Hece'nin Oğuz Atay'ı
Ülke olarak güzel haberlere
alışık değiliz. Kim bilir belki de artık kötü şeyler güzel şeylerin çok daha
önüne geçtiği, kötülüğün kapladığı alanda güzellik görünmediği için haber
yapılması gerekenler güzel şeyler olmalıdır. Karamsar bir yazar olarak ben de
bu nadirattan olana, Hece dergisinin Ocak 2025’te yayımlanan Oğuz Atay özel
sayısına değinmek istedim. Editörlüğünü kıymetli arkadaşım Prof. Dr. Mehmet Can
Doğan’ın üstlendiği bu özel sayıda birbirinden kıymetli araştırmacılar,
akademisyenler yer alıyor ve Oğuz Atay’ı farklı veçheleriyle değerlendirerek
görünür kılıyor.
Oğuz Atay benim doktora tezim.
1980’li yıllarda, Dil Tarih’teki bir ders çıkışında tiyatro bölümünden bir
arkadaşla havadan sudan konuşurken bana ilk o söyledi Oğuz Atay adını. Atay, o
zamanlar şimdiki kadar popüler bir yazar olarak görünmüyordu. İletişim
Yayınları Tutunamayanlar ile Tehlikeli Oyunları yayınlayalı birkaç yıl olmuş,
ancak edebiyatla yakından teması olanlar onunla iştigal etmeye başlamış. Tam da
bu süreçte arkadaşımın Tutunamayanlar’ı mutlak okumalısın sözüne kulak verdim
ve Mithat Paşa’daki kitapçılardan birinden satın alarak okumaya başladım. Her
cümlenin derinden sarstığı bu metin, Tehlikeli Oyunlar ile birlikte sonrasında
başucu kitaplarımdan birine dönüştü. Şimdilerde bile ne vakit canım sıkılsa,
ruhumun sağında solunda hiçlik rüzgarları esmeye başlasa bu iki metinden
birinin sayfalarını rastgele açar, birkaç sayfa okur, kendime gelirim. Oğuz
Atay bende öylesine kalıcı etkiler bırakmıştır ki sonrasında, doktora tezine
konu belirleme sürecinde hiç tereddüt etmeden hocama Oğuz Atay romanlarını
önerdim, kabul etti ve onunla kurduğu ilişki akademik bir boyut kazandı. Türk
roman tarihinin de yazarlık tarihinin de en önemli figürlerinden biri olan
Atay’ı Hece dergisinin özel sayı olarak düşünmesi, Can Doğan’ın benden de bir
yazı istemesi beni Tutunamayanlar’ı okumaya başladığım anlardaki hevese,
coşkuya yeniden büründürdü. Böylesi bir çabanın içine girdiği için hem Hece
Yayın grubuna hem de Can Doğan’a en derin şükranlarımı sunarım.
Hece’nin Oğuz Atay’ına gelince,
öncelikle ifade etmeliyim ki yazı planlaması da yazar tercihleri de yerinde.
Metin, bibliyografya hariç yedi ana bölümden oluşuyor: Birinci bölüm,
“Çevreleyici Yaklaşım” adını taşıyor. Burada İsmet Emre, Doğan Hızlan, Enis
Batur, Kurtuluş Kayalı, Necmettin Turinay gibi isimler Atay’ın zihin-beden-ruh
dünyasını açımlıyor, bir anlamda okuyucuyu hem dönemin hem yazarın iç dünyasına
götürerek o yılların atmosferini bugünlere taşıyor. “Kuramsal Yaklaşım”da Hakan
Sazyek, Yalçın Armağan, Birsen Karaca Oğuz Atay yazarlığının serüvenini, yatay
ve dikey boyutlarıyla ele alıyor ve onun Türk roman tarihindeki yerini
sıkılaştırma uğraşı veriyor. Bu bölümde yazarın öyküleri ve tiyatrolarının ele
alındığı yazılar da var. Çalışmanın üçüncü bölümü “Eleştirel Çözümleyici
Yaklaşım” adı altında oluşturulmuş. Burada Enis Batur, Mehmet Can Doğan, Baki
Asiltürk, Aslıhan Keleş Kurtoğlu ve Mustafa Kurt’un yazıları yer alıyor.
Tematik Yaklaşım adlı bölümde Oğuz Atay metinlerinin konu topografyası
çıkarılıyor. Bu bölümde Mehmet Narlı, Ahmet İlhan, Vefa Taşdelen, İbrahim
Eryiğit gibi yazarlar yer alıyor ve yazarın neredeyse dünyanın bütün
meselelerine dokunuşları kristalize bilgiler eşliğinde okuyucuya sunuluyor.
Betimsel Yaklaşım bölümü ziyadesiyle yazarın farklı özelliklerinin farklı
edebiyat türlerindeki görünümlerini netleştirmeye ayarlanmış gibi
görünmektedir. Bu bölümde Faruk Uysal, İbrahim Demirci, Şaban Sağlık, Sevinç
Yıldız ve Ali Sali gibi kalemlerin yazıları sergilenmiştir. Yazarın
günlüklerinden romanlarına, tiyatrolarından hikayelerine farklı eserleri
analitik olarak irdelenmiş, bir anlamda teori-pratik bağ oluşturulmaya gayret
gösterilmiştir. Empatik Yaklaşım adlı bölümde, Cevat Çapan, yakınlarda yitirdiğimiz
usta yazar Selim İleri, Turan Karataş, Necip Tosun, Mehmet Aycı gibi yazarlar
yer almış, Oğuz Atay metinlerinin metin içi söylemlerine yönelik yaklaşımlar
sergilenmiştir. Çalışmanın son bölümü ise Soruşturmalardan ibarettir. Edebiyat
biliminin önde gelen yazarlarına Oğuz Atay’ın farklı veçhelerine yönelik
sorular sorulmuş, her bir yazar, bulunduğu konumdan bu soruları yanıtlamıştır.
Bu bölümün ön çıkan yazarları Güven Turan, Oğuz Demiralp, Abdullah Uçman, Beşir
Ayvazoğlu, Murat Yalçın ve Mesut Varlık’tır. Hece’nin Oğuz Atay’ı İsa
Koyuncu’nun ayrıntılı Oğuz Atay bibliyografyasıyla son buluyor. Aslında
Koyuncu’ya ait bu bibliyografya da gösteriyor ki Atay sadece sanat ve edebiyat
dünyasının değil aynı zamanda bütün bir sosyal bilimler camiasının, yani
akademinin, hatta kültür hayatının da en önemli merkezi karakterlerinden birine
dönüşmüştür.
Yazıyı, sayının editörlüğünü
yapan Mehmet Can Doğan’ın sözleriyle bitirelim: “Bugün, Oğuz Atay’ın Modern
Türk edebiyatının en fazla ilgi gören yazarı olduğu rahatlıkla söylenebilir.
Başta Türk edebiyatı olmak üzere akademinin farklı alanlarında Atay’ın eserleri
üzerine yüzlerce lisansüstü tez yapılmış; kitap bütünlüğünde çalışmalar ve
sayısız makale yayımlanmıştır. Edebiyat kurumunda saygın bir yeri olan Atay’ın
eserleri; içerik zenginliği, kurmaca özellikleri, anlatım teknikleri ve
çağırıcı çoksesliliği ile farklı çevrelerin ve farklı okur gruplarının ilgisini
çekmektedir. ‘Marka değeri’ hayli yüksek bir yazardır Oğuz Atay. Bu yüzden,
kitle kültürüne de hayli çekici gelmektedir Atay ve özellikle Tutunamayanlar’ı. Henüz, Gustave
Flaubert’in Madam Bovary’sinden üretilen ‘Bovarizm’
gibi bir ‘Tutunamayanlarizm’ kavramı
çıkarılmamışsa da kitle kültürünün çevriminde fetişleştirilmiştir.” Evet,
Candoğan’ın dediği gibi belki bir Tutunamayanlarizm
yoktur, henüz oluşmamıştır ama bir Atayizm
olduğunu ben rahatlıkla söyleyebilirim…