı çevrelerin ve farklı okur gruplarının ilgisini çekmektedir. ‘Marka değeri’ hayli yüksek bir yazardır Oğuz Atay. Bu yüzden, kitle kültürüne de hayli çekici gelmektedir Atay ve özellikle Tutunamayanlar’ı. Henüz, Gustave Flaubert’in Madam Bovary’sinden üretilen ‘Bovarizm’ gibi bir ‘Tutunamayanlarizm’ kavramı çıkarılmamışsa da kitle kültürünün çevriminde fetişleştirilmiştir.” Evet, Candoğan’ın dediği gibi belki bir Tutunamayanlarizm yoktur, henüz oluşmamıştır ama bir Atayizm olduğunu ben rahatlıkla söyleyebilirim…