Birine sorsanız:

“En sevdiğiniz tatlı nedir?” Cevap olarak:

“Baklava” dese ve tekrar sorsanız:

“Peki, en son ne zaman yediniz?

“Ben ömrümde hiç baklava yemedim ki!”

İşte bu cevap gerçekten kabak tadı verir... İnsan baklavayı seviyorsa yemesi ve Allah’ı seviyor ise itaat etmesi lazımdır! Her Müslüman birlikten, beraberlikten, uhuvvetten bahseder. Fakat çok azı gerçekleşmesi için mücadele verir, çok azı hayat emaresi gösterir zira birlik olmak hayattır…

Halat misalini severim ve onun üzerinden meramımı anlatmaya çalışacağım: Farz edelim; değişik fıtrattaki insanlar ve milletler farklı iplikler olsun ve kiminin de mukavemeti diğer ipliklere göre az olsun. Bir araya geldiklerinde, fıtratı zayıf olanın ve olmayanın o birliktelikten elde edeceği muazzam kuvvet ile o dev Cruise gemileri adeta limana çivilenecektir… Oysa o iplikçiklerin çok daha kuvvetli olanı tek başına o dev gemiyi tutamadığı gibi oyuncağını bile tutamaz! Sır birliktelikte, keramet birlikteliktedir…

İnsan namaza başlarken, niyetine iftitah tekbiri ittifak ediyor. Eûzü-Besmele ayetlerle ittifak ediyor ve tekbirlerin, kıyamın, rükû ve secdenin, tahiyyat ve de duaların ittifakıyla namaz meydana gelmiş, tamamlanmış oluyor. Sadece bunlar mı? Hayır! Kıyamda iken denge taşları muhalefet etse; rükûda fıtık muhalefet etse, secde ve Tahiyyatta dizler ve eklemler muhalefet etse namaz sıkıntılı hale gelmiş olacak, iş ima yoluyla namaz kılmaya kalacaktır. Namazda, oruçta bile ittihat varken, Âlemi İslam’ın mukadderatını ilgilendirecek olan ittihad-ı sağlayamamak bizim yatalak olduğumuzu göstermez mi?

Biz yatalak mıyız sadece ima yoluyla İslam birliği isteyelim. Sadece gözümüzle ruhumuzla değil; ayaklarımızla, yüreğimizle nefes nefese İttihâd-ı İslam için koşacağız, yorulacağız, düşeceğiz ama sürünmeye devam edeceğiz... Bütün mevcudiyetimizle ve İslâm’ın her bir ferdiyle kıyama kalkmalıyız ki bu Fitne-i ahirzaman önümüzde diz çöksün; zafer İslam’ın olsun…

Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın, Malezya, Endonezya ve Pakistan’ı kapsayan Asya turunda, sadece bu üç ülkenin nüfusu olan 600 milyon insanın sevgisiyle İslam kumaşına ittihat ilmeği, düğümü atılmıştır... Malezya Başbakanı Enver İbrahim, Erdoğan için: “Müslüman Âleminin Lideri” demesi bile İslam Dünyasının toparlanmasına ve birliğine ve de dirayetli bir lidere ihtiyacın varlığına haykırış olmuştur. İttihad-ı islam’ın sağlanması da Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) Efendimizin istikbalde ki Müslümanlar için: “Onlar benim kardeşlerim” şerefine bizleri nail etmiş olacak. Yoksa böyle yatalak ve ima yoluyla İttihad-ı islam gerçekleşmez! Hiçbir hamle yapmadan, adım atmadan, İslam birliği bizi kucaklayamaz…

Son sözü yine Üstadım Bediüzzaman’a bırakıyorum: Her ikinizin Hâlıkınız bir, Mâlikiniz bir, Mabudunuz bir, Râzıkınız bir.. bir bir, bine kadar bir bir. Hem Peygamberiniz bir, dininiz bir, kıbleniz bir.. bir bir, yüze kadar bir bir. Sonra köyünüz bir, devletiniz bir, memleketiniz bir.. ona kadar bir bir. Bu kadar bir birler vahdet ve tevhidi, vifak ve ittifakı, muhabbet ve uhuvveti iktiza ettiği ve kâinatı ve küreleri birbirine bağlayacak manevî zincirler bulundukları halde; şikak ve nifaka, kin ve adavete sebebiyet veren örümcek ağı gibi ehemmiyetsiz ve sebatsız şeyleri tercih edip mü'mine karşı hakikî adavet etmek ve kin bağlamak; ne kadar o rabıta-i vahdete bir hürmetsizlik ve o esbab-ı muhabbete karşı bir istihfaf ve o münasebat-ı uhuvvete karşı ne derece bir zulüm ve i'tisaf olduğunu; kalbin ölmemiş ise, aklın sönmemiş ise anlarsın!