Tunus Cumhurbaşkanı ülkesine kötülük ediyor
Dünya gündemi
o kadar hızlı değişiyor ki, hepsini vaktinde gündeme getirip yazmak mümkün
olmuyor. Neyse ki zamanında dile getiremezsek de önemli gelişmeleri defterimize
not ediyoruz. İşte defterimize not ettiğimiz önemli konulardan biri de Tunus’taki
gelişmelerdir.
Hatırlanacağı
gibi, Temmuz 2021’de Tunus Cumhurbaşkanı Kais Said, bir Cumhurbaşkanlığı
darbesiyle Başbakanı görevden alarak Parlamentoyu askıya aldı. Yasama ve
yürütmeyi lağvederek kararnamelerle ülkeyi idare etmeye başladı.
Said, orduya
parlamentoyu kuşatma emrini vermiş, milletvekillerinin maaşlarını ödememişti. Keyfi
uygulamalarla hukukun temel kurallarını çiğnemiş, bazı milletvekillerin
dokunulmazlıklarını kaldırarak hapsetmişti.
Bütün bunlara
ilaveten çevrimiçi toplantılarla parlamentonun askıya alınmasını eleştiren herkesi
darbe girişimi başlatmakla suçladı. Hatta sadece suçlamakla kalmadı, güvenlik
gerekçesiyle onlara soruşturmalar açtırdı. Anayasanın açık hükmüne rağmen
parlamentonun onayı beklenmeden Nejla Bouden’i Başbakanlığa atadı.
Fakat kabine
üyelerinin çoğunu kendisi seçti ve raporları doğrudan kendisine vermelerinin talimatını
verdi. Başbakanı sadece kurduğu baskı düzenini gizlemek için kullandı. Kais
Said, bir karabasan gibi Tunus’un üzerine çökerek, doğmakta olan demokrasi ve hukuku
ortadan kaldırdı.
Yıllarca
baskı altında ezilen Tunus halkı, 2011’de Bin Ali’yi demokrasi ve özgürlük için
devirmişti. Halkın temel amacı, demokratik bir sistemle ekonomik sıkıntılarına
çare bulmaktı. Konuştuğum bazı Tunuslu gazetecilerden edindiğim izlenime göre,
siyasi gelişmeler Tunus halkını hayal kırıklığına uğrattı.
Said, 2019’da
cumhurbaşkanlığına aday olduğunda, yolsuzluğu ortadan kaldıracağını vaat
etmişti. İkinci turda oyların %73’ünü alarak ezici bir zafer elde etmişti. Ancak
şimdi Said’in Tunus’u getirdiği yer tam bir uçurumdur. Yolsuzluklarla ülkenin kaynaklarını,
temel hakları yasaklayan zihniyetiyle halkın huzurunu yok etmiş.
Tunuslu gazetecilerin
bana aktardıkları bilgilere göre: ‘’Said, yargıyı siyasi rakiplerini
itibarsızlaştırmak için bir araç olarak kullanıyor.’’ GF’de okuduğum bir haberde gazetecilerin bana
söylediklerini teyit etti: ‘’Said, Yüksek Yargı Konseyi’ni feshetmiş ve
üyelerini kendisinin atayacağı yeni bir organ kurdu’’ bilgisini vermişti.
Said,
kurduğu despot rejimini sürdürebilmek için ‘’yakın tehdit’’ diye bir kavram
üretti. Ancak şu ana kadar bu tehdidin ne olduğuna dair bir tanımlama yapmadı.
‘’Yakın tehdit’’ bahanesiyle Tunus’un siyasi sistemini değiştirerek ülkeyi ekonomik
ve sosyal bunalımların içine gümdü.
Said, hem siyasi
parti temsilcilerini hem de farklı toplum kesimlerini temsil eden örgütlerle diyalog
kurmayı reddetti. ‘’Arap Baharından’’ sonra ayakta kaldığı için ‘’Arap
istisnası’’ olarak tanımlanan Tunus, ne yazık ki, Kais Said sayesinde
başarısız oldu.
Toparlayacak
olursak, Devlet başkanları, bakanlar, milletvekilleri gelir geçer, kanunlar
şekil değiştirebilir. Ancak toplumların örgütlenmelerini sağlayan temel
kurallar siyasi bir düzeni tanımlar. Siyasi bir düzen, üç unsurla sağlanır: Bunlar
sırasıyla devlet, hukukun üstünlüğü ve hesap verme mekanizmasıdır.
Bu nedenle
diyoruz ki: Tunus Cumhurbaşkanı Kais Said, yukarda belirttiğim unsurları Tunus’ta
kaldırarak ülkesine kötülük ediyor.