Garip bir ülkede yaşadığımın farkındayım. Yarım asrın yaşanmışlıklarının da canlı şahidiyim. Gün geçmez ki, bunu da mı görecektim Allah’ım dediğim şaşkınlıkla yaşadıklarım var.

Pazartesi gecesinin sabaha yakın bir saatinde onlarca insanımız can uykusunda iken, emniyet içerisinde olduklarını sandıkları otel odasında cayır cayır yandılar.

Yardım çığlıklarına cevap veren olmadığı için kimi pencereden, kimi balkondan kendini boşluğa bırakırken, çoluk çocuk ve ebeveynler dumanların boğduğu kısık seslerini dahi duyuramadan, güven içerisinde olduğunu sandıkları otel odasında yanarak can verdi.

Sabahın erken saatlerinde Kartalkaya’da yangın haberini gördüğümde korktuklarım başıma gelmez inşallah dedim ama saatler geçtikçe daha beterini görünce, doğal olarak geçmiş yaşanmışlıklardan mülhem sorumluların sorumsuzluk örnekleri ile ilgi attıkları taklaları hatırladım.

Korktuğum fazlası ile başıma geldi. Bu elim hadisede maalesef sorumlu yoktu suçluda yoktu. Suç otel odasında yanan masum insanlarındı.

Durum bu olunca bende bir vatandaş olarak suçlu aramaya koyuldum ve sonunda suçluyu buldum.

Millet olarak desem abartı olur elbette ama genelde halkımızda şöyle bir inanış var. Bana bir şey olmaz. Daha da kötüsü ben yaptım o zaman bu yaptığım doğru. Yani bir bakıma herkes haklı.

Daha fazla felsefe yapmaya gerek yok. Sosyal ve dijital medya da bu vahim hadise ile ilgili tartışmalara bakarsak, ortak paydada suçu ve suçluyu gizlemek yâda gerçekleri ört bas etmek için farklı fikirlerin çarpıştığını görüyoruz.

Ortada bir yalan topu var. Kimsenin sanki doğruyu bulma niyeti de yok ve top çevriliyor ve arada bir taç faul yapılarak havanda su dövülüyor. Böylesi elim bir hadise bile siyasi bir meseleymiş gibi zaten ayrışmış bir topluma yeni bir fay hattı kırılmış gibi deprem etkisi oluşturdu.

Daha önceki yaşanan afetlerden ders almak varken inadım inat bu ayrışmanın pofpoflanmasının sebebi ne acaba?

Değerli okurlarım aynalar suçlu aramaktan ziyade suçlu bulmada müthiş bir araç. Öyle ki, derinden bakabilene, yapay zekâ yerine aklıselimini kullanabilene, cüzdanı ve menfaatine değil de vicdanı ile hareket edebilene suçluyu hemen gösterir.

Şimdi son bu elim hadisede ayna metafotu ile suçlu aramaya ne dersiniz?

Ben bulduğuma göre siz hayda hayda bulursunuz. Deneyin ve görün.

***

Dertler Dertler…

Ülkemizde dertler bitmez. Biri bitse bile diğeri başlar. Hafta içerisinde tutuklanarak cezaevine gönderilen Ümit Özdağ ile ilgili kısa bir bilgi paylaşmak istiyorum.

Maraş depreminden saatler sonra, depremin şokunu atlatamamış hemşerilerimin gözünün içine bakarak yaptığı açıklamalar ve sosyal medya paylaşımından çok rahatsız olmuş ve böyle acılı günde yaptığı provokasyondan sonra kendisini takip etmeye başlamıştım.

Bir televizyon programına katılan Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, "Önce AK Partililer çıkartılıyor. Bunu söylemek istemezdim ama sahada bunu görüyor bunu duyuyorsunuz" ifadelerini kullanmıştı. “

Seçtiği konuları ve konu mankenleri ile etrafa yaydığı yalan ve düzmecelerinin bir kısmına da bu kadarına pes dediğimi hatta bazılarına yorumlarımla doğrusunu yazarak cevaplar vermişliğim de var ama trol ordusu güçlü olunca bu doğru cevapların pek bir etkisi olmuyordu.

Çok şükür ki, devletimiz gidişatın vahametini gördü ve bu adama dur diyerek kurduğu yalan fabrikasının üretimine son vererek daha fazla insanımızın zehirlenmesine şimdilik engel oldu.

Ancak burası Türkiye.

Olmazların olduğu yâda oldurulduğu Türkiye.

Yalan üzerine doktora yapmış bir hanım vardı. Yalan söylemenin gücünden bahsederken vurguladığı gibi yalan, tekrarlanarak katmerlendirildiğinde oluşturulan yalan maymuncuğunun açmayacağı bir kilidin olamayacağından emin olduğunu da vurgulardı.

İBB başkanının ikinci seçim zaferinde bu katmerli yalanların büyük rolünün olduğunun canlı şahidiyim.

Ümit Özdağ kodesi boylayıp sesi kısılınca daha önce söylediği yalanlarla ilgili sosyal medya mecralarında sayfa sayfa doğru paylaşımlar görünce aman Allah’ım demekten kendimi alamadım.

Tehlikenin boyutu FETO kadar olmasa da büyük mü büyük.

Önümüzdeki günlerde yeni marifetleri de (!) çıkacak gibi.

İş Mossad’a kadar uzanır mı bunu bize zaman gösterecek. Bu adam, Kılıçdaroğlu’ndan desteklemesi karşılığı MİT ve İçişleri Bakanlığını istemişti. Tehlikenin hala farkında olamayanlara elbette diyecek bir sözüm yok ama tehlike sanılanda çok büyüktü ve hala da büyük.

Sağlık ve mutluluk dileklerimle.