Bizim külliye
Türkçemizin ihtişamını,
dilimizin zenginliğini, lisanımızın zarafetini her geçen vakit daha iyi
anlıyorum. Her gün zihin kumbaramda yeni kelimeler biriktiriyorum. Kitap
okurken, defterim kalemim mutlaka yanımda. Metinlerde rastladığım inci mercan
kelamı temaşa ederken gözümden kaçmış kelimeleri kaydediyor, onları usulca
heybeme atıyorum. Sonra da itinayla yazılarımda kullanmaya çalışıyorum.
Bunlardan biri de ‘külliye’dir. Osmanlı Türkçesinin ve medeniyetimizin sembol
kavramlarından biridir külliye.
Cumhurbaşkanlığı
Külliyesi’ni gidip görenler çok beğendiğini söylüyor. Henüz nasip olmadı ama
bilhassa kütüphanesini merak ediyorum. İnşallah bir gün ziyaret kısmet olur.
Bir de Elaziz’de Bizim Külliye var.
Rahmetli Ahmet Kabaklı Hocamız, memleketi Elazığ’a ‘Elaziz’ derdi. İzzetpaşa
Vakfı tarafından neşredilen bu kıymetli kültür ve sanat dergisi, üç ayda bir
okuyucunun önüne çıkıyor. Genel Yayın Yönetmeni, iyi bir yazar ve gönül insanı
olan Nazım Payam’dır.
Bizim
Külliye’nin 97. sayısı “Edebiyat Mahfilleri”ne ayrılmış.
Kapakta eski şair ve yazarların bir mekânda çekilmiş fotoğrafı var. Ömrünün 40 yılını,
bu mahfillerin çevresinde geçirmiş biri olarak konuyu çok sevdim. Takdim
yazısında şu ifadeleri okuyoruz: “Edebiyat mahfillerinin kimi Yıldırım Bayezid
kimi Fatih Sultan Mehmed’e kadar uzatır. Gayeleri şuara, yani şairler
meclisinin hangi şartlarda ve tarihte ortaya çıktığını vurgulamaktır. O esnada
usta çırak ilişkisinden, gözde şairlerin padişahlarca nasıl himaye edilişinden
ve dönemin eserlerinden bahsedilecektir. Tabii biçime, akıma bağlı olarak zevk
ehlinin ileri sürdüğü dile de değinilecektir. Sonuçta devri, birikimi ve sosyal
yapıyı yansıtan aydınlatıcı bir gayrettir bu.”
Nazım Payam, “Bizim
Mahfiller” yazısında Elazığ ve çevresindeki mahfillerden, şair ve yazarların
buluşmalarından bahsediyor. Şaban Sağlık “Sokratik Diyaloglar”dan, “Sahabe Kültürü”nden
ve “Baykara Meclisi”nin modellerinden söz ediyor. Belkıs Altuniş Gürsoy geçmişe
gidiyor ve “Ehl-i Diller Zevk ü Sefa Bulur Meclis-i Yârânda” diyor. Tabii
kültür ve sanatın konuşulduğu, edebiyatın itibarlı olduğu şehirlerimizin
tamamında mahfiller vardır. Mahfil zaten ‘toplantı yeri’ demek. Yani şairlerin,
yazarların, sanatkârların herhangi bir mekânda buluşup sohbeti koyulaştırdığı, muhabbete
dalıp yarenlik ettiği cümle yerler ‘mahfil’ sayıldığına göre şehirlerimiz
adedince mahfilimiz vardır. Ama kabul edelim ki bu mevzuda da başı İstanbul ve
Ankara çekiyor. Belki arkalarından Bursa, Kahramanmaraş, Konya, Erzurum,
Kayseri, Trabzon ve Balıkesir geliyor. “Ankara’da Dergi Mahfilleri”ni o tatlı
üslubuyla Cemal Kurnaz anlatıyor. “Hür tefekkürün kaleleri” dergilerimiz,
sayfalar boyunca resm-i geçit hâlinde. “İstanbul’daki Fikir ve Edebiyat
Mahfilleri”ni Mehdi Ergüzel’in kaleminden kıraat ediyoruz.
Bizim
Külliye’nin bu sayısı da diğerleri gibi kaynak bir eser.
Namık Açıkgöz “Kültür ve Edebiyat Mahfillerinde Yeşermek” başlığını seçmiş
makalesine. Namık Hoca mihmandarlık edip bizi Anadolu’nun dört bir yanında
cevelana çıkarıyor. Dursun Gürlek “İstanbul’da Önemli Bir Kültür Mahfili
Beşiktaş-Ortaköy İlmiye Cemiyeti”ni bize hatırlatıyor. Mazideki mahfiller de
unutulmamış dergide. Mustafa Özçelik “Yûnus Emre’nin Fikrî, Tasavvufî ve Edebî
Muhiti” üzerinde duruyor. Muhammet Hüküm, ilginç bir konuya eğilmiş, Kemal
Tahir ve yaranını anıyor. Başlığı çarpıcı: “Sosyalist Osmanlı Şeyhi ve
Müritleri: Tahirîler”. Mekândan Taşan
Edebiyat’ta “Yeni Türk Edebiyatında Edebiyat Mahfilleri”ni anlatan Turgay
Anar ile dosya konusu hakkında konuşan Ahmet Faruk Güler’in röportajı okunmalı.
Taner Namlı da Necati Tonga ile ‘Edebî Mahfiller’ üzerine mülakat yapmış.
Geçmişte vardı da günümüzde genç edebiyatçıların mahfilleri yok mu? Bu konuyu
da Kemal Batmaz araştırıyor ve “Yeni Nesil Mahfil” başlıklı yazısıyla dergide
yer alıyor. İlerleyen sayfalarda D. Mehmet Doğan, “Bir Edebiyat Mahfilinin
Ortaya Çıkışının 45. Yılında” başlıklı makalede Türkiye Yazarlar Birliği’nin
kuruluş hikâyesini anlatıyor. Erdoğan Erbay bizi dadaşların diyarında gezdiriyor
ve “Bir Edebiyat Mahfili Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi”ni yazı konusu
ediyor. M. Naci Onur’un gözüyle de “Bazı Edebî Mahfillerimiz”i görmeliyiz.
Dosya konusu hakkında Ramazan Arı, İrfan Görkaş, Rabia Dirican, Maksut Yiğitbaş
yazılarıyla bizi aydınlatıyorlar. Bir de soruşturma yapılmış: “Mahfil Hakkında
Kim Ne Dedi?” Albümlerden seçilmiş fotoğraflar sayfaları süslüyor. Kambersiz
düğün olur mu? Sağ olsunlar fakiri de unutmadılar. Ben de ESKADER’imizi
anlattım. İstanbul’da bir avuç gönüllü insanın Edebiyat Sanat ve Kültür
Araştırmaları Derneği’ne nasıl omuz verdiğini dile getirmeye çalıştım. Bâbıâli
Sohbetlerimiz, sitelerimiz, ödüllerimiz…
Dergide müteferrik yazılar ve şiirler de var. Muhtevası da, münderecatı da
dopdolu yine Bizim Külliye’nin.
Kütüphanelerin başucuna yerleşecek olan bu kıymetli sayıya emek verenlere
teşekkür etmek boynumuzun borcu. Ellerine, kalemlerine, yüreklerine sağlık.
İnanıyorum ki dergiyi okuyanlar, şevke gelip çevrelerinde yeni mahfiller
oluşturmak için kolları sıvayacaklar. “Haydi Bismillah!”