Dolar (USD)
35.49
Euro (EUR)
36.41
Gram Altın
3043.29
BIST 100
9721.57
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

​Barış, psikolojiyle başlar!

Çatışmaların, şiddetin ve silahın egemen olduğu bir kültürde ve kimlikte barış çok derin anlamlar ifade etmemektedir. Barışın çözüm ve yol olarak anlaşılması için zihniyetin barışa yönelimli olması lazımdır. Barış yönelimli zihniyetin temel kabulu şudur: Barış, yöndür ve yoldur. Çatışma yönelimli zihniyetin temel kabulü ise tamamen zıd bir karakter göstermektedir: Çatışma yöndür ve yoldur. Barışı yol ve yön olarak kabul eden zihniyet, sorunların ve çatışmaların barış perspektifi çerçevesinde çözüme kavuşturulmasının arayışında olur. Barış yönelimli bir zihniyete ve kültüre sahip olmak için barış yanlısı sosyal ve eğitimsel bağlamların olması lazımdır. Barış yönelimli zihniyeti destekleyen bir sosyal ve eğitimsel bağlamın yokluğu durumunda, barış adına söylenilen ve yapılan hiçbir şeyin derinliği, sahiciliği ve kalıcılığı olmayacaktır.

Barış, sadece politikacılara bırakılmayacak kadar çok önemli bir iştir. Barışın sadece politikacıların tekelinde olduğu, barışa dair bütün girişimlerin politikacıların iktidar mücadeleleri bağlamında kurgulandığı bir ortamda, barış sadece şark kurnazlıklarını örten bir maskeden öte bir işlev görmeyecektir. Barışın bir zihniyet, kültür ve kimlik olarak içselleştirilmesi, anlamlandırılması, anlaşılması ve anlatılması çok önemlidir.

Barışın gelişmesi için uygun ve olumlu bir psikolojiye ihtiyaç vardır. Barış yanlısı psikoloji, güven ve işbirliğini esas alan psikolojidir. Bir toplumun insan sermayesi ve kaynağı, ancak güven ve işbirliğiyle oluşturulabilir. Irksal, kabilesel, etnik, dinsel, mezhepsel, cinsel ve kültürel çatışmaların ateşini yakmamak konusunda özel bir duyarlılık, barış yanlısı psikolojinin temel bir özelliğidir. Ağzından kan damlayan, tehditlerle ve güç gösterileriyle herkese diz çöktüreceğini iddia eden söylemlerin, barışa hiçbir katkısı olmadığı gibi, çatışmayı besleyen ve derinleştiren bir etkisi bulunmaktadır. Güvensizliğin, vehimlerin ve şüphelerin egemen olduğu bir yerde taraflar, barışa psikolojik olarak hazır olamamaktadırlar. Kırılmaların, kırgınlıkların ve kırmaların salgın haline gelmemesi için kişilerin, grupların ve güç yapılarının empati kapasitelerinin gelişmiş olması lazımdır. Ötekini anlamayan ve kendisini onun yerinde düşünmeyen ve düşlemeyen kişilerin, grupların ve güçlerin, ötekiyle barış yapması ve anlaşması çok zordur. Barış, sadece bir siyasal bağlam işi değildir. Barışın kendisine özgü bir psikolojik bağlamı vardır. Barış, psikolojiyle başlar.

Çatışmalı bir bağlamda taraflar, birbirleri hakkında olumsuz ve yıkıcı algılara ve ilişkilere sahiptirler. Barış, taraflar arası ilişkilerin doğasının değiştiriilmesidir. Tarafların birbirleri hakkındaki algılarının değişmesi, barış için arzu edildiği gibi, aynı zamanda gerekli olan bir konudur. Birbirini düşman, tehdit, tehlike ve risk olarak algılayan tarafların, birbirleriyle yeni ilişkiler geliştirmesi, birbirini yeni partnerlar olarak görmeleri mümkün değildir. Barış için uygun bir psikolojik zeminin oluşması, tarafların karşılıklı algılarında birtakım değişmelerin ve dönüşümlerin olması gerekmektedir.

Çatışmacı zihniyet, her şeyi bir çatışma aracı ve alanı olarak görmektedir. Çatışma alanlarının ve konularının dışında tarafların biraraya gelebileceği üçüncü bir iletişim ve ilişki alanının inşa edilmesi için çabaya gereksinim vardır. Üçüncü bir alan oluşturulmadan her şeyin çatışma torbasının içine atılması, taraflara yeni bir yaşam alanı oluşturmalarına fırsat vermemektedir. Barış zihniyeti, tarafların biraraya gelebilecekleri, her şeyi çatışma konusu haline getirmeyecekleri yeni bir psikolojik-sosyal-siyasal-kültürel alanı inşa etmelerini zorunlu kılmaktadır.