Bir gece karşıma çıkan bir fotoğraf, beni Çanakkale'nin derinliklerine doğru bir yolculuğa çıkardı. Özellikle 57. Alay'ın neredeyse tamamının şehit olduğu 18 Mart 1915 gecesi, merakımı uyandırdı. Ancak araştırmalarım, o gece yaşananların biraz daha karmaşık olduğunu gösterdi. Cevat Paşa ve emrindeki birkaç askerin, o geceyi Osmanlı lehine çevirerek emperyalist gemileri geri püskürttüğü biliniyor.

Araştırmacı-yazar Mustafa Armağan da bu konuya değinerek, 18 Mart 1915 Çanakkale Deniz Zaferi'nin asıl kahramanının Müstahkem Mevki Kumandanı Cevat Paşa (Çobanlı) olduğunu belirtiyor. Ancak Armağan, bu zaferde Yarbay Selahaddin Adil Bey'in de önemli bir rol oynadığını vurguluyor. O gün topçulara tarih yazdıran ateş emirlerini veren Yarbay Selahaddin Adil Bey, daha sonra paşa olmuş ve bugünkü askeri komuta karşılığı olarak orgeneral rütbesine yükselmiştir.

Mustafa Armağan, bu kahramanların zamanla unutulduğunu, daha doğrusu unutturulduğunu ifade ediyor. Tıpkı Kut'ül Amare  zaferi (Kût'ül-Amâre)  gibi. Armağan'a göre Çanakkale Savaşı, I. Dünya Savaşı'nın uzamasına neden olan bir kırılma noktasıdır. Osmanlı açısından bir deniz zaferi olan bu savaş, adeta bir düelloydu. Eğer tabyalarımız yenik düşseydi, İtilaf donanması boğazı geçip İstanbul'a ulaşacak ve Amiral Carden'in dediği gibi kahvaltıyı İstanbul'da yapacaktı.

Armağan, Mustafa Kemal Atatürk'ün 18 Mart sorusuna verdiği "Fakat bu tamamıyla bir deniz hareketidir" cevabını da aktarıyor. Bu cevap, sadece o dönemin demagoglarına değil, günümüzdeki bazı tartışmalara da bir yanıt niteliğinde.

Çanakkale Zaferi'nin doruk noktasında, 250 bin şehidimizin Osmanlı coğrafyasına dağılımını gördüğümüzde, vatan savunmasının ne kadar önemli olduğunu daha iyi anlıyoruz. Bir taraftan Orgeneral Cevat Paşa'nın emir erlerinin Kudüs, Gazze, Ramallah ve Halep'ten geldiğini bilmek, diğer taraftan bu şehirler yok edilirken "Araplar bizi arkadan vurdu" demek, bir çelişki oluşturuyor. Helalleşme, tam da bu noktada başlamalı.

Helalleşmenin bir diğer boyutu da edebi alanda yaşanmalı. Mehmet Akif Ersoy, "Çanakkale Şehitlerine" adlı destansı şiiriyle, bu zaferin şehitlerle birlikte anılması gerektiğini vurguladı. Ancak ne yazık ki, bu büyük şair de yıllarca gerici olarak yaftalandı ve İstiklal Marşı dışındaki şiirleri 1980'lere kadar yasaklandı. Vefatı da hüzünlüydü; şahsiyeti ve fikirleri yasaklı olduğu için devlet töreni düzenlenmedi. Oysa düşmana karşı kalemi ve hitabetiyle Anadolu'da milli mücadeleye insanları çağırmıştı.

Çanakkale Zaferi'ne dönecek olursak, 18 Mart 1915, Osmanlı'nın sona yaklaştığı iddia edilen bir dönemde yaşama ümitlerinin yeniden canlandığı bir andır. Bu zafer, sadece I. Dünya Savaşı açısından değil, Osmanlı'nın yeniden dirilişi açısından da büyük önem taşır. Savaşın gidişatında bir kırılma noktası olmuş ve savaşın uzamasına neden olmuştur.

Savaşın cephedeki komutanlarına ne oldu? Mustafa Armağan, 18 Mart'ın öne çıkan isimlerinden Orgeneral Cevat Paşa'nın zafer günü yerinde olmadığını, asıl kahramanın Yarbay Selahattin Adil Bey olduğunu söylüyor.

Mustafa Armağan'ın aktardığı bilgilere göre, 18 Mart'ın kahramanı Yarbay Selahattin Adil Bey'dir. Müstahkem Mevki Komutanı Cevat Paşa, o gün karargâhta değildir ve saat ikiye kadar dönmemiştir. Selahattin Adil Bey'in adı, Seyit Onbaşı kadar bile anılmamaktadır. Ancak kendisi, o günün fiili komutanıdır. İstiklal Savaşı'nda da görev alan Selahattin Adil Bey, özellikle Gaziantep savunmasında önemli hizmetlerde bulunmuştur.

18 Mart 1915, Türk milletinin kader anlarından biridir. O gün, yenilmez denilen İngiliz Donanması ağır bir yenilgi almıştır. İstanbul'u hedefleyen bu saldırıya karşı duran Mehmetçik'in yazdığı destanın ardında, Müstahkem Mevkii Kumandanı Cevat Paşa vardır. Emir komutayı Cevat Paşa'dan alan Yarbay Selahattin Adil Bey de bu zaferde önemli bir rol oynamıştır. Çanakkale'deki muharebenin uzun sürmesi nedeniyle, Orgeneral Cevat Paşa'yı birinci sıraya koymak daha doğru olacaktır.                                                                                                                                                                            Çanakkale Müstahkem Mevkii Komutanı Cevat Paşa'ya 18 Mart'ın en kıymetli anı sorulduğunda, "O gün güneşin son ışıklarıyla Boğaz'dan perişan halde çıkmakta olan düşman filosunun görünüşü, savaşın en kıymetli anıydı" demiştir.

Çanakkale'de şehit düşmüş ve gazi olmuş tüm askerlerimize Allah'tan rahmet dileriz. Vatan bayrağı, onların omuzlarında Çanakkale'den Gazze'ye kadar dalgalanmaya devam edecektir.