Dolar (USD)
34.50
Euro (EUR)
36.48
Gram Altın
2951.82
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

​YAHÛDİLİK-MASONLUK MÜNÂSEBETİ (105)

Pederpey Almanya’dan hârice Yahûdi muhâcereti de başladı

Almanya’da Hitler iktidâra gelip Siyonistler daha 1933’te Nazi Almanya’sına harb îlân edince, pederpey Almanya’dan hârice Yahûdi muhâcereti de başladı. Siyonistlere büyük sempati duyan “Ebedî ve Millî Şefler”, 1930’lu senelerden başlıyarak, Harb sonuna kadar, 100 bin civârında Avrupalı Siyonisti, gizlice, Türkiye üzerinden Filistin’e geçirdiler. İki “Büyük Şef”in bu sûretle Filistin’e geçirdikleri 100 bin Siyonist, oradaki Siyonist nüfûsunun 1945’te 608 bine ulaşmasını sağlamıştır; ki bu sayı, umûmî nüfûsun %32,9’udur.

gzt_7606a0d692773094d6cbcefb16f0d2bc.jpg

Kemalizmin Siyonizmle ahbâblığı

Kemalizmin Siyonizmle ahbâblığı, tâ Selânik günlerinden ve Maçedônya Risôrta Locası’ndan başlıyor…

Osmanlı’yı Birinci Cihân Harbine Siyonistler ve yapışık kardeşleri Farmasonlar soktular… Ve kaybedecek tarafta! Kaybetmesi için de gizli-âşikâr pek çok gayret sarfettiler… Çanakkale’de Siyon Katırcıları Birliği ve Filistin Cephesinde Yahûdi Lejyonu ile açıkça bize karşı savaşacak kadar pervâsızlık gösterdiler… Mütrâreke zamânında da Îtilâfçı İşgâl Kuvvetleriyle işbirliği yaptılar…

Lâkin “Ebedî ve Millî Şefler”, onları, ancak kendilerince mâlûm bir mantıkla, Milletimize ihânet etmemiş tek ekalliyet olarak takdîm ettiler, övdüler, nümûne gösterdiler… Herhalde bu da bir “Millî Sır”dır!

“Emekli Üniversite Profesörü ve Niğde eski Milletvekili” Avram Galanti’nin (Bodrum, 4.1.1873 – İstanbul, 8.8.1961) göz boyama maksadlı Türkler ve Yahudiler; Tarihî, Siyasî Tetkik isimli kitabında (İstanbul: Tan Matb., 1947, ilâveli 2. baskı –ilk baskısı 1928-), “Ebedî” ve “Millî Şefler”in Yahûdilere karşı büyük teveccühlerine dâir iki hâtıra naklediliyor. Şöyle ki:

Fransa’nın önde gelen Masonlarından, gazete patronu ve muharriri Jean Meunier (Bourges, 19.5.1906 - Tours, 26.7.1975), 1926’da, Grande Loge de France’a tâbi bir Locada tekrîs olmuş ve ölünciye kadar Masonluğa merbût bulunmuş (Jean Kriff, “Jean Meunier, une vie de combats”, Humanisme, 2008/3, No 282, pp. 120-121; https://www.cairn.info/revue-humanisme-2008-3-page-120.htm; 30.3.2024), 1994’te de İsrâil’in Yad Vaşem Müessesesi tarafından “Milletler Arasında Âdil” mükâfâtıyle taltîf edilmişti. Yukarıda, sağdaki kupür, sâhibi ve başmuharriri olduğu –Tours’da münteşir- La Nouvelle République du Centre-Ouest gazetesinin 23 Mart 1971 târihli nüshasında, “Masonlukta Bir Sır Var mıdır?” başlıklı konferansının haberidir. Soldaki kupür ise, aynı gazetenin 6-7 Kasım 1971 târihli nüshasındaki başmakâlesidir: “Antisiyonizm Utancı”! İsrâil’i tekrâr ziyâret ettikden sonra kaleme aldığı bu başmakâlesinde, Siyonizme harâretle sâhib çıkarak Antisiyonizmi mahkûm ediyor… Dünyâ matbûâtı bu şekilde ibretle taransa, Mason kalemlerinden çıkmış, böyle, sayısız denilebilecek mikdârda Siyonizm müdâfii neşriyâta rastlanabilir… Masonların, umûmiyet îtibâriyle, Siyonistler kadar Siyonist oldukları tesbîtinde bulunmak, aşırı bir hüküm olur mu?

***

“İzmirin istirdadından sonra yani 2 Şubat 1923 tarihine müsadif Cuma günü, İzmirde Gazi Mustafa Kemal tarafından hasbihal tarzında sualli cevaplı uzun ve alkışlanmış bir konferans verildi. Bu konferansta hazır bulunan Avukat Rafael Amato Efendi, Gaziye bu suali irad etti: ‘Paşa Hazretleri! Türklerin saadetiyle mesut ve matemleriyle meyus olan Musevi vatandaşları hakkındaki fikri âliniz nedir?’

“Gazi böyle bir cevap verdi: ‘Unsuru hâkim olan Türklerle tevhidi mukadderat etmiş sadık bazı unsurlarımız vardır ki bilhassa Museviler, bu millete ve bu vatana sadakatlerini isbat ettiklerinden, şimdiye kadar müreffehen imrarı hayat etmişler ve bundan böyle refah ve saadet içinde yaşayacaklardır.’ (İzmirde intişar eden Türkçe ‘Sadayi Hak’ ve ‘Anadolu’ gazeteleri ile Fransızca ‘Le Levant’ gazetesi[nin] 3 şubat 1923 tarihli nüshalarında bundan bahsedilmiştir…)” (Galanti 1947: 86)

“Cenevre Türk Musevileri cemaati, Lozan Konferansına giden Türk heyeti şerefine bir ziyafet vermiştir. Ziyafeti müteakip Cenevre Hahambaşısı Mösyö Ginsburger, Türk Heyeti Murahhası Reisi İsmet Paşaya hitaben irad ettiği hoş amedi [hoşâmedî, hoş geldin] nutkuna (yukarıda sahife 68) cevaben de İsmet Paşa, bir kısmı Türkiye Musevilerine taallûk eden ve âlemi Museviyette fevkalâde iyi bir tesir bırakan siyasî bir nutuk irad etmiştir. Malûmdur ki Lozan Konferansı müzakeratı esnasında, etrafında en ziyade ısrar edilen mesele, ekalliyetler [metinde: “akalliyetler”] meselesi idi. Muhasım devletlerin murahhasları, vaktiyle ekalliyetlere bahşedilmiş olan eski imtiyazatın ibkasını Türkiyeden musırrane talep ediyorlardı. Türk Başmurahhası, nutkunda bu meseleye dahi temas etmekle muhasımlarına parlak ve susturucu bir cevap vermiştir. Siyasî ehemmiyetine binaen nutkun bu parçasını Fransızcadan aynen tercüme ediyoruz:

‘- Bu içtimamıza memleketimizde ehemmiyet verileceği şüphesizdir. Hariçte, Türklerle Yahudilerin kardeş gibi yaşadıklarını memnuniyetle haber alacaklardır. Bugün Türk ve Yahudi rabıtaları eskisinden daha kuvvetlidir. Her yerde olduğu gibi, Yahudiler Türkiyede intizamı, ameli, terakkiyi ve vifakı temsil ederler. Bu vifak dairesinde onların oynamış oldukları rol tetkik edilirse, nazarımızda büyük bir ehemmiyet iktisap ederler. Yahudiler çalışırlar, memleketimizde Türkler kadar bahtiyardır[lar]. Onlar kadar, çünkü hariçten gelen fena mâkeslere kulak asmadılar. Bu vatanı kendilerinki gibi addederler. Eğer herkes bu misali takip etseydi, memlekette vifak[-]ı tam husul bulurdu. Herkes Musevileri nümunei imtisal olarak alsın!’ (İstanbulda çıkan Journal d’Orient gazetesinin 17 kânunuevvel 1922 tarihli ve 2342 numaralı nüshasında.)” (Galanti 1947: 85) (“Kemalizm, İsrâil’in Kuruluşuna Nasıl Yardım Etti?”, Yeni Söz, 9.1.2018/21’den naklen)

İsrâil’in bânîleri arasında anılmıya hak kazanmış iki “Büyük Şef”: Mustafa Kemâl ve Mustafa İsmet

Almanya’da Hitler iktidâra gelip Siyonistler daha 1933’te Nazi Almanya’sına harb îlân edince, pederpey Almanya’dan hârice Yahûdi muhâcereti de başladı. Siyonistlere büyük sempati duyan “Ebedî ve Millî Şefler”, 1930’lu senelerden başlıyarak, Harb sonuna kadar, 100 bin civârında Avrupalı Siyonisti, gizlice, Türkiye üzerinden Filistin’e geçirdiler. (“Kemalizm, İsrâil’in Kuruluşuna Nasıl Yardım Etti?” başlıklı araştırmamız bununla alâkalıdır. En mühim kaynağımız, Yahûdi Prof. Dr. Stanford Shaw’un –ABD, Minesota, 1930 / İstanbul, 15.12.2006, İstanbul, Ulus Aşkenaz Mez.- 1933-1945; Yahudi Soykırımı ve Türkiye; Yahudiler Nazi Zulmünden Nasıl Kurtarıldı? Isimli mevsûk eseridir –Müt.: Prof. Dr. Fahir Armaoğlu ve Kutluk Armaoğlu, İstanbul: TİMAŞ Yl., 2014, 512 s.-)

İki “Büyük Şef”in bu sûretle Filistin’e geçirdikleri 100 bin Siyonist, oradaki Siyonist nüfûsunun 1945’te 608 bine ulaşmasını sağlamıştır; ki bu sayı, umûmî nüfûsun %32,9’udur. (Nüfûsiyâtçı Youssef Courbage’dan naklen; mezkûr araştırmamız, Yeni Söz, 7.1.2018/19) Böylece her ikisi de, daha başka sebeblere ilâveten bu sebeble dahi “İsrâil’in Bânîleri” arasına katılmışlardır…

Cihân Harbi’nin başladığı 1939’da, Siyonist muhâceretinin hızlandığı 1940’lı senelerde, Türkiye’nin başında, “Millî Şef” vardı. 1939-1942’de 11. ve 12. Hükûmetlerde, -ömrü boyunca her zamân “Ebedî Şef”in yakınında bulunmuş ve onun iltifâtına mazhar olmuş- Dr. Refik Saydam, Başvekîl ve “Varlık Vergisi” sebebiyle “Antisemit” olmakla ithâm edilen Şükrü Saraçoğlu, Hâriciye Vekîli idi. Hattâ 1942-1945 senelerinin 13 ve 14. Hükûmetlerini de yine gûyâ “Antisemit” Saraçoğlu kurmuştu. İlk kabinesinde Hâriciye Vekîli kendisiydi; ikincisinde bu makamı Numan Menemencioğlu’na devretti.

Doğrusu, insan sormadan edemiyor: Siyonist Emperyalizminin -bütün Orta-Doğu’yu yangın yerine çevireceği peşînen belli- bir İsrâil Devleti projesine destek olan Türkiyeli idâreciler hakkında nasıl bir hükme varmalı? Ve Kemalist-Siyonist Propagandanın düzenbazlığını anlamak için şu kadarı dahi kâfî değil mi? (Yeni Söz, 7.1.2018/19)