Büyüme ve Enflasyon İkilemi
2023 ve 2024 yıllarında Türkiye ekonomisi oldukça dalgalı
bir seyir izledi. Özellikle yurt içi talep ve enflasyonist baskılar, ekonominin
performansında belirleyici oldu. Yılın başından itibaren yurt içi talebin canlı
olması, enflasyonun yüksek seviyelerde kalmasına neden olurken, yılın ikinci
yarısında talepteki yavaşlama enflasyonist baskıları bir nebze de olsa
hafifletti. Ancak bu yavaşlama, ekonomik büyüme üzerinde olumsuz etkiler
yaratarak zorlu bir denge kurmayı zorunlu hale getirdi.
Büyüme ve Sanayi Üretimindeki Dalgalanma
2023’ün ilk çeyreğinde Türkiye ekonomisi güçlü bir büyüme
kaydetti, ancak sanayi üretimi negatif bir performans sergiledi. Sanayi
üretimindeki bu düşüş, iç talebin direncine rağmen üretim kapasitesinin zorlandığını
gösteriyordu. İkinci çeyrekte ise büyüme nispeten sürdü ancak sanayi
üretimindeki daralma daha da derinleşti. Üçüncü çeyrekte sanayi üretimi
toparlanmaya başlasa da hizmet sektöründe gerileme yaşandı, bu da ekonomik
yapının dengesiz bir toparlanma yaşadığını işaret etti.
2024 yılına gelindiğinde ise büyüme performansı hızla
zayıfladı. İlk çeyrekte hala güçlü bir büyüme görülse de yılın ikinci ve üçüncü
çeyreğinde GSYH daralma eğilimi gösterdi. Bu daralma, sanayi ve hizmet
üretimindeki yavaşlamayla paralel ilerledi. Özellikle yılın ortalarından
itibaren sanayi üretimindeki gerileme, ekonomik güvenlik ve istikrar açısından
alarm verici bir unsur haline geldi.
Enflasyon ve Yurt İçi Talep
Yılın başında yüksek seviyelerde seyreden yurt içi talep,
enflasyonun canlı kalmasına yol açtı. Talebin enflasyonist etkisi, 2023’ün ilk
yarısında ekonomi yönetiminin karşılaştığı en büyük zorluklardan biri olarak
öne çıktı. Ancak Haziran ayından itibaren talepteki yavaşlama, enflasyonist
baskıların hafiflemesine yardımcı oldu. Özellikle Temmuz ve Ağustos aylarında
bu yavaşlamanın etkileri hissedilmeye başlandı. Fakat talepteki bu düşüş,
ekonomik büyümeyi yavaşlattığı gibi üretim ve ticaret hacminde de daralmalar
yarattı.
2024 yılı itibarıyla, talepteki yavaşlama devam etti. Bu
durum, enflasyon üzerindeki baskıları azaltmaya devam etti ancak aynı zamanda
ekonomik büyüme üzerinde ciddi bir baskı unsuru oluşturdu. Talebin yavaşlaması,
üretimi destekleyecek unsurların azalmasına ve ekonomik aktivitenin genel
olarak düşmesine neden oldu.
Kredi Büyümesi ve Döviz Riski
Kredilerdeki artış, 2023 yılında ekonomik büyümenin
sürdürülmesi için önemli bir rol oynadı. Ancak özellikle döviz cinsinden
kredilerin artışı, Türkiye’nin kur riskini artırdı. Dolar/TL kurundaki
yükseliş, yabancı para cinsinden borçlanan işletmeler üzerinde ek maliyet
baskıları yaratırken, TL bazlı kredilerdeki artışın ise beklenenden daha zayıf
kaldığı görüldü. Kredi büyümesinin sürdürülmesi, kısa vadede ekonomik canlanma
için önemli olsa da, döviz kurlarındaki artışın yaratacağı riskler göz ardı
edilmemeli.
Buna ek olarak, geniş para arzındaki artış da dikkat çekici
bir unsur olarak öne çıkıyor. Para arzının bu denli genişlemesi, ekonomik
aktivitenin canlanmasına yardımcı olmuş olsa da, enflasyonist baskıları uzun
vadede yeniden artırma potansiyeline sahiptir. Para arzının kontrol altında
tutulmaması, fiyat istikrarının bozulmasına ve enflasyonun tekrar yükselmesine
neden olabilir.
Genel Değerlendirme
Türkiye ekonomisi, 2023 ve 2024 yıllarında hem büyüme hem de
enflasyon tarafında zorlu bir dengeyi kurmaya çalıştı. Yurt içi talep, yılın
başında ekonomik canlanmanın motoru olurken, enflasyonu da körükledi. Yılın
ikinci yarısında talepteki yavaşlama, enflasyonu hafifletse de büyümeyi
yavaşlatarak ekonominin diğer dengelerini tehdit etti. Kredi büyümesi ve döviz
kurlarındaki artış ise, kur risklerini artırarak işletmelerin üzerindeki
maliyet baskılarını yükseltti.
Bu süreçte, Türkiye’nin ekonomik güvenliği açısından en
kritik unsurlardan biri, dengeli bir büyüme modeli kurmaktan geçiyor. Yurt içi
talebin aşırı ısınmasını engelleyerek enflasyonu kontrol altına almak, aynı
zamanda sanayi ve hizmet sektörlerinin üretim kapasitesini güçlendirmek
gerekiyor. Kur risklerinin azaltılması ve para politikalarının sıkılaştırılması
ise uzun vadeli istikrar için hayati önem taşıyor.