Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
22 Aralık 2024

​Şehrin Hafızası

Şehirler; onları kuran, yaşatan ve dönüştüren aklın ve duygunun dinamik bir eseri olarak kabul edilmektedir. Şehirler, insanlığın kaderini değiştiren önemli bir kurgu olarak ifade edilebilir. Bilimin, sanatın, edebiyatın, felsefenin ve ticaretin geliştiği yerler her zaman şehirler olmuştur.

Bütün bu bahsedilen olgular şehirlerde ayrı ayrı mekânlarda tezahür eder. Mekânlar, şehrin hafızasını oluşturur. Bir şehirde buğday pazarındaki mekân ile kazancı pazarındaki mekân birbirine benzemez. Bu yerler birbirine benzemediği gibi buradaki esnafın şahsiyetleri de birbirinden ıraktır. Mesela buğday pazarı esnafının yüzü kırsala dönüktür. Tarlada, köy hayatından, ağadan, marabadan, oralarda olup bitenlerden haberdardır. Kazancı esnafının yönü ise caddeden sokağa, dıştan iç çarşılara yöneliktir. Şehirdeki bu iç çarşılara doğru yürüyüş yaptığınızda buradaki kazancıların yüzlerce yıllık yordamlarıyla dövdüğü kazanların sesiyle karşılaşacaksınız. Kazancılar gibi demirciler, dericiler, marangozlar, yüncüler, göncüler hatta hattatlar bu kutsal mekânların bekçileri gibi sizi tebessümle karşılayacaktır.

Yazar Umberto Eco, bu mekânları görseydi Gülün Adı romanın girişinde yazdığı epigrafı eminin Urfa’ya ithaf edecekti. Eco’nun epikrafı şöyleydi.

“Biz yaşadığımız sürece bu kutsal sözün ve kutsal duvarların bekçileri olacağız.”

Urfa’nın kutsal mekânları, tarihî çarşıları ecnebilere ihtiyaç duymadan korunuyor ve korunacaktır. Bu çarşılardaki esnaf sadece ticaretle uğraşmıyor. Buraya canlı bir konum da kazandırmıştır. Hayat şehirde yaşar ama o şehre ruh veren insanlarla yaşar. Bu tarihi çarşıların esnafı her ne kadar günümüzde şehir merkezinden uzaklaşsa da sabahın ilk ışıklarıyla mekânda çekiç sesleri duyulur, Gümrük Hanındaki tellalların ahilik duası yankılanır. Uhrevi bir atmosfere doğru yol alırsınız. Ama duadan, çekiç seslerinden öte başka bir şey vardı burada. Urfa’nın esnafı sabah namazını dergâh camisinde kılmak için gecenin bir yarısında Halilürrahman Gölüne doğru yol alırdı. Kimi esnafın tek isteği, erenler nefesidir isteğimiz diyerek göl kenarında balıkları uykusundan uyandırarak abdestlerini alıyorlardı. Öylece Dergâh camisindeki sabah namazına yetişirlerdi.

Namazdan sonra yeni bir seremoni başlardı. Kadirilerin yüzlerce yıllık zikri ile esnaf coşardı. Zikir sonrasında esnafın bazen tirit bazen de çorba ikramı olurdu. Birazdan işe başlayacak olan esnafın burada yediği bir iki lokma onları öğleye kadar yetiştirtirdi.

Bu zikre şahit olmak bu zikrin manevi atmosferini yaşamak için uzak diyarlardan ecnebi memleketlerden insanlar geliyordu.

Öğretmen Akademileri-edebiyat akademisi için Urfa’ya gelen kadim dostum Ali Gemuhluoğlu Urfa’daki bu Kadiri zikrine katılmak ve oradaki atmosferi yaşmak istiyordu. Gemuhluoğlu üstadımızın mihmandarlığını Dr. Bedirhan Bayici kardeşimiz üstlenmişti. Bedirhan Bey, - kadim dostum üniversiteden arkadaşım Mehmet Yalçın Yılmaz’ın- yeğeniydi. Öğrencilik yıllarından beri hasbihalimiz vardı. İstanbul’da Ali Gemuhluoğlu hocamızla sohbetlerimize de katılırdı. İstanbul’daki sohbetlerimiz de bir nevi sıra gecesine dönüşmüştü. Çiğköfte olan her yerde bir sıra ve bir gece vardı. Bu sohbetlerin müdavimleri arasında Turan Koç, Nida Kırömeroğlu hocalarımız, İstanbul Millî Eğitim Müdürü Mücahit Yentür ve daha nice hocamız katılırdı.

Kadirî zikrine dönelim. Bu zikir hakkında Ali Gemuhluoğlu hocamız nasıl haberdar olmuştu, bilmiyorum. Ayrıca popüler kültürün çarkları arasına da girmemişti Kadirî zikri… Bu zikir, Hz. İbrahim’in doğduğu yer olan mağaranın yanındaki camide yapılıyor. Dergâh camisi deniliyor buraya. Zamanın Kadirî şeyhlerinden Dede Osman Avni'nin türbesinin bulunduğu Dergâh Camii'ne gelen müridan burada zikir yapıyor.

Kökü, Kadiri tarikatının kurucusu ve İslam âlimi Abdülkadir Geylani'ye kadar uzanır. Bu zikrin müdavimlerine göre Dede Osman Avnî hazretleri Irak’tan Urfa’ya 18.asırda bu zikri getirmiştir. Onun vefatından sonra mürid ve halifeleri Evrad-ı Şerif'i okumaya devam etmiştir. O günden bugüne devam eden Evrad-ı Şerif ise Abdülkadir Geylanî tarikatının virdleridir. Zikrin tarihi Abdülkadir Geylanî ‘ye kadar uzanır Ama Urfa’da okunması Dede Osman Avni’yle başlamıştı.

Ali Gemuhluoğlu, dış politakdan bahsederken bunlardan da bahsetti. Ve son söz olarak Urfalılardan bir şey talep etti. Lütfen Halillürrahman Gölüne Balıklıgöl demeyin. Bakın, İngilizler bile buraya “Abraham Lake” derken siz niye şehirdeki mekânı öldürüyorsunuz, demişti. Ali Gemuhluoğlu hocamız, öğretmenlerdeki şehir şuurunu kavi tutmaya çalışırken sanırım öğretmen akademileri de amacına uygun bir şekilde mecrasını bulmuştu.