Baş terör hakları kısıtlamaktır
Bismillahirrahmanirrahim…
Güzel ameller yarışına çıkarıp denemek için potansiyel bir
hayır ve şer kaynağı olarak yarattığı insana Yüce Allah; haklar ve
hürriyetlerle birlikte akıl ve irade gücü de vermiştir.
Hür iradesiyle hakları ve hürriyetlerini kullanarak kulluk
çizgisini sürdürmekle yükümlü kılınan insanın temel yükümlülüklerinden biri de
diğer insanların hakları ve hürriyetlerine saygılı olmaktır. Bir diğer ifadeyle
Rabbimizin dokunulmaz kıldığı bu değerlere dokunmamak, onları çiğnememektir.
Zira insan hakları ve hürriyetlerinin bir diğer adı olan
İslâm’da baş terör olan, Yaradanı tanımamak ve O’nun insan üzerindeki
egemenliğine karşı çıkmak olan şirk peşi sıra işlenebilecek en büyük suç,
yapılabilecek en büyük günah, insan hakları ve hürriyetlerini ihlal etmektir.
(Furkan 68)
CAN DOKUNULMAZLIĞI KUTSALDIR
İhlal edilebilecek kutsallar arasında can dokunulmazlığı
başta gelmektedir. Bu sebeple insanın bedenine acı, rûhuna ızdırap verecek tüm
eylemler ve her türlü öldürücü atılımlar haram kılınmıştır. Özetlersek insanın
insanı aşağılaması, korkutması, sövmesi, dövmesi, yaralaması, işkenceye
uğratması ve öldürmesi haramdır.
Merhameti ve âdil şiddeti örneklendiren Şanlı Peygamberimiz,
aşağılamanın ve korkutmanın haramlığını bildirmiş, sövmenin büyük günah,
dövmenin ve işkencenin azab doğuracak zulüm olduğunu duyurmuştur. Değil
insanlara, hayvanlara işkence yapanın bile Allah’ın lanetine uğratacağını
açıklamıştır. (El-Camius-Sağir-Men ve Lam-elif bölümü)
İŞKENCE ETMEK HARAMDIR
İşkence ile ilgili olarak da Kur’ânımız’da şöyle
buyrulmuştur: “Mü’min erkekler ve mü’min kadınlara işkence edenlere ve sonra da
hiçbir pişmanlık duymayanlara gelince, onları cehennem azabı beklemektedir,
evet onları yakıcı azab beklemektedir.” (Burûc 10)
Hiç bir gerekçe işkenceyi meşrûlaştıramaz İslâm Dini suçun
benzeri ile cezalandırma olan kısasın dışında harp hali dahil hiçbir gerekçeyle
işkenceyi tecviz etmemiştir. Allah’ın, “bire birle sınırlı meşru çerçeveyi
aşmayınız” şeklindeki buyruğunu açıklayan hadislerinde Peygamberimiz şöyle
buyurmuşlardır:
“(Size savaş açanlarla) Allah yolunda savaşınız. (Ancak
savaş halinde bile olsa)… İşkence (müsle) yapmayınız. Çocukları, kadınları ve
harp aleyhtarı din adamlarını öldürmeyiniz.”
BÜTÜN İNSANLIĞI ÖLDÜRMEK GİBİDİR
İnsana yönelik en azim suç-günah olarak
vasıflandırabileceğimiz cana kıyma ile alakalı ilâhî yasak da Kur’ân’ımızda sık
sık vurgulanmakta, azabı da duyurulmaktadır.
Maide ve Nisa sûrelerinde şöyle buyrulmaktadır:
“..Cinayetin ve terörün cezası olarak işlemenin dışında bir
kişi, bir insanı öldürürse, bütün insanlığı öldürmüş gibidir; ve bir kimse bir
hayatı kurtarırsa bütün insanlığı kurtarmış gibi olur…”
“Her kim bir mü’mini kasten öldürürse onun cezası cehennemde
kalmak olacaktır. Allah onu mahkûm edecek, lanetleyecek ve onun için korkunç
bir azabı hazırlayacaktır.” (Maide 32, Nisa 93)
Yukarıda açıklamaya çalıştığımız hakları ve hürriyetleri
çiğneyici vahşet eylemleri ölçüsünde bir diğer İslâmî haram da bu zâlim
fiilleri yapanları onaylamaktır, desteklemektir.
Yüce Rabbimiz şöyle buyurur:
“Asla zulümde ısrar eden zâlimlerden yana eğilim
göstermeyin. Yoksa ateş size de dokunur…” (Hud 113)
ZALİM ZALİMDİR
Rabbimizin bu ürpertici yasağını pekiştirici hadislerinde
Peygamberimiz, “bizim zalimimiz daha iyidir” mantığını şiddetle reddederek
şöyle buyurmaktadır:
“Zâlim olduğunu bilerek bir zâlime yardımcı olmaya çalışan
kişi İslâm dairesinden çıkmış olur.” (El-Camius-Sağir (Men Meşa)
Hakları ve hürriyetleri başkaları için de istemeliyiz
İslâm’da emredici ve yasaklayıcı yasaların amacı canı, aklı, malı, inancı ve
şahsiyeti oluşturucu değerler bütünü olan ırzı korumak, böylece güzel amellerle
Yaradan’a ibadet için gerekli hür ortamı oluşturmaktır.
İslâm Şerîati’nde insan hakları ve hürriyetlerinin bir özeti
olarak belirlenen bu amacı gerçekleştirmek görevimizdir. Özellikle hakları ve
özgürlükleri çiğnenen duyarlı mü’minler olarak görevimizdir.
Bu sebeple Kur’ânî ve Nebevî buyruklar çizgisinde saldırgan
olmayan bütün insanlarla barışa yönelmeli ve adâletli olmalıyız. Sosyal adâleti
sağlayıcı yardımlaşma içine girmeliyiz. Mücadelelerimizi estetiği içeren aklî
ve ilmî yöntemlerle yapmalıyız. Nefislerimiz için istediklerimizi Allah’ın
bütün kulları için istemeliyiz. (Bakara 190, Maide 2, Nahl 125)
Aşağılama-korkutma-sövme-dövme-işkence-öldürme ve zâlimleri
destekleme eylemlerinden kaçınmalı ve çevremizi de sakındırmalıyız. Zulüm ve
sövgü dışında insan hakları ve özgürlüklerini kısıtlamanın-sınırlandırmanın ve
çiğnemenin her türlü terörün kaynağı olduğunu bilmeliyiz.
Bu hakları ve hürriyetleri yalnız kendimiz için değil, İslâm
dışı tercihler yapabilecekler için de savunmalıyız. Zira özgür iradeye dayalı
kulluk düzenini koyan Allah’tır.
“Yolların da batıl olanları olduğu için size yolun doğrusunu
göstermek de Allah’a düşer. O dileseydi hepinizi doğru yola iletirdi.” (Nahl 9)
MÜSLÜMANLAR ÖZGÜRLÜKÇÜDÜR
Hakları ve hürriyetleri başkaları için de istemeliyiz
İslâm’da emredici ve yasaklayıcı yasaların amacı canı, aklı, malı, inancı ve
şahsiyeti oluşturucu değerler bütünü olan ırzı korumak, böylece güzel amellerle
Yaradan’a ibadet için gerekli hür ortamı oluşturmaktır. İslâm Şerîati’nde insan
hakları ve hürriyetlerinin bir özeti olarak belirlenen bu amacı gerçekleştirmek
görevimizdir. Özellikle hakları ve özgürlükleri çiğnenen duyarlı mü’minler
olarak görevimizdir.
ADALETLİ OLMALIYIZ
Kur’ânî ve Nebevî buyruklar çizgisinde saldırgan olmayan
bütün insanlarla barışa yönelmeli ve adâletli olmalıyız. Aşağılama, korkutma,
sövme, dövme, işkence, öldürme ve zâlimleri destekleme eylemlerinden
kaçınmalıyız. Zulüm ve sövgü dışında insan hakları ve özgürlüklerini
kısıtlamanın her türlü terörün kaynağı olduğunu bilmeliyiz. Bu hakları yalnız
kendimiz için değil, İslâm dışı tercihler yapabilecekler için de savunmalıyız.
Zira özgür iradeye dayalı kulluk düzenini koyan Allah’tır.