Bediüzzaman'a hain deme hainliği…
Yeni yıl yazısı, hatta bir hatıramı düşünmüştüm... Fakat
nasip olmadı, çünkü yine Bediüzzaman’a saldırı olmuş ve fıtratına – ilk
yaradılışına hainlik eden birileri kalkmış, Bediüzzaman’a “hain!” demiş.
Düşüncelere daldım, aslında ne çok hain var...
Hâlık-ı Kâinatı tanımamak hainliktir! Yaradılış gayesinin dışına çıkmak hainliktir! Gazete çıkarıp, doğruları yazmamak, televizyonlarda
gerçek vatan evlatlarına sahip çıkmamak ve milyonların vatana, millete faydalı
bireyler olmasına faydası dokunmuş birine “hain!” demek hainliktir. Birinci Cihan Harbi’nde, vatan ve namus savunmasında,
yaralanıp, esir düşen gaziye “hain!”
demek hainliktir!
“Ey
bizi nimetleriyle perverde eden SULTANIMIZ! Bize gösterdiğin numunelerin ve gölgelerin
asıllarını, menbalarını göster.” Diyen ve hayatı
Allah’a şükürle geçen birine şükürsüz birilerin “hain!” demesi hainliktir! Esir maddesinde ki ilahi
kudrete hayranlıkla esir olmuş Bediüzzaman’a dalalet kuyularında esir kalmış
birilerinin “hain!” demesi hainliktir!
“Gözümde
ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmi beş milyon Türk
cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur’ân’ımız
yeryüzünde cemaatsiz kalırsa, Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur.
Milletimizin imanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmaya
razıyım. Çünkü vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.”
Diyen bir iman kahramanına, büyük fedakâra, inkâr cehenneminde tepinenlerin “hain!”
demesi hayatlarının gereğidir… “Kâinatta en yüksek hakikat imandır. İmandan
sonra namazdır.” Diyen ve cephede top gülleleri, mermiler altında namazını kılan
“her yönüyle Kurmay” Albay
Bediüzzaman’a namaz kılmayan ve hayatı – dünyayı kaçak kullanıp, şükür faturası
ödemeyenlerin “hain!” demesi hainliktir!
“Din-i
İslâmiyet milliyetiyle ebedî ve hakikî bir uhuvvet ile Türk denilen bu vatan
ehl-i imanıyla şiddetli ve pek hakikî alâkadarım. Ve bin seneye yakın,
Kur'ân'ın bayrağını cihanın cihat-ı sittesinin etrafında galibâne gezdiren bu
vatan evlâtlarına, İslâmiyet hesabına müftehirâne ve taraftarâne
muhabbettarım.” Diye bunları yüreğiyle, ruhuyla söyleyen, Müslüman
Türk milletine hizmeti şeref görmüş ve Türk Ordusunu asırlardır İslam’ın
fedaisi bilmiş ve kendisi zulüm görürken, yine de asayişin selameti – huzuru
için feragatlerde bulunmuş bir fedakâr insana, bu millet için hiçbir fedakârlıkta
bulunmamış ve demokrasinin nimetlerinden sonuna kadar sadece onlar faydalanmış
ve faydalandıkça şımarmış, şımardıkça insan haklarını ve hürriyetini hiçe
saymış birilerinin Üstadımıza “hain!” demesi hainliktir…
Vazifesini
– kulluğunu terk eden birinin, vazifesini yapmış, kâinatın hukukuna tecavüz
etmemiş birine hain demesi hainliktir ve de ne gariptir…
Bediüzzaman bütün ömrünü hainliğin ne olduğunu ilan
ederek geçirmiştir... O hainler, Kur’an’ın müdafisi Bediüzzaman’ı her türlü
işkencelerle bir deri bir kemik bırakarak, hainlik etmişlerdir... Bediüzzaman
gençliği küfrün zehrinden kurtarmaya çalışırken, hainler onu zehirlediler! Zehirlediler!
Zehirlediler!…
İftira atmak, yalan söylemek hainliktir. Dünyayı
ebedi sanırcasına; vur patlasın – çal oynasın yaşamak hainliktir. İnsanlığa
hakiki manada fayda sağlamadan; Allah ve Resulüne itaat etmeden, hayata final
yapıp gitmek öyle bir hainliktir ki; Allah cümlemizi böyle hainliklerden
korusun… Bu yeni yılda hakikatler şimşekler gibi beynimizde çakması temennisi
ve kulluk faturaları ödenmiş olması dileğiyle hayırlı seneler…