Husiler kime çalışıyor?
Hatırlanacağı gibi İran ile Suudi Arabistan arasında 2016’dan beri diplomatik ilişki kesilmişti. Geçtiğimiz günlerde İran Meclisi Ulusal Güvenlik Komisyon Üyesi olan Celil Rahimi Cihanabadi: ‘’ iki ülke ilişkilerinin yeniden kurulmak üzere olduğunu ve karşılıklı büyükelçilikleri açamaya hazırlandıklarını’’ ifade etmişti.
Sünni kökenli Milletvekili olan Cihanabadi
twitter hesabında: ‘’Tahran-Riyad
arasındaki ilişkilerin yeniden tesis edilmesinin bölgesel gerilimleri
azaltacağını ve İslam dünyasındaki uyumu artıracaktır’’ demişti. Bize göre
de böyle bir gelişme bölge barışını sağlamak için oldukça önemli bir aşama
olacaktı.
Ancak Müslümanlar arasındaki barışı kendisi için
tehdit gören İsrail, bu açıklamalardan memnun olmamıştı. Bunu gören Cihanabadi
15 Ocak’ta twitter hesabından şu uyarıyı yapmıştı: ‘’Güvenlik kurumları ve medya, Siyonistlerin Provokasyonlarından ve
aşırılık yanlılarının aptallıklarına karşı dikkatli olmalıdır’’
Cihanabadi’nin uyarısından bir hafta sonra birer
gün arayla önce Suudi Arabistan’a sonra Birleşik Arap Emirliği’ne peş peşe
terör saldırıları gerçekleşti. Barış çabalarının sürdüğü bir zamanda ve bu
kadar açık uyarılara rağmen bu saldırıların olması oldukça manidardır.
Dolaysıyla söz konusu saldırıları sadece bir
terör saldırısı olarak değerlendirmek meseleyi anlamada yetersiz kalmak
demektir. Bu saldırıların ardındaki kirli ilişkiler kolayca anlaşılmayacak
kadar karmaşık olduğu anlaşılmaktadır. Bu karmaşıklığın boyutlarını ve
derinliğini anlamak için bazı soruları sorup cevaplayalım.
Önce şu soruyu soralım:
-Gerçekten
bu terör saldırıları iddia edildiği gibi Husiler mi gerçekleştirdi? Öyle olduğu anlaşılıyor. Zira İran medyasının
saldırılara ilişkin haberi şöyleydi: Yemen Güçleri Suudi Arabistan ve BAE’nin
derinliklerinde operasyon gerçekleştirdi. Her ne kadar örgüt ismi kullanılmasa
da bunun Husiler olduğu açıktır.
-Husileri
hangi ülke destekliyor? Elbetteİran destekliyor.
-İran
Suudi Arabistan’la ilişkilerini geliştirmek istiyor mu? Görünüşe göre evet istiyor.
-Peki, bu
iki ülkenin birbiriyle çatışması kimin işine yarar? Bölge ülkesi olması
nedeniyle en başta İsrail’in ve diğer sömürgeci bütün devletlerin işine yarar.
Nitekim İsrail gazetesi The Jerusalem Post 23
Ocak’ta Joel C. Rosenberg tarafında: ‘’İsrail
barış, karşılığında Suudi Arabistan’ın savunmasına yardım etmeli’’ başlıklı
bir öneri yazdı. Özetle yazıda şöyle denilmişti: Başbakan Bennett, Kral Selman
ve Muhammed Bin Selman’a: Suudi Arabistan’a İsrail hava savunma sistemini satmasını
teklif etmelidir. Özellikle İran tehdidinin arttığı bir zamanda Suudi halkının
İsrail’le barışa ikna edilmesi daha kolay olacaktır.
İsrail açısından bu saldırıyı ve öneriyi
düşündüğümüzde durum net ve mantıklıdır. Ama İran açısından düşündüğümüzde durum
hiçte öyle görünmemektedir. Ama biz sorularımıza kaldığımız yerden devam
edelim.
-Bu
saldırılar her iki ülke ilişkilerine ve bölge barışına zarar vereceği açık iken
neden izin verildi? İşte bu
saldırıların perde arkasındaki karmaşıklığın ve derinliğin boyutları bu sorunun
cevabında gizlidir.
Çünkü görünürde İran ile İsrail kanlı
bıçaklıdır. Husiler’in arkasında İran’ın olduğunu dünya âlem bilmektedir. Peki,
İran Suudi Arabistan ile diplomatik ilişkileri geliştirmeye çalışırken, Husiler
Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirliği’ne nasıl saldırabilir?
Yıllardan beri geliştirilen sloganların yol
açtığı ön yargıların ötesinde bu saldırıları bir analize tabii tuttuğumuzda
zihnimizde oluşan soru: Bu Husiler kime
çalışıyor? Bu sorunun cevabı doğru bulunursa, belki hem karmaşık ilişkiler
netleşir hem de ‘’Ortadoğu’’ coğrafyasındaki kısır döngünün kırılması mümkün
olabilir.