Dolar (USD)
35.43
Euro (EUR)
36.64
Gram Altın
3096.85
BIST 100
9866.73
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
16 Ocak 2025

​İmralı'dakine yüklenen anlam

İç cephenin güçlendirilmesi hedefiyle başlatılan yeni bir süreç ülkenin yeni gündemi haline geldi. Anne ve babaların ocaklarına artık ateş düşmeyecekse, Türkçe ve Kürtçe ağıtlar artık duyulmayacaksa, tek bir gencin kanı bundan böyle soğuk mermilerle akmayacaksa bu sürecin umutla takip edilmesi tabi ki normal olandır.

Ancak bütün bunlarla beraber sürecin şeffaf yürümemesi, açıklayıcı ve ikna edici beyanların görülmemesi nereye varılmak istendiğiyle ilgili endişeleri de peşinden getiriyor.

“Öcalan gelsin DEM grubunda çağrıda bulunsun, eğer netice alınırsa umut hakkı devreye girsin” gibi bir noktadan hareketle başlatılan sürecin İmralı mukimi üzerinden yürütüleceği görüntüsü bazı riskler barındırıyor. Bu risklerin en büyüğü, Öcalan’ı ve örgütünü Kürt halkının en güçlü temsilcisi olarak gösterecek, silahın ve kan dökmenin neticesinde kabul gören bir lider olarak Abdullah Öcalan’ı kahramanlaştıracak bir algının oluşmasıdır. Süreçle beraber perdeye yansıyacak görüntünün Kürt gençleri üzerinde oluşturacağı olumsuz etkiyi düşünmek çok da anormal olmasa gerek…

21 Mart 2015’de Diyarbakır’da mektubu okunan Abdullah Öcalan halkının önderi havasına sokulmuş, onun ve örgütünün Kürt gençleri üzerinde etkisi artmaya başlamıştı. Çözüm süreci olarak ifade edilen bu işleyiş, Kürt toplumunun çimentosu olan İslami değerleri pek de önemsemeyen liberal, seküler çevrelerce yürütülmüş, PKK’ya daha fazla alan açılmış, silahlı vesayetin etkisi arttırılmıştı. Ateşkesle akan kan geçici olarak durmuş olsa da, bu dönem Kürt toplumunun inanç değerleri ile bağlarının zayıflamasına sebep olacak ters bir rüzgâr estirmişti.

Bugün ise çıta biraz daha yükseltilmekte… Gerek farazi olsun, gerekse lafzi gerçekliğe dayansın, TBMM’nin DEM grubunda Öcalan’ın çağrı yapacağı beklentisi, örgütün tasfiyesi gibi bir sonucu doğursa da yeni oluşacak siyasal süreçte onu baş aktör konumuna getirecektir.

Kullandığı, “Sayın Bahçeli’nin ve Sayın Erdoğan’ın güç verdiği yeni paradigmaya ben de pozitif anlamda gerekli katkıyı sunacak ehil ve kararlılığa sahibim. Gereken pozitif adımı atmaya ve çağrıyı yapmaya hazırım” ifadeleriyle şimdiden takım elbisesini bürünmüş bir siyasetçi gibi konuşmaya başlayan eli kanlı mahkûmun bir rol model olarak kahramanlaştırılmasını doğuracak girişimlerden kaçınılmalı değil mi?

Kürt halkının inanç ve kültürel değerlerine savaş açmış, halkın manevi dokusunu bozma girişimleriyle en büyük zararı dindar Kürt kardeşlerimize vermiş inkârcı misyonerin, küfrünü, zehrini yeni nesle akıtma tehlikesini sadece bizler mi görebiliyoruz?

40 yılda 50 binden fazla insanın yaşam hakkını ellerinden alanların, çok daha kısa bir sürede yüzbinlerin inanç elbiselerini soymasına, henüz yaşarlarken onları vicdanen birer ölü haline getirip dünya ve ahiretlerini helak etmesine kapı açılmamalıdır.

Geçmişinden itibaren MİT ile ilişkisi bilinip konuşulan, gençlik yıllarında ülkücü, üniversite yıllarında sosyalist ve daha sonrasında Marksist-Leninist bir düşünce yapısını benimseyen Makyavelist kimlikli Öcalan’ı efsaneleştirecek bir yol haritasına müsaade edilmemelidir.

Onun bir Atakürt olmasına yol açacak adımlardan sakınılmalıdır. Allah’ın varlığı ve tevhid inancı üzerinde şüpheler oluşturan, Peygamberin yüce şahsiyetini töhmet altında bırakan, ahiret anlayışını değersizleştirecek sözler sarf eden, ahlaki, örfi tüm değerleri birer pranga gören, aileyi yıkılması gereken bir kale olarak gösteren bu şizofren karakterin takım elbisesiyle meclis kürsülerinde bir ırkın hakkını savunan kahramanmış gibi gösterilmesine fırsat verilmemelidir. Bu karanlık kişilik, yeni nesil Kürt gençlerinin idolü haline getirilmemeli…

Bugüne kadarki çizgisinde sürekli değişim görülen, sabit bir omurgadan yoksun olan hareket ve onun lideri, Sol-Sosyalist, Komünist, Marksist, Leninist, Alevi, feminist, çevreci, doğacı, hayvan sever, eşcinsel sapkınlık gibi birçok kartı sahada bir yem olarak kullanmaktan asla çekinmedi. Bunlardan ihtiyaç duyduğunu dönem dönem gündemleştirdi. Kimden ne kadar istifade edecekse o şekilde bir strateji belirlemeye çalıştı. Emperyalist Batı’nın desteğini almak için İslam’dan uzak durmaya, hatta yeri geldiğinde İslami değerlere hakaret etmeye kalkıştı. Kızlarımızı, kadınlarımızı evlerinden kopardı. Yaratıcının onlara bahşettiği en kutsal vasıf olan anneliği yük olarak gösterdi. Kız çocuklarımızı ölmeden diri diri toprağa gömecek hipnotize yöntemlerine başvurdu.

Evet, terör bitmelidir. Terörün lideri bir dernek salonunda veya bir otel toplantı odasında başlattığı mücadelenin yanlışlığını itiraf etmeli, kaybettiğini açıklamalıdır. Kendisinin ve kendisini takip edenlerin artık bir yöntem olarak silahı kullanmayacaklarını ilan etmelidir.

Ve bu sürecin sonucunda, Kürt kardeşlerimizin başındaki en büyük bela olan tek tipçi, baskıcı, zorba ve işbirlikçi örgütün tasfiye edildiği görülmeli, akıllarda sadece Kürt halkının PKK’dan kurtulduğu kalmalıdır.