"İnsanların en iyisi, insanlara iyilik edendir!.."
Allah celle celâlüh; insana akıl,
irade ve iyiyi kötüden ayırabilme kabiliyetini bahşetmiştir. Değerli ve hayırlı
insan ise, diğer insanlara iyilik edendir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: “İnsanların
en iyisi, insanlara iyilik edendir.” (İmam Ahmed)
İnsanlara iyilik etmek ve faydalı
olmak, hem insanlık açısından örnek bir davranış hem de Allahü Teâlâ katında
insanı yücelten ve değerli kılan üstün bir haslettir. Kendisini toplumdan
soyutlayan, diğer insanlarla beşeri ve sosyal münasebetlerini kesen bir kişi
ise, İslama göre ideal bir insan değildir.
İş yapana yardım etmek, çevreye ve
topluma karşı duyarlı olmak, insanlara güleryüz ve tatlı sözle hitap etmek,
küskünleri barıştırmak, iyiliği emredip, kötülükten sakındırmak, stres ve
bunalımda olan birisini dinlemek, sıkıntısına merhem olmaya çalışmak, hakkı ve
sabrı tavsiye etmek; insanlığa maddî-manevî her yönden faydalı olmaya çalışmak
gibi güzel örnekler, sâlih ve kâmil müslümanların özelliklerindendir.
Dolayısıyla iyiliği sayarak değil,
saçarak yapmalı ve hayırlı işlerde âdeta yarışmalıdırlar: “Herkesin
yüzünü ona doğru çevirdiği bir yönü vardır. Öyleyse hayırlarda yarışın. Nerede
olursanız olun, Allah sizin hepinizi bir araya getirecektir. Şüphesiz Allah her
şeye kadirdir.” (Bakara 148)
İyilik yolunun yolcusu asildir. Allahü
Teâlânın kendisine emanet olarak verdiği mal, mülk ve her türlü imkânı;
fakirin, yetimin, dulun ve yoksulun tebessümüne vesile olsun diye harcar. O, bu
şekilde mülkün gerçek sahibi olan Allahü Teâlâya şükrünü eda etmenin mutluluğunu
yaşar: “…Kullarım arasında hakkıyla şükredenler pek azdır.” (Sebe’ 13)
İyilik kahramanları; ezilen, incinen,
horlanan muhtaç, kimsesiz ve gariplerin sofrasına yiyecek koymakla, varlığın gerçek
sahibi olan Allah Teâlânın yüce rızasını ararlar. Çünkü onlar, Allahü Teâlânın herşeydan
haberdar olduğunu ve hiçbir iyiliği karşılıksız bırakmayacağını çok iyi bilirler:
Âyet-i kerimede buyuruldu ki: “Onlar, sevdikleri yiyeceklerden yoksullara,
yetimlere ve esirlere ikram eder, bizler sadece Allah’ın rızası için sizlere
ikramda bulunuyoruz, kesinlikle bir karşılık yahut teşekkür beklentisi içinde
değiliz, derler.” (İnsân 8-9)
İyilik yolunun kıymetli yolcuları çok
iyi bilirler ki; kalb-i selim ile ortaya konan her iyilik, sevab kazanma
sebebidir. İmkânları ne kadar kıt olursa olsun her insan, mutlaka bir iyilik
yapabilir. Yeter ki yüreği iyilik için çarpsın! Hadis-i şerifte buyuruldu ki: “Müminin
işi ne hoş! Onun bütün işleri hayırlı ve kazançlıdır. Bu duruma müminden başka
hiç kimsede rastlanmaz. Mümin bir nimete nâil olduğunda şükrederse, bu onun
için hayır olur. Darlık ve sıkıntıya düştüğünde sabrederse, bu da onun için
hayır olur.” (Müslim)
Müslüman, nefis ve şeytana karşı
uyanık olmalı; iyilik yaparkan asla gösteriş ve başa kakma hatasına düşmemelidir.
Çünkü bu durum, iyiliğin sevabını yok eder. Âyet-i kerimelerde buyuruldu ki:
“Mallarını Allah
yolunda harcayan, sonra da harcadıklarının arkasından başa kakıp incitmeyenler
için Rablerinin katında özel karşılık vardır. Artık onlar için korku yoktur,
onlar üzüntü de çekmeyeceklerdir. İyi sayılan bir söz ve bir bağışlama, arkasından
eziyet gelen bir sadakadan daha iyidir. Allah zengindir, halîmdir. Ey
iman edenler! Allah’a ve âhiret gününe inanmadığı halde malını insanlara
gösteriş yapmak için harcayan kimse gibi sadakalarınızı başa kakmak ve incitmek
suretiyle boşa çıkarmayın. O kimsenin misali, üzerinde toprak bulunan düzgün ve
yalçın bir kayadır; kayanın üzerine şiddetli bir yağmur yağmış, onu çıplak
halde bırakmıştır. Bu gibilerin kazandıkları hiçbir şeyden istifadeleri olmaz
ve Allah, inkârcı topluluğa hidayet vermez.” (Bakara 262-264)
İyilik yolunu seçenler, Resulullah
sallallahü aleyhi ve sellemin mübarek övgüsüne mazhar olmuş bahtiyar
kimselerdir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
“Arkadaşın iyisi arkadaşına; komşunun iyisi de
komşusuna iyilik edendir.” (Tirmizi)
“En iyiniz,
kendisinden hep iyilik beklenen ve şerrinden emin olunandır. En kötünüz ise,
kendisinden iyilik beklenmeyen ve şerrinden emin olunmayandır.” (Tirmizi)