YAHÛDİLİK-MASONLUK MÜNÂSEBETİ (105)
Pederpey Almanya’dan hârice Yahûdi muhâcereti de başladı
Almanya’da Hitler iktidâra gelip Siyonistler daha 1933’te
Nazi Almanya’sına harb îlân edince, pederpey Almanya’dan hârice Yahûdi
muhâcereti de başladı. Siyonistlere büyük sempati duyan “Ebedî ve Millî
Şefler”, 1930’lu senelerden başlıyarak, Harb sonuna kadar, 100 bin civârında
Avrupalı Siyonisti, gizlice, Türkiye üzerinden Filistin’e geçirdiler. İki
“Büyük Şef”in bu sûretle Filistin’e geçirdikleri 100 bin Siyonist, oradaki
Siyonist nüfûsunun 1945’te 608 bine ulaşmasını sağlamıştır; ki bu sayı, umûmî
nüfûsun %32,9’udur.
Kemalizmin
Siyonizmle ahbâblığı
Kemalizmin Siyonizmle ahbâblığı, tâ Selânik günlerinden ve Maçedônya
Risôrta Locası’ndan başlıyor…
Osmanlı’yı Birinci Cihân Harbine Siyonistler ve yapışık
kardeşleri Farmasonlar soktular… Ve kaybedecek tarafta! Kaybetmesi için de
gizli-âşikâr pek çok gayret sarfettiler… Çanakkale’de Siyon Katırcıları Birliği
ve Filistin Cephesinde Yahûdi Lejyonu ile açıkça bize karşı savaşacak kadar
pervâsızlık gösterdiler… Mütrâreke zamânında da Îtilâfçı İşgâl Kuvvetleriyle
işbirliği yaptılar…
Lâkin “Ebedî ve Millî Şefler”, onları, ancak kendilerince
mâlûm bir mantıkla, Milletimize ihânet etmemiş tek ekalliyet olarak takdîm
ettiler, övdüler, nümûne gösterdiler… Herhalde bu da bir “Millî Sır”dır!
“Emekli
Üniversite Profesörü ve Niğde eski Milletvekili” Avram Galanti’nin (Bodrum, 4.1.1873 –
İstanbul, 8.8.1961) göz
boyama maksadlı Türkler ve Yahudiler; Tarihî,
Siyasî Tetkik isimli kitabında (İstanbul: Tan Matb., 1947, ilâveli 2. baskı
–ilk baskısı 1928-), “Ebedî” ve “Millî Şefler”in Yahûdilere karşı büyük
teveccühlerine dâir iki hâtıra naklediliyor. Şöyle ki:
Fransa’nın önde gelen Masonlarından, gazete patronu ve muharriri Jean Meunier (Bourges, 19.5.1906 - Tours, 26.7.1975), 1926’da, Grande Loge de France’a tâbi bir Locada tekrîs olmuş ve ölünciye kadar Masonluğa merbût bulunmuş (Jean Kriff, “Jean Meunier, une vie de combats”, Humanisme, 2008/3, No 282, pp. 120-121; https://www.cairn.info/revue-humanisme-2008-3-page-120.htm; 30.3.2024), 1994’te de İsrâil’in Yad Vaşem Müessesesi tarafından “Milletler Arasında Âdil” mükâfâtıyle taltîf edilmişti. Yukarıda, sağdaki kupür, sâhibi ve başmuharriri olduğu –Tours’da münteşir- La Nouvelle République du Centre-Ouest gazetesinin 23 Mart 1971 târihli nüshasında, “Masonlukta Bir Sır Var mıdır?” başlıklı konferansının haberidir. Soldaki kupür ise, aynı gazetenin 6-7 Kasım 1971 târihli nüshasındaki başmakâlesidir: “Antisiyonizm Utancı”! İsrâil’i tekrâr ziyâret ettikden sonra kaleme aldığı bu başmakâlesinde, Siyonizme harâretle sâhib çıkarak Antisiyonizmi mahkûm ediyor… Dünyâ matbûâtı bu şekilde ibretle taransa, Mason kalemlerinden çıkmış, böyle, sayısız denilebilecek mikdârda Siyonizm müdâfii neşriyâta rastlanabilir… Masonların, umûmiyet îtibâriyle, Siyonistler kadar Siyonist oldukları tesbîtinde bulunmak, aşırı bir hüküm olur mu?
***
“İzmirin istirdadından sonra yani 2
Şubat 1923 tarihine müsadif Cuma günü, İzmirde Gazi Mustafa Kemal tarafından
hasbihal tarzında sualli cevaplı uzun ve alkışlanmış bir konferans verildi. Bu
konferansta hazır bulunan Avukat Rafael Amato Efendi, Gaziye bu suali irad
etti: ‘Paşa Hazretleri! Türklerin saadetiyle mesut ve matemleriyle meyus olan
Musevi vatandaşları hakkındaki fikri âliniz nedir?’
“Gazi böyle bir cevap verdi: ‘Unsuru
hâkim olan Türklerle tevhidi mukadderat etmiş sadık bazı unsurlarımız vardır ki
bilhassa Museviler, bu millete ve bu vatana sadakatlerini isbat ettiklerinden,
şimdiye kadar müreffehen imrarı hayat etmişler ve bundan böyle refah ve saadet
içinde yaşayacaklardır.’ (İzmirde intişar eden Türkçe ‘Sadayi Hak’ ve ‘Anadolu’
gazeteleri ile Fransızca ‘Le Levant’ gazetesi[nin] 3 şubat 1923 tarihli
nüshalarında bundan bahsedilmiştir…)” (Galanti
1947: 86)
“Cenevre Türk Musevileri cemaati,
Lozan Konferansına giden Türk heyeti şerefine bir ziyafet vermiştir. Ziyafeti
müteakip Cenevre Hahambaşısı Mösyö Ginsburger, Türk Heyeti Murahhası Reisi
İsmet Paşaya hitaben irad ettiği hoş amedi [hoşâmedî, hoş geldin] nutkuna
(yukarıda sahife 68) cevaben de İsmet Paşa, bir kısmı Türkiye Musevilerine
taallûk eden ve âlemi Museviyette fevkalâde iyi bir tesir bırakan siyasî bir
nutuk irad etmiştir. Malûmdur ki Lozan Konferansı müzakeratı esnasında,
etrafında en ziyade ısrar edilen mesele, ekalliyetler [metinde: “akalliyetler”]
meselesi idi. Muhasım devletlerin murahhasları, vaktiyle ekalliyetlere
bahşedilmiş olan eski imtiyazatın ibkasını Türkiyeden musırrane talep
ediyorlardı. Türk Başmurahhası, nutkunda bu meseleye dahi temas etmekle
muhasımlarına parlak ve susturucu bir cevap vermiştir. Siyasî ehemmiyetine
binaen nutkun bu parçasını Fransızcadan aynen tercüme ediyoruz:
‘- Bu içtimamıza memleketimizde
ehemmiyet verileceği şüphesizdir. Hariçte, Türklerle Yahudilerin kardeş gibi
yaşadıklarını memnuniyetle haber alacaklardır. Bugün Türk ve Yahudi rabıtaları
eskisinden daha kuvvetlidir. Her yerde olduğu gibi, Yahudiler Türkiyede
intizamı, ameli, terakkiyi ve vifakı temsil ederler. Bu vifak dairesinde
onların oynamış oldukları rol tetkik edilirse, nazarımızda büyük bir ehemmiyet
iktisap ederler. Yahudiler çalışırlar, memleketimizde Türkler kadar
bahtiyardır[lar]. Onlar kadar, çünkü hariçten gelen fena mâkeslere kulak
asmadılar. Bu vatanı kendilerinki gibi addederler. Eğer herkes bu misali takip
etseydi, memlekette vifak[-]ı tam husul bulurdu. Herkes Musevileri nümunei
imtisal olarak alsın!’ (İstanbulda çıkan Journal d’Orient gazetesinin 17 kânunuevvel
1922 tarihli ve 2342 numaralı nüshasında.)” (Galanti 1947: 85) (“Kemalizm, İsrâil’in Kuruluşuna
Nasıl Yardım Etti?”, Yeni Söz,
9.1.2018/21’den naklen)
İsrâil’in bânîleri arasında anılmıya hak
kazanmış iki “Büyük Şef”: Mustafa Kemâl ve Mustafa İsmet
Almanya’da Hitler iktidâra gelip Siyonistler daha 1933’te
Nazi Almanya’sına harb îlân edince, pederpey Almanya’dan hârice Yahûdi
muhâcereti de başladı. Siyonistlere büyük sempati duyan “Ebedî ve Millî
Şefler”, 1930’lu senelerden başlıyarak, Harb sonuna kadar, 100 bin civârında
Avrupalı Siyonisti, gizlice, Türkiye üzerinden Filistin’e geçirdiler.
(“Kemalizm, İsrâil’in Kuruluşuna Nasıl Yardım Etti?” başlıklı araştırmamız
bununla alâkalıdır. En mühim kaynağımız, Yahûdi Prof. Dr. Stanford Shaw’un
–ABD, Minesota, 1930 / İstanbul, 15.12.2006, İstanbul, Ulus Aşkenaz Mez.- 1933-1945; Yahudi Soykırımı ve
Türkiye; Yahudiler Nazi Zulmünden Nasıl Kurtarıldı? Isimli
mevsûk eseridir –Müt.: Prof. Dr. Fahir Armaoğlu ve Kutluk Armaoğlu, İstanbul:
TİMAŞ Yl., 2014, 512 s.-)
İki “Büyük Şef”in bu sûretle Filistin’e geçirdikleri 100 bin
Siyonist, oradaki Siyonist nüfûsunun 1945’te 608 bine ulaşmasını sağlamıştır;
ki bu sayı, umûmî nüfûsun %32,9’udur. (Nüfûsiyâtçı Youssef Courbage’dan naklen;
mezkûr araştırmamız, Yeni Söz,
7.1.2018/19) Böylece her ikisi de, daha başka sebeblere ilâveten bu sebeble
dahi “İsrâil’in Bânîleri” arasına katılmışlardır…
Cihân Harbi’nin başladığı 1939’da, Siyonist muhâceretinin
hızlandığı 1940’lı senelerde, Türkiye’nin başında, “Millî Şef” vardı.
1939-1942’de 11. ve 12. Hükûmetlerde, -ömrü boyunca her zamân “Ebedî Şef”in
yakınında bulunmuş ve onun iltifâtına mazhar olmuş- Dr. Refik Saydam, Başvekîl
ve “Varlık Vergisi” sebebiyle “Antisemit” olmakla ithâm edilen Şükrü Saraçoğlu,
Hâriciye Vekîli idi. Hattâ 1942-1945 senelerinin 13 ve 14. Hükûmetlerini de
yine gûyâ “Antisemit” Saraçoğlu kurmuştu. İlk kabinesinde Hâriciye Vekîli
kendisiydi; ikincisinde bu makamı Numan Menemencioğlu’na devretti.
Doğrusu, insan sormadan edemiyor: Siyonist
Emperyalizminin -bütün Orta-Doğu’yu yangın yerine çevireceği peşînen belli- bir
İsrâil Devleti projesine destek olan Türkiyeli idâreciler hakkında nasıl bir
hükme varmalı? Ve Kemalist-Siyonist Propagandanın düzenbazlığını anlamak için
şu kadarı dahi kâfî değil mi? (Yeni Söz, 7.1.2018/19)