Dolar (USD)
34.65
Euro (EUR)
36.30
Gram Altın
2944.22
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
27 Kasım 2024

Nur Seyyahları…

İmreniyorum, hayran kalıyorum ve dualar ediyorum bu Nur seyyahlarına… Nur seyyahları, istidadı ipek olan dut yapraklarını bulup nurdan ipekler örüyorlar… Sanki İslam’ın ilk yıllarında, çölleri ve engelleri aşan, uzak diyarlara hidayet güllerini götüren öncü sahabeler gibiler… Kalplerin kapısını, şuurların kapısını itinayla tıklatıp, ellerinde ki Kur’an’ın hakikat konuşan ayetlerini, ebedi saadet reçetelerini ihlâs ve uhuvvetin güven veren elleriyle sunuyorlar…

Yeryüzünü üç amaçla dolaşan insanlar vardır. Bir: Fesat çıkarmak ve karışıklık neticesinde zenginlikleri ele geçirmek. İki: Gezmek, görmek ve yeni yerler keşfetmek. Üç: Hiçbir menfaat düşünmeden, bozgunculuk çıkarmadan ve Ehl-i Sünnet dışı davranmadan İslam’ı tanıtmak, yeni Müslüman kardeşler kazanmak ve azametli, muhteşem cennete yeni yolcular edinmektir…

Nur seyyahları, hem Anadolu’yu karış karış geziyorlar, hem de ülkeleri dolaşıp, kıtaları, okyanusları geçip, Filipinleri, Güney Amerika’yı vs. bir dershane haline getirip, sesini duymadığımız, ismini bilmediğimiz insanların Risale-i Nurlarla imanlarına vesile olup, bin dört yüz senelik kardeşlik zincirine yeni halkalar kavuşturmuş oluyorlar… Sanki kıyamet kopmayacakmış gibi yeni yeni fidanlar dikiyorlar, yeni kardeşler kazanmamıza vesile oluyorlar… Ve her an ölecekmiş gibi fitneden – fesattan kokup, ihtilaflardan iğrenip, güzel tarafına bak! Kaidesini el feneri edip, anı ve sonraki anları şeytanın kazanımları haline getirmiyorlar. Kazanan Kur’an ve iman davası oluyor… Anadolu eczanesinde ilaç haline gelmiş, çağın tek kullanım tarihi geçmeyen; Nurdan ilaçları Hızır Servis, acil servis, sadece Allah rızası için uzaklardaki insanlara servis ediyorlar, hatta ilk kullanımında da şefkatle yanlarında bulunuyorlar…

İşte Kosta Rika medresemizde şahit olunmuş latif ve müjdeli hadiselerden misal ve bu misal Kur’an hakikatlerinin dünyanın dört bir yanına nasıl intikal ettiğini güzel ve şevk verici şekilde gösteriyor: Bir üniversite öğrencisi, İslamiyet’i araştırmak üzere Nur dersine iştirak ediyor. Kendisi ödev olarak bu konuyu incelemekle görevlendirilmiş, fakat İslamiyet’e dair hiçbir ilgisi olmadığını ifade ediyor. Dershanede okuduğu hakikatlerin kalbine tesir ettiğini şöyle dile getiriyor: “Hayatımda hiç duymadığım şeyleri öğrendim. Bu kitaplardan öyle etkilendim ki İslamiyet’e olan ilgim ve bakış açım kökten değişti.” Aynı kardeşimizle birlikte Ene ve Zerre Risalesi okunurken, ene’nin mahiyeti hakkındaki hakikatler izah edildiğinde şu tesbiti yapar: “Demek ki bütün dalaletler ve şirkler ene’den kaynaklanıyor. Bu risale, tüm şirkleri bertaraf ediyor. Asıl hakikatin yalnızca tevhid dininde olduğunu şimdi anladım.” Der.

Bu nurani tesir yalnızca Kosta Rika ile sınırlı kalmaz. Medresemizde İspanyolca yapılan derslerden birini videoya çeken bir Nur Talebesi, bu kaydı Türkiye’de bir gruba gönderir. O gruptaki bir kardeşimiz, videoyu evladıyla paylaşır. Bu evladı da El Salvador’da, internet üzerinden irtibatlı olduğu ateist fikirli bir gençle bu videoyu paylaşır. Videoda Ene ve Zerre Risalesi’nden şu cümleler okunmaktadır:

“Çünkü şu haldeki ene’nin rengi, şirk ve ta’tildir, Allah’ı inkârdır. Bütün kâinat parlak âyetlerle dolsa; o ene’deki karanlıklı bir nokta, onları nazarda söndürür, göstermez.”

Bu ifadeleri dinleyen El Salvadorlu genç, şöyle bir talepte bulunur: “Bu okunan yerin tamamını gönderebilir misiniz?” Gönderildiğinde de aynen kabul ediyorum der.

Risale-i Nur’dan okunan yer şu şekilde devam eder: “İşte ene, şu hainane vaziyetinde iken; cehl-i mutlaktadır. Binler fünunu bilse de, cehl-i mürekkeble bir echeldir. Çünkü duyguları, efkârları kâinatın envâr-ı marifetini getirdiği vakit, nefsinde onu tasdik edecek, ışıklandıracak ve idame edecek bir madde bulmadığı için sönerler. Gelen her şey, nefsindeki renkler ile boyalanır. Mahz-ı hikmet gelse, nefsinde abesiyet-i mutlaka suretini alır. Çünkü şu haldeki ene’nin rengi, şirk ve ta’tildir, Allah’ı inkârdır. Bütün kâinat parlak âyetlerle dolsa; o ene’deki karanlıklı bir nokta, onları nazarda söndürür, göstermez.” Bu hadise, Risale-i Nur’un yalnızca kitap sayfalarında kalmayıp, dünyanın dört bir yanındaki kalpleri ve akılları nasıl nurlandırdığını göstermiyor mu? Şirk perdesini yırtıp hakikatin güneşini parlatan bu eserler, tevhid hakikatinin ne kadar köklü ve ezeli olduğunu bir kez daha ilan ediyor.

Bu ilanda emeği geçen Nur seyyahlarına binler selam olsun, yolları ve yürekleri daima açık olsun. Yakarıda ki misallerin şahidi olan ve halen Nur seyyahlığı devam eden İzmir’den Eyüp Ağabeyimize, Şaban kardeşimize; Afyon’dan Sait ve de İstanbul’dan Ebubekir kardeşlerimize ayrıca şuan isimlerini yazamadığım tüm Nur seyyahlarına da selam olsun, Allah razı olsun vesile olduğunuz Müslümanlar ise bol olsun.

Selam ve muhabbetlerimle…